“Piyasa dini”nden şüphe zamanı?
Küresel mali krizden en çok etkilenmesi gerekenler kimler? Bu soruda mantık hatası arayanlar olabilir. “Krizden etkilenmesi gerekenler” ifadesi ister istemez, bir belaya düçar olma temennisini çağrıştırıyor çünkü. Kapitalizmin çökmediğini ama pratik kapitalizmin (tıpkı Marksiz'min değil ama pratik sosyalizmin yıkıldığını söylemek gibi) çöktüğü tezini savunanlar da dahil olmak üzere krizden etkilenmesi gerekenler sanıldığı gibi sistemin sahipleri değil.
Kapitalizmin en büyük özelliği yeni durumlara kendini adapte edebilmesi, farklı sistemlere eklemlenerek açılım sağlama esnekliğini göstermesi sayılabilir. Hele küresel kapitalizmin geldiği yeni aşamada, ulusdevletle kurduğu ilişki çok daha farklı ve çapraşık düzeye ulaştığı gerçeği göz önüne alındığında krizin gerçekten kapitalizmin sonu mu yoksa yeni bir aşamaya mı evrileceği tartışma götürür. En azından şunu biliyoruz, küresel sermayenin ulusdevlete bağımlılığı eskiye oranla çok daha gevşek fakat kriz anında ulusdevletin sırtına binmesini bilecek kadar da kurnaz. Zararını, tüm liberal iddiaları bir kenara bırakma pahasına devlete ödettirip başka bir ulusdevlet merkezli eksene doğru kaymakta hiçbir sakınca görmeyecektir. Mesela faturası Amerika'ya ödettirilen kriz geçtikten sonra pek ala ekonomik gücün başka merkezlere kaydığına ikna olursa eksen değiştirmekte sakınca görmeyecektir. Bu anlamda kokuyu en iyi alacak olan da sermayedir. Tıpkı kapitalizmin bir zamanlar İngiltere'den Atlantik ötesine eksen değiştirmesi gibi Pasifik'ten Asya'ya doğru bir eksen kayması gerçekleşmesi çok daha mümkündür. Yükselen Çin sistem içi bir güç merkezidir, sanılanın aksine kapitalizme meydan okuyan bir büyüme kesinlikle söz konusu değildir. Bu anlamda kapitalizmin eksen değiştirerek yeni güç merkezlerine kayması mümkündür.
Burada, küresel mali krizden en çok etkilenmesi gerekenler, sanılanın aksine sistemin sahiplerinden çok kapitalizmin koyduğu ekonomik kurallara adeta iman edenler olmalıdır.
Sözü fazla uzatmadan beladan ders alması anlamında krizden en çok kimin etkilenmesi gerektiği sorusunun cevabını verelim. Kriz küresel ama sorunun muhatabı yerel. Her ne kadar Der Spiegel'in 30 Eylül sayısında attığı “kibrin sonu” (The end of arragonce) başlığının birinci derecede muhatabı Amerika olsa da liberal söyleme mümince sarılanların alması gereken ders olmalı.
Türkiye'de Müslümanlıklarını önemseyen, İslami kaygılar taşıyan kitlelerin iktidara eklemlenme süreçlerinin en büyük etkisi, onların, başta ekonomik ve siyasi alan olmak üzere hayata bakış açılarını, duruşlarını ve yorumlama biçimlerini dönüştürecek derecede tesir etmesidir.
Kapitalizme, erken dönem edindikleri karşı söylemin etkisiyle retoriksel düzeyde bile olsa karşı durmalarına, yer yer eleştirmekten geri kalmamalarına rağmen liberalizmi adeta sorgulamadan benimsemeleri bu dönemin alameti farikasıdır. Liberalizm üzerinden kapitalizmi, piyasa ekonomisini benimserken aynı zamanda neoliberal politikalarla sarmaş dolaş olarak modernleşmenin en güçlü taşıyıcısı olmaları pek şaşılası bir durum değil. İslamcılık-Müslümancılık ayrışması tam bu noktada devreye giriyor. liberal çıkarcılık neoliberal yüzüyle benimseniyor, iktisadi ve siyasi duruş kendiliğinden dönüşüm geçirerek temel kaygıların yerini kaba bir pragmatizm alıyor.
Bu durumda piyasa ekonomisi ve onun kurallarına karşı yegane kökten alternatif geliştirme iddiasındaki duruş bireysel ve toplumsal anlamda kaba bir çıkarcılığa dönüşüyor.
Sonuç olarak ortaya çıkan bu pratik, ekonominin kendi kuralları olduğu ve en doğru piyasa şartlarını yani fiyatı belirlediği dogması kendiliğinden dini kaygıların önüne geçtiğini bile fark etmeyeceklerdir.
Faiz yasağının, israfın, tamahkarlığın, tekelleşmenin lanetlendiği bir inanç sisteminden piyasanın en doğru olanı belirleyeceği dogmasına evrilişin hazin öyküsüdür Müslümanlıklarını önemseyen kitlelerim iktidarla imtihanı…
Küresel kriz faizin ve açgözlülüğün dünyaya ne belalar açtığının, piyasanın en doğru olanı belirleyeceği yalanının aslında sistemin egemenlerinin koyduğu kuralların bilimsel kılıfı olduğunu bir kez daha anlamak için uyarı sayılmalı. İktidarım başarısı adına sistemi sorgulamaktan, kendi değerlerini hatırlamaktan vicdanen ve zihnen kaçanlar için bu kriz ders alınması gereken bir fırsat olmalı...
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT