"Peygamberlerin Tevhid Mücadelesi"
Özgür-Der Beykoz Şubesi 17 Nisan Pazar akşamı, Beykoz Belediyesi Necmettin Erbakan Kültür Merkezi'nde, "Peygamberlerin Tevhid Mücadelesi" adlı bir program tertip etti.
Araştırmacı-Yazar, Oktay Altın'ın ve Beykoz Müftüsü, Hüseyin Demirtaş'ın konuşmacı olduğu söz konusu program geniş katılımla ve beğeni ile takip edildi. Beykoz Ensar Vakfı Şubesi yöneticileri ile Beykoz İlim Yayma Cemiyeti yöneticilerinin de iştirak ettiği programda, öne çıkan kimi hatırlatmaları ise şöyle sıralayabiliriz:
1-Tevhid, Arapça vahd(et)/vuhut kökünden türemiş bir kelime olup, bir olmak, tek olmak ve yegane manasındadır. Kavram olarak tevhid, Allah'ın bir ve biricik olması, ortağı, yardımcısı, şeriki olmaması anlamındadır. Kur'an'da Allah'ı tekbir, tesbih ve tenzih eden pek çok ayet, tevhidin önemine binaen zikredilir. Allah'a şeksiz, şüphesiz ve şeriksiz iman esastır. Şirkin affedilmeyecek en büyük günah olması, Kur'an'ın ısrarla ve önemle belirttiği bir hakikattir.
2- Tevhid, insanlığın en esaslı ve kadim/köklü imanıdır. Tevhid insanların tarihi süreç içinde kademeli olarak keşfettiği bir tecrübe ve tercih değildir. O, ilk insan ve peygamber olan Hz Adem'le başlamış ve günümüze kadar gelmiştir. Kıyamete kadar baki olacağında da kuşku yoktur. Tarih boyunca insanların tevhid inancından uzaklaşmaları durumu söz konusu olduğunda, Allah yeniden ve yine tevhide çağırsınlar diye Peygamberler göndermiştir. Peygamberlerin misyonu, tevhidi tebliğ ve tatbik olmuştur.
3- Kur'an'da anlatılan ya da anlatılmayan bütün Peygamberler, tevhid önderleri ve örnekleridir. Bu sebeple Allah onları, "en güzel örnek" diye vasfetmiştir. Bu vasıf son Nebi ve Rasul Hz Muhammed'in şahsında zirveye çıkmıştır. Vahyin, Allah'tan gelen mesajların alıcısı, taşıyısı, tebliğcisi, açıklayıcısı ve tatbik edicisi olarak Peygamberler, tevhidin en hassas koruyusu ve en has örnekleridirler. Buna rağmen, Hz İsa örneğinde olduğu gibi bir kısım insanlar, bu muhteşem örnekleri, tevhidin iptalinde kullanma cesareti sergileyebilmişlerdir. Apaçık şirk koşmak olarak nitelenebilecek bir çok inanç ve eylem, Peygamberlere iftira yolu ile desteklenmek istenmiştir.
4- İslam'da tevhid hiç bir zaman için, salt bir teori ve nazariye düzeyinde tezahür etmez. Tevhid sadece soyut bir düzlemde, bir tür kelami tartışma olarak belirmez. Tevhid, Allah'ı doğru bilme ve düzgün bilme ameliyesi olduğu kadar, Allah'ın istediği bir yaşamı, İslam'ın öngördüğü bir hayatı yaşamayı gerektirir. İlk inen Kur'an ayetleri bile, bu anlamda pek çok delili barındırır. Doğru imanın, sahih itikadın ancak sağlam ve salih amel/eylem ile mümkün olacağının pek çok örneği daha ilk günden önümüze getirilir. Ölçü ve tartıda yani ticarette hile yapmamak, kız çocuklarını diri-diri toprağa gömenleri şiddetle uyarmak, mirası haksız yere yememek, yalan söylememek, yoksulu, yetimi ezmemek ve daha pek çok husustaki ikazlar bu cümledendir. İtikatın/inancın, amel/eylem ile iç-içeliğinin, bir aradalığının sayısız örneği ile dolu bir kitaptır Kur'an...
5- Peygamber öğretileri içinde tevhidin tatbikatlı aktarımına, öğretimine dikkat edildiğini görürüz. Hz İbrahim'in Nemrut ile tartışması salt bir fikir münazarası ve münakaşası olmadığı gibi, Hz Musa'nın Firavun ile münasebetleri de bu çerçevede ve temelde bir hassasiyet içerir. Siyasal bir mücadele vermeyen, sosyal ve ekonomik sorunlar karşısında ilgisiz kalan Peygamber yoktur. Yani, Peygamberlerin toplumları ile olan ilşkileri sahici ve temel sorunlar ve sorular üzerine kuruludur. Örnek ve önder olmak, olabilmek ise böyle bir gerçeklik zemininde hayat bulabilmiştir. Böylece, asırlardır insanların, insanlığın kalplerinde olmanın, onların gönüllerine taht kurabilmenin formulü de anlaşılmış olmalıdır.
6- Bu gün din adına, İslam ve Peygamber(ler) adına geliştirilen kimi anlayışların ve uygulamaların alametleri olarak beliren bir tür "suya sabuna dokunmama", "etliye sütlüye karışmama" şeklinde özetlenebilecek hallerin Peygamberlerin mücadeleleri ile, tevhid mücadelesi ile uzaktan yakından bir ilişkisi kurulamaz. "Bir bedenin azaları" olarak nitelenen Müslümanların, kan bağı, kavim birlikteliği ya da toprak müşterekliği gibi sahte gündemlere hapsolmaları da düşünülemez. Kardeşliği; "ancak Müslümanlar kardeştir" şiarı ile belirleyen bir dinin, yakınlık- uzaklık, dostluk- düşmanlık nitelemeleri de kişilere ve keyfe göre belirlenemez. Peygamberlerin tevhid mücadelelerinin bizim hayatlarımızda da karşılık bulması temennimizdir diyen konuşmacılar, ayrıca bu gün yaşanılan somut sorunlar çerçevesinde de Suriye'den ülkemize sığınan muhacirlere karşı ensar olma sorumluluğuna ve kavmiyetçilik illetine karşı da ümmet duyarlılığına dikkat çektiler. Bir ve beraber olmak anlamında, tevhidin gerçekleşmesine ihtiyacımızın her zamankinden daha fazla olduğunun belirtildiği program, dinleyicilerin sorularına verilen cevaplarla son buldu.
HABERE YORUM KAT