Persona non grata
Ne güzel rastlantı; Cumhuriyet zorbalığına karşı başkaldıran, özgürlük mücadelesi başlatan ve büyük bedeller ödeyen Kürt siyasetçiler şimdi birbirlerine zorbalıkta yarışıyorlar. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in, çok nadir göründüğü bir televizyon kanalında “silahlı mücadelenin miadını doldurduğu”na dair görüşleri önce PKK’nın Kandil’deki liderlerinin, ardından İmralı’nın tepkisini çekti. İki hafta önce bu köşede “Baydemir’e Kandil’den düzeltme” arabaşlığıyla duyurduğum uyarılar/tepkiler dizisinin sonunda Baydemir, “Persona non grata” yani istenmeyen adam ilan edildi. Kapalı kapılar ardında Osman Baydemir’e yönelik uyarılar olduğunu duyuyorduk ama bu seferki biraz farklı oldu. Baydemir’in siyasi geleceğini etkileyecek nitelikte. Hem Kandil hem de İmralı’dan yapılan açıklamalarla Baydemir, kamuoyuna açık bir şekilde (eleştirilmedi) adeta azarlandı, uyarıldı. Öcalan’ın sözleri şöyleydi: “İşte basından izledim, bazıları çıkıp sorumsuzca ‘silahlı mücadele miadını doldurmuştur’ diyor. Buna kendileri nasıl karar verirler, bu hakkı nasıl kendilerinde buluyorlar? (...) Herkes kendi işine bakmalı, herkes sorumlu olduğu konularla ilgilenmeli, kafa yormalı, söz söylemelidir. Bazıları bırakmış kendi asıl işlerini silahlı güçlerin durumunu konuşuyor, bu konu onlara düşmez. Bunları anlamıyorum, niye kendi işlerini yapmıyorlar, niye kendi işi olmayan konulara giriyorlar? Anlamıyorlar mı?”
Kandil’in başlattığı, İmralı’nın ise devam ettirdiği bu ‘uyarı’ kampanyasının perde arkasında ilginç bir liderlik çekişmesi yatıyor. Kulislere göre: Baydemir’in artan popülerliği uzun zamandır Kandil’i ve İmralı’yı rahatsız ediyordu. Baydemir’in kullandığı İslami dil kendisine Kürtler nezdinde önemli bir itibar kazandırmış durumda. Bugüne kadar Kürt siyasetinde öne çıkmak, yükselmek isteyen kişiler ya Kandil’e ya da İmralı’ya dayanmak zorundaydı. İlk defa Baydemir halkın gücünü keşfetti. Geçen yerel seçimlerde örgüt, Baydemir’i Diyarbakır gibi merkezî ve Kürt siyasetinin kalbi sayılan şehirden uzaklaştırmak için hamle yaptı. Baydemir’den Van Belediye Başkanlığı’na aday olmasını istedi. Ancak Baydemir, Diyarbakırlıların desteğine dayanarak direndi. Kandil’i ısrarcı olmaktan bu halk desteği caydırdı. Baydemir ilk defa örgüte değil halka dayanarak siyaset yapmanın gücünü farketti. Osman Baydemir’in artan popülerliğine “Silahlar miadını doldurmuştur” açıklaması eklenince, uzun süredir fırsat kollayan Kandil ve İmralı’dan çok ciddi bir çıkış geldi.Hep şüpheyle yaklaştıkları Baydemir’i bu kez tümden gözden düşürmeye yöneldiler. Kulislerde Baydemir’in artık tamamıyla “gözden çıkarıldığı” konuşuluyor. Aynı Leyla Zana gibi. Eski DEP’li milletvekili Leyla Zana, uzun bir hapis hayatından sonra serbest bırakıldığında büyük kalabalıklarca karşılanmıştı. Avrupa’nın saygı duyduğu Zana’nın artan ünü karşısında İmralı ve Kandil yine aynı sert tutumlarıyla ortaya çıkmışlardı. Leyla Zana, İmralı’dan aldığı uyarıyla köyüne çekilmiş, münzevi bir hayat yaşamaya başlamıştı. Osman Baydemir’in siyasi hayatına nasıl yön vereceğini elbette bilemeyiz. Ancak yakınında olan isimler Baydemir’in hırslı olmadığını ve siyasi bir rekabete girişmekten kaçınacağını söylüyorlar. Kamuoyundaki izlenim de aşağı yukarı bu yönde. Ancak Baydemir olayı Kürt siyasetinin silahın/dağın vesayeti altında olduğunu gösteren güzel bir örnek. Türk siyaseti, üzerindeki askerî vesayet gölgesini kaldırdı. Kürt siyaseti dağın vesayetini nasıl kıracak doğrusu merak ediyorum.
[email protected]
TARAF
YAZIYA YORUM KAT