Paris saldırısı üzerinden PKK-Batı ilişkisini anlamak
23 Aralık günü Fransa’nın başkenti Paris’te Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezine düzenlenen saldırı ve sonrasındaki gelişmeler PKK - Batı ilişkilerini anlamak bakımından çarpıcı bir örnektir.
Saldırıyı gerçekleştiren kişinin; daha evvel de Sudan ve Eritrelilerin kaldığı mülteci kampına saldıran 69 yaşındaki ırkçı bir Fransız olduğu bilindiği halde, elinde Apo posterleri ve PKK flamalarıyla gösteri düzenleyenler, Türkiye karşıtı sloganlar atarak ortalığı savaş alanına çevirdiler. İşin daha da ilginç tarafı, Batı medyası da saldırıda öldürülen kişilerin veya Paris’i savaş alanına çevirenlerin PKK’lı kimliklerini görmezden gelerek “Kürtlük” vurgusu üzerinden bu algıya hizmet etti.
Irkçı saldırılar kime yapılırsa yapılsın her türlü tel’ini ve nefreti elbette hak ediyor. Batı’da yükselen ırkçı dalga ve nefret söylemleri belli kesimler için değil tüm insanlık için kaygı ve utanç sebebidir. Buradaki PKK vurgumuzun amacı bu örgütün Birleşmiş Milletler, ABD, NATO ve Avrupa Birliği’nin terör listesinde olduğunu hatırlatmak içindi.
PKK, Avrupa Birliği’nin terör listesinde olduğu halde faaliyetlerini en rahat şekilde yürüttüğü yerlerin başında Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, İngiltere, İsveç gibi ülkeler geliyor. Dolayısıyla PKK’nin terör listesinde olması veya olmamasının pratikte hiçbir değeri ve karşılığı yok. Kendi gerçek ismiyle olmasa bile bu örgütün çatısı altında alfabenin kendisine sağladığı harf avantajlarından da faydalanarak yapılandırdığı 3 harfli örgüt ve türevlerini tasnif etmek ayrı bir ihtisas gerektiriyor. PKK, gerçekten de büyük bir beceriye sahip olduğu farklı örgütlenme modelleriyle kültür merkezleri, toplum merkezleri, spor kulüpleri, kadın meclisleri, inanç kurumları, öğrenci dernekleri gibi isimler altında örgütlenerek terörist ve saldırgan imajını rahatlıkla kamufle ederek geniş bir alanda faaliyet yürütecek bir yapısal esneklik ve aynı zamanda uluslar arası hukuku da bypass edecek bir işlevsellik imkânı bulmaktadır. Benzer şekilde örgütün elindeki medya ve iletişim araçlarının merkezinin de Avrupa olduğunu belirtmek gerekiyor.
Kendi ülkesinden sosyal, siyasi veya ekonomik sebeplerle Avrupa’ya giden Kürt mülteciler, PKK ile ilişkili bu dernek ve organizasyonlar kanalıyla kolaylıkla örgütün radarına girmektedir. Böylelikle bir örgütün ihtiyaç duyduğu propaganda, lobicilik, halkla ilişkiler, finansman, eleman temini gibi lojistik destekler bu yolla ve kolaylıkla sağlanmaktadır.
Müslüman bir coğrafyada ayrılıkçı bir mücadele yürüten örgütün sol/seküler bir ideolojiye sahip olması, ayrıca hısımlık ilişkisi üzerinden Batı’da sempatiyle karşılanmasını ve himaye edilmesini kolaylaştırmaktadır. Özellikle Avurpa’daki sol, çevreci, feminal hareketlerle kurdukları yakın ilişki üzerinden etkin bir lobicilik imkânı bulmaktadır.
Bu tablo içerisinde Paris saldırısında hayatını kaybeden örgütün dağ kadrosundaki KCK Yürütme Konseyi Üyesi Emine Kara’nın Paris’e hangi yol ve yöntemlerle geldiği, faaliyet imkânını nasıl bulduğu veya örgütün poster ve flamalarıyla on binlerce kişiyi sokağa dökerek Avrupa başkentlerini savaş alanına çeviren organizatörlerin kimlerden destek ve himaye gördüğü soruları anlamını yitiriyor.
Benzer bir çelişkiyi ABD – PYD ilişkilerinde de gözlemlemek mümkün. Bir yandan PKK’yi terör listesine alırken diğer taraftan PYD’ye her türlü silah ve lojistik desteği veren ABD’nin Suriye sahasında birlikte hareket ettiği Mazlum Kobani başta olmak üzere tüm kilit noktalardaki elemanların PKK kadrosundan gelen kişiler olduğunu bilmiyor olması mümkün değil.
IŞİD karşıtlığı üzerinden kurulan bu ittifakın sembolik bir anlamı var: IŞİD’in dini karakterine mukabil PYD’nin Batı’yla işbirliği yapan seküler karakterli bir gücü temsil ediyor olması. Nitekim, IŞİD’in Suriye’de artık esamesi okunmadığı halde bu iş birliğinin hız kesmeden devam etmesinin sebebi budur.
Mazlum Kobani’nin her fırsatta dile getirdiği IŞİD karşıtı ittifak söylemini PKK’nin Avrupa’daki kalemşörlerinden biri çok daha açık yüreklilikle şu cümlelerle ifade ediyordu: “Paris’teki evinizde rahat uyuyun diye biz Suriye’de IŞİD’e karşı savaştık ama 10 yılda bizi 2 kez koruyamadınız.”
PKK’nin Batı’yla ilişki zemini ve temel motivasyonu budur.
YAZIYA YORUM KAT