Papa’nın Irak’ı ziyareti ne anlama geldi?
Papa’nın ziyaretini büyütüp aşırı anlamlar yüklemek oldukça gereksiz olduğu gibi azımsanmayacak noktaları da gün yüzüne çıkardığı unutulmamalı.
HAKSÖZ HABER
Katolik Kilisesi lideri Papa Franciscus, üç günlük bir ziyaret için Irak'a gitti. Daha önce hiçbir Papa, Irak'ı ziyaret etmemişti.
Ancak daha önceki birçok Papa, Irak’ı ziyaret etmek de istiyordu. Papa Franciscus ise toplam 250 bin Hıristiyan’ın yaşadığı söylenen Irak’ı ziyaret eden ilk isim oldu. Ziyaretin sloganı olarak da İncil'den alıntıyla "Hepiniz kardeşsiniz"di.
“Hepiniz kardeşsiniz” söylemi Sünnileri kapsadı mı?
Öncelikle Papa Franciscus Irak'ta; Bağdat, Necef, Ur Ovası, Erbil, Musul ve Karakuş'u ziyaret etti.
Bu bölgelerde belirli liderler (Kürt, Şii, Keldani) ile görüşen Papa’nın Sünni Müslümanlarla görüşmesi Şii nüfuza nazaran neredeyse hiçti. Müslümanları sözde temsilen Şii kesimler ile görüşülmeye riayet edildi.
Özellikle Arap dünyasının Şii lideri Ayetullah Ali el Sistani ile görüşen Papa, barış söylemlerinde bulundu. ABD’nin Irak’ı yerle bir etmesini görmezden gelen Papa barış temennilerinde bulunmakla yetindi.
“Papa ziyareti esnasında yaptığı konuşmalarda bölgenin savaşlarla yıkılmasının gerçek suçlularını görmedi.”
Papa’nın görüştüğü isimlerden birisi de Haşdi Şabi kuvvetleri içerisinde yer alan Keldani bir komutandı.
Katolik Hristiyan olmasına rağmen Şiîlere çalışan Rayyan Keldânî adlı komutan Papa’nın elini öptükten sonra Papa’nın tesbihini rica etti. Adeta şovu andıran bu mizansen olayda Keldani komutan Papa’ya: “Efendim bundan sonra savaş İbrahim’in çocukları ile Yezid’in çocukları arasında olacaktır” dedi.
Yezid’in çocukları kim?
İslam dünyasında hiç kimse kendisini Yezid’in çocuğu olarak tanımlamaz. Ancak ABD, İran ve Vatikan Keldani’nin Yezid’in çocukları olarak tarif ettiği kimselerin “Sünniler” olduğunu biliyordu.
Bu söylem Sünnilere karşı girişilen topyekûn saldırıların dile gelmesiydi. Ne Papa, ne Şii lider Ayetullah Sistani ne de İran ve ABD, Sünnileri hiçbir zaman dost görmedi. Aksine milyonlarcasını katletmeyi kendilerine görev bildiler. Papa’nın ziyaretinde de Sünniler yok sayıldı.
Papa’nın ziyaretine basın ne dedi?
Elbette İtalyan ve Fransız basını, Papa’nın Irak ziyaretini nasıl değerlendirdi bunu bilmek konuyu oldukça aydınlatıcı kılacaktı.
Yabancı basın, olayı bir gezi olarak niteleyerek, tarihe geçecek bir olay olarak gördü. İran basını ise Papa’nın Irak ziyaretine özel anlamlar yüklemeyi tercih etti.
Aslında İran’ın, Papa’nın ziyaretini nasıl gördüğü ve gösterdiği oldukça manidardı. Çünkü İran kendisini İslam dünyasının lideri olarak gördüğü gibi gayri müslim ülkelere de böyle bir imajı yansıtmayı amaçlıyor. Bu minvalde de Papa’nın Irak’ı ziyaretini, İran basını oldukça olumlu yansıtmaya gayret gösterdi.
Ayrıca İran basını, Şii lider Ayetullah Ali el Sistani ile Papa Franciscus’un görüşmesini “İslam dünyası ve Hıristiyanlık dini arasındaki bir görüşme” olarak da görmedi. Bilakis Şiiler ile Hıristiyanların görüşmesi olarak gördüğü gibi böyle aktarmayı tercih etti.
“Her ne kadar Şiilik ile Hıristiyanlığın görüşmesi olarak gösterilse de, bu mezhepsel yaklaşım kendi içerisinde belirli problemleri barındırıyordu.”
Bu mezhebi tanımlama bize ayrıca, Papa’nın ziyaretindeki anlamı da gösterdi. Papa’nın doğrudan muhatabının İslam dünyasının önemli bir kısmını kapsayan Sünnilik ile değil de belirli bir siyasal sosyal ve ideolojik çizgiyi taşıyan Şiilikle olması bölgedeki Şii etkisi ve Hıristiyanlık ilişkisini gözler önüne serdi.
Şii dünyadaki ayrım
Bir parantez açmak gerekirse Ayetullah Ali el Sistani; (İran’da bulunan) Ayetullah Hamaney’in de üzerinde olan belirli bir otoriteyi simgelemekte.
"Bu ziyaret, Arap Şiiliği ile Fars Şiiliği arasındaki belirgin bir farkı gösterdiği gibi aradaki rekabetin varlığını da hatırlattı."
İran yani Fars Şiiliği, bölgede ve dünyada tüm Şiileri ve Müslümanları temsil ettiğini iddia ediyor. Katolik Hıristiyanlığın dini lideri Papa Franciscus’un Arap Şiileri temsil eden Ayetullah Sistani’yle Irak ziyareti esnasında buluşması bölgedeki dindarları ve iki din arasındaki ilişkileri göstermesi açısından ayrıca değerlendirilmeyi hak ediyor.
Arap Şiiliğinin merkezi Necef şehri olurken, Fars Şiiliğinin merkezi ise Kum Şehri olmakta. Necef ve Kum arasında öteden beridir bir rekabet bulunuyor. Tıpkı, Vatikan ile Fener Rum Patrikhanesi arasındaki mücadeleye benzer bir durumu anımsatır.
Hıristiyan dünyasının arasındaki çekişme; siyasal, tarihi, sembolik değerler üzerinedir. Arap Şiiliği ve Fars Şiiliği de her ne kadar bu yönleriyle benzese de birebir aynı nitelikte değildir.
Her iki mezhebi yaklaşım da otoriter bir tarzda diğerinin alanını daraltmak ve kendi nüfuzunu arttırmayı amaçlamaktadır.
Ancak İran ve Irak arasındaki Şiilik mücadelesi biraz daha farklı ilerlemektedir. Necef ve Kum uleması arasında cereyan eden Şiilik mücadelesi haliyle bölgeyi de farklı şekillerde etkilemektedir.
Bu mezhebi ayrım kendisini en temel de: Ayetullah Ali Sistani’nin, İran’da geçerli olan siyaseti ve bölgeyi tanzim etmekte aktif bir görüş, siyaset ve ideoloji olan Velayet-i Fakih’i reddetmesi ile belirginleşiyor. Aradaki bu farklılık ve tartışmanın asıl noktası olan ‘Velayet-i Fakih’ mevzusu bir dini tartışma ile de sınırlandırılamıyor. Bu sebeple aradaki mücadele farklı şekillerde cereyan edebiliyor.
Örneğin İran’ın bölgedeki en yetkin ve etkili temsilcisi Kudüs Orduları Komutanı Kasım Süleymani, ABD tarafından Bağdat’ta füzeli bir saldırı ile öldürüldü. Yanında bulunan ve ölen diğer kişi Haşdi Şabi’nin ikinci lideri Mehdi El-Mühendis’ti.
Bugüne kadar bu iki isimde İran adına bölgede diğer Şii ve Sünni grupları tasfiye eden organizasyonları yürüttüler. Tasfiye o kadar etkili yapıldı ki artık Kasım Süleymani’ye gerek kalmamış ve görevini tamamlamış kabul edildi.
Ayrıca öldürülen her iki isim de ABD’ye karşı açıktan karşıt söylem geliştirmeye başlayıp ABD’ye tehdit dili ile meydan okumaya başlayınca artık bu iki isim tasfiye edildi. Ardından bölgede İran ve ABD’nin Bağdat merkezli çatışma ve saldırı haberleri gelmeye başladı. Özellikle ABD misyonları ve elçiliğine dönük gerçekleştirilen saldırıların temelinde Bağdat’ın, Şii dünyası için önemi yeniden gün yüzüne çıktı.
Papa’nın ziyaretinden komplo teorileri üretmek
Sadece basit olmasa da bir “ziyaret” olan Papa Franciscus’un gezisi, her yönüyle irdelenebilecek bir konu iken, komplo teorileriyle boğmak tercih edilen öncelikli seçenek oldu.
Papa’nın ziyareti, mesajları, görüşmeleri ve umarsızlığı ile bütün bu malumatlar; komplo severlere tabi ki komplo teorileri için uygun bir zemin oluşturdu.
Papa Franciscus, Vatikan ve ABD’nin bütün olaylarda kontrollü bir biçimde hareket ettiği algısı uyandırılarak Papa’nın gezisi derin anlamlar barındırıyormuş gibi lanse edildi.
Oysa Vatikan ve Papa’nın komplo teorileri ile bezeli anlatılan hikayeleri gerçekleştirecek (kilise) unsurları çoktan tasfiye edilmişti.
Yine de bölgede Sünni Müslümanlara yönelik girişilen eylem ve saldırılarda; Şiilik ve Hıristiyanlığın ‘aynı düşündüğünü’ bir kez daha görmüş olduk.
HABERE YORUM KAT