Özgürlük yoksa barış da yok!
Batılı sömürgeci beyaz adama göre, bilimsel gelişme ile tabiatın fethi ve sömürülmesi ne kadar doğal ve kaçınılmazsa, Batı dışı toplumların sömürgeleştirilmesi ve kaynaklarının yağmalanması da o ölçüde doğal ve kaçınılmazdır.
Sinan Ön / Haksöz Haber
"Ekmek herkese yetecekti aslında.
Tarlaya karga dadandı,
Ambara fare,
Fırına hırsız,
Memlekete harami..." (Neyzen Tevfik)
Öyle cümleler vardır ki, söyleyenin kimliğine göre anlam kazanır. Başlıktaki cümleyi “Zorla özgürleştirme ideolojileri” ile dünyaya özgürlük ihraç eden sömürgeci, işbirlikçi, oryantalist bir dilden duymakla; küresel güç odaklarının emperyalist arzularına karşı mücadele eden bir mücahidin dilinden duymak aynı şey değildir.
Batının askeri, ekonomik ve kültürel sömürgeciliğine karşı bir haysiyet mücadelesi olarak ortaya çıkan hareketlerin katı, muhafazakâr ve radikal özellikleri; varlığını, birliğini ve değerlerini koruma amacıyla hareket eden onurlu insanların doğal refleksi ve hakkıdır. Bu hareketlerin aşırılıklarına odaklanarak sömürgecilerin ezen, tahkir eden, aşağılayan, itaat edilmezse katleden zalimliklerini görmezden gelme gafletine düşmeyeceğiz.
Her olgunun ters düz edildiği bir dünyada doğa ve insan haklarını en fazla ihlal edenler asla hapse girmezler. Çünkü onlarda cezaevlerinin anahtarları var. Evrensel barıştan en çok söz eden ülkelerin en çok silah üreten ve satan ülkeler olması; en çok uyuşturucu parası aklayan ya da çalıntı para saklayan bankaların dünyada en itibarlı bankalar sayılması; endüstrileri en gelişmiş ülkelerin gezegeni en çok zehirleyen ülkeler olmasını başka nasıl açıklayabiliriz?