“Özgürlüğün Erdemi ve Sınırları”
Özgür-Der’in aylık panellerinin üçüncüsü, “Özgürlüğün Erdemi ve Sınırları” konusu ile Ali Emiri Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Panelin konuşmacıları Bünyamin Sevim ve Mustafa Yılmaz idi.
Ahmet Hışıroğlu / Haksöz Haber
Özgür-Der’in “Riskler ve Zaaflar Karşısında Vahye Şahitlik Sorumluluğumuz” üst başlıklı 2015-2016 yılı aylık panellerinin üçüncüsü, “Özgürlüğün Erdemi ve Sınırları” konusu ile Ali Emiri Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Panelin konuşmacıları Bünyamin Sevim ve Mustafa Yılmaz idi.
Ali Emiri Kültür Merkezi’nin nikâh salonunda yapılan panelin moderatörü Osman Nuri Özyurt’tu. Özyurt, özgürlük kavramının tarihçesine ve kapsamına değindiği açılış konuşmasının ardından sözü ilk olarak Bünyamin Sevim’e verdi.
Bünyamin Sevim’in konuşmasından satır başları şöyle:
“Özgürlük yaklaşık 200 yıllık bir zaman dilimine damgasını vuran bir kavram. Özgürlük kavramı liberal bir içerikle zehirlendiği için bize yarayan yönleriyle ele almalıyız. Birçok güruhun sonsuz özgürlük talebi var. Bu anlamda sınırların, çerçevenin ne kadar dar veya geniş olacağı önemli. Her ne kadar batılı paradigmaya ait olsa da geçmişte örnekleri var, Lut kavmi örneği verilebilir mesela. İnsanlıkla yaşıt yani...
Kapitalizm kitle iletişim araçlarıyla muktedir bir özgürlük anlayışı dayatıyor. Günümüzdeki özgürlük anlayışı daha sistematiktir ve bu kitle iletişim araçlarıyla da yaygınlaşmaktadır. Özgürlük ve demokrasi bunun bir örneğidir. Kitle iletişim araçları, globalleşme, küreselleşme buna yardımcı olmaktadır.
Feodal Avrupa fıtri bir arayış içerisine girmiştir ancak yanlış limana demir atmıştır. Sadece beyaz ırka yönelik bir şeydir bu, diğer ırkları hakir görmüşler, ötekileştirmişlerdir. Bu bağlamda özgürlük talepleri batı ile örtüştüğü oranda kabul görür, bu paradigma dışındaki talepleri ötekiye konumlandırılır.
Özgürlük bazı ideolojilerden besleniyor. Post-modern düşünce sistemleri özgürlüğü palazlandırıyor. Modern dönemde tüm toplumlar batının bu özgürlük anlayışından etkilendi. Mesela post-modernizm eşcinselliğe izin verdi. Birkaç yüzyıl öncesine kadar psikolojik bir vaka olarak adlandırılıyordu. Eşcinselliğe problemli bakıldığı dönemlerden meşru kabul edildiği dönemlere geldik. Normal gözüküyor belki de toplumsal baskıyla, hâkim gücün etkisiyle. Hâkim olan algının etkisi eşcinselliğin kabul edilebilir olmasını dayatıyor.
Kapitalizm haz merkezlidir. İnsanları tüketime teşvik etti, tek tipleştirdi. Bunları yaparken insanları özgürlük ile kandırdı. Kapitalizmin tabiatı özgürleştirme iddiasına rağmen tüketime köle ediyor. Toplumu, popüler kültüre ayak uyduran insanların farklı olduğuna inandırır. Toplumda popüler kültüre ayak uydurmak zorunda hisseder, yani kölesidir.
Tıp da önemli bir konu. İnsanın kendi kararı olduğuna inandırdığı şeyi gerçekleştiren şey tıptır. Modern dünya insanın kendi bedeniyle ilgili ölçüsüz tasarrufta bulunmasını teşvik ediyor. Hâlbuki Allah, bedenimizi bize emanet etmiştir. Feminizmin çıkış itibariyle haklı yönleri var olabilir. Kadınların da fabrikada çalışabilmesi için ortaya çıkmıştır. Fakat daha sonra paradigma kadınların da, erkeklerin yapabildiği her şeyi yapabilecek olmasına evrilmiştir. Feminizmin geldiği nokta değerlerimizi sarsıyor. Kapitalizmin istedi şey de bu aslında.
Özgürlük, İslam'da liberal anlamda değildir. İslam'daki özgürlük insanın kendi tabiatıyla ve fıtratıyla uyumludur. Doğayla yine uyumludur. Fiili hürriyet yasaktır, fikri mücadele meşrudur. Heva ve heveslere kapılmamış bir anlayış ister. Tevhid hâkim algıyı yenmemizi, biraz daha özgün bakmamızı, eşref-i mahlukat olmamızı tavsiye eder. İslam nefse değil, Allah’a kul olmamızı ister. Bu yönüyle özgürleştiricidir.”
Bünyamin Sevim’in ardından sözü alan Mustafa Yılmaz özetle şunlara değindi:
“Özgürlük şeker kamışı gibi bir şeydir, sürekli aynı şey söylenir. Sınırları haddinden fazla belirsizleşmiş bir kavramdır. Ferdi bağlayan hiçbir norm olmasın, kilisenin ve devletin baskısından kurtulsun. Liberaller açısından hedonist, normsuz, formsuz tüketici bir toplum. Sosyalistler için sınıfsız bir toplum. Aslında tüm bu ideolojiler aynı kapıya çıkıyor.
Post-modern dönemde özgürlüğün anlamının hiçbir mahiyeti yoktur. İzafi bir konuma evrilmiştir çünkü özgürlük. Siyasi otoritelere isyandan, yaradana isyana evriliyor. Kapsamı genişliyor ama aslında kendi hevasından konuşuyor. Hiçbir kavram onu dilsel olarak tanımladığımız yerde durmuyor. Tüm bunlar başka bir anlama yükleniyor, bir mite dönüştürülüyorlar. Öyle ki özgürlük maymuncuk gibi oldu. Her deliğe uyuyor. Bu mitik söylemi reddetmek gerekiyor. Metafizik anlamlar yüklenerek değer kazanıyor.
Batı kendi özgürlük anlayışını reddedenlere lanetliler olarak bakılıyor. Küreselleşmenin etkisindeki liberal bir kavramdır. Onların konjonktürü ile bunu tartışıyoruz.
Yaşadığımız dönemde bize dayatılan şeyler var. Tahakküm mekanizmasının içerisinde yaşıyoruz. Füzeler bile özgürlük adına atılıyor. Bu manzara karşısında insan insandan utanıyor.”
Program soru-cevap faslıyla sona erdi.
Fotoğraf: Afgani Türkmen
HABERE YORUM KAT