Açıklamada, Türkiye Barolar Birliği'nin sürdürmek istediği bu despot uygulamanın, uzun süredir köhnemiş bir hukuk sistemine sahip olan Türkiye'de, Danıştayın eliyle çözülmesinin önemli bir gelişme olduğu kaydedildi.

Açıklamada,   başörtüsü yasağı gibi çağdışı bir uygulamanın artık tümüyle kaldırılması ve herhangi bir meslek ayırt etmeksizin serbest bırakılması gerektiğinin altı çizildi. Gerekli düzenlemenin yapılması için Meclis ve Hükümet göreve çağırıldı.

Açıklamanın tam metni:

Danıştay Kararı Köhnemiş Hukuk Sistemi ve Yasaklarla Bir Yere Varılamayacağını Göstermiştir!

Danıştay 8. Dairesinin Türkiye Barolar Birliği’nin başörtülü avukatlara yönelik yasakçı tutumunu hukuka aykırı bularak reddetmesi “mevzuat gerekçesiyle” zulmün müdavimi olmak isteyen zorbalara atılan bir tokat niteliğindedir. Danıştay’ın oy çokluğuyla aldığı bu kararı son derece insani ve temel hukuk prensiplerine uygun bir karar olarak değerlendiriyoruz. Kararın yıllardır devam eden “başörtüsü zulmü” nün ortadan kaldırılmasına dönük bir ön adım olmasını diliyoruz.

Hak ve adaletin tesisi, zalimlerin dayatmalarının son bulmasıyla mümkündür. Sırf  inançlarının gereğini yerine getirdikleri için açık bir zulme maruz kalan kardeşlerimizin bu mağduriyetten bir an önce kurtulmalarının zamanı çoktan gelmiştir. Danıştay 8. Dairesi’ nin kararı bu açıdan oldukça önemli bir gelişmedir. Bu karar neticesinde, başörtülülere yönelik alışılan baskıcı, yasakçı tavrın son bulacağını ümit ediyoruz.

Gayri insani uygulamaların sona ermesi için atılan her türlü adımı takdirle karşılıyor ve destekliyoruz. Özgürlük alanının genişletilmesi, baskıcı ve despot mihrakların işine gelmediği/gelmeyeceği bilinen bir husustur. Bu bağlamda; din ve vicdan hürriyeti çerçevesinde alınan her olumlu kararın sonucunda saldırganlaşmaları anlaşılır bir tutumdur. Sözkonusu mihrakların gücü vicdan ve adalete dayanmamaktadır. Onlar, zulüm ve zorbalık üzerinden bir iktidar devşirmenin peşindedirler. Hukuk, adalet, insani ve islami değerler onları ilgilendirmemektedir. Ürettikleri karanlık çarklar içinde ‘kurgulanmış’ düzenler peşinde koşmaktadırlar. Ankara Barosu’nun Danıştay kararını “türbanlı hakimin yolu açılır” iddiasıyla eleştirmesi ve kararın temyiz edilmesi sürecinde müdahil olacağını açıklaması, bu arzunun dışa vurumudur. Bu tepkinin ‘hukukçu’ sıfatıyla tavsif edilen kesimlerden gelmesi klinik bir vakanın başlıca göstergesidir.

Yasakçılar on yılllardır inançlarımızla çelişen bir yaşam tarzını dayatmaktadır. Geçmişte her seferinde ‘irtica’ yaygaraları kopartıp korku atmosferleri oluşturulmuştur. Ve bu korku atmosferleri üzerinden insafsız bir şekilde ‘hak ve hukuk’ ayaklar altına alınmıştır. Yargı kararları bu paralelde verilmişitr. Gelinen süreçte bu gayri insani yaklaşımın artık sürdürülemeyceği ve üretilen korkuların ‘sanal’ olduğu anlaşılmış olmalıdır. Yargı kurumlarının baskı altında kalmadan ‘özgürlük alanın genişlemesi’ yönündeki kararları normalleşme sürecini de beraberinde getirecektir.

Bu çerçevede Danıştay 8. Dairesi’nin aldığı kararı olumlu buluyoruz.  İsteyen herkes hayatın bütün alanlarında inançlarına uygun bir şekilde yaşama hakkına sahip olmalıdır. Özel- kamu ayrımı olmaksızın her yerde kayırsız ve şartsız bir şekilde başörtüsü takılabilmelidir. Meclisi ve Hükümeti bu konuda gerekli düzenlemeyi yapmak üzere bir an önce göreve çağırıyoruz.

M. Masum YOKUŞ
Özgür Eğitim Sen Diyarbakır Temsilcisi