Özgür-Der Üniversite Gençliği "Türk'e Tapmak" Kitabını Değerlendirdi
Özgür-Der Üniversite Gençliği tarafından düzenlenen kitap forumunda Onur Atalay'ın "Türk'e Tapmak" isimli kitabı tahlil edildi.
Kitap forumunun moderatörlüğünü yapan Mehmet Can Artuk, kitapta da bahsedildiği üzere Kemalizmin artık miadını doldurduğunu fakat muhafazakar çevrelerce meşruiyet zemini haline geldiğini, tekrar tekrar gündeme getirilerek, Kemalizme söylev ve uygulamalarla adeta destek verildiğini söyledi. Muhafazakar kesimin tutum ve davranışları üzerine Danıştay'ın "Ant Kararı", 15 Temmuz sonrasında artan milliyetçi-devletçi refleksler ile karşılaştığımızı ve M. Kemal'in ortak değer olarak görüldüğünü aktardı. Müslümanlar olarak asla bu düşünceleri kabul etmeyeceğimizin yalnızca Allah'ın kulları olduğumuzun altını çizen Artuk, sözü sunumunu gerçekleştirmek üzere Enes Yıldız'a bıraktı.
Siyasal din olarak Kemalizm ve Kemalizm'in kutsalları olan 'medeniyet, bilim, milliyetçilik ve kişi kültü' kavramları üzerine kitap tanıtımına başlayan Enes Yıldız, Kemalizm'in dönemindeki diğer seküler dinler olan Nazi Almanya'sı, Faşist İtalya, Bolşevik Rusya'yla benzeştiği ve farklılaştığı alanları değerlendirdi. 'Seküler Din' kavramını anlamak için bu kavramın ortaya çıktığı tarihsel sürece göz atmak gerekiğini dolayısıyla Aydınlama Dönemi'ni okumanın önemli olduğunu söyledi.
Aydınlanma Dönemi dairesinde Fransız Devrim'i ve devrimin beyin takımındaki düşünürler üzerinde duran Yıldız, toplumun kendisini tanrı düzeyine çıkarma ya da tanrılar yaratma yeteneği konusunda kitabın ele aldığı Fransız Devrimi düşünürlerinden anektodlar paylaştı. Devamında kitaptaki siyasal dinler konusuna binaen on dokuz ve yirminci yüzyıllara değinildi."19. yüzyıl ideolojilerin doğduğu yüzyıldır ve tüm ideolojiler az çok din ikamesi vazifesindedirler. Bir bakıma ideolojiler hayatı anlamlandırma da mevcut dinlere yetkin alternatiflerdir. 20. yüzyılda ise ideolojiler iktidarlarında kendi kültlerinin inşa ederler. Dönemin seküler dinleri haline gelen Bolşevikizm, Nazizm ve Faşizme baktığımızda söz konusu ideolojilerin geleneksel dini tasviye ettiklerini ve yerine kendi kutsallarını ikame ettiklerini görüyoruz."
Sİyasal dinler adına törenler, bayramlar, heykeller ve anıtların çok önemli olduğunu ve bu araçlarla 'halkın kendisini devletle özdeşleştirmesi' deneyiminin kişilere bizzat yaşatıldığını, dönemin siyasal dinleri ile Kemalizm kıyaslandığında taklit unsurunu net olarak görebileceğimizi aktaran Yıldız, "Yazara göre, Avrupa'da ki rejimlerle kıyaslandığında Kemalizm'in daha az totaliter olduğu görülebilir. Fakat bunun nedeni daha hoşgörü sahibi olduklarından değil, Türkiye'nin böylesi bir rejime uygun ekonomik ve toplumsal gelişmişlik düzeyine sahip olmamasındandır. Özellikle kırsal kesim yaygın eğitim ağından, her yere ulaşan tereke kara yollarından, yazılı propagadanın etki edeceği yüksek okur yazarlık oranlarından ve denetimin sağlanacağı baskı kanallarından yoksundur." dedi.
Kitap kapsamında Kemalist rejimin din siyasetini ele alan Yıldız, Cumhuriyet sonrası on yıl içinde Tükleşmiş İslam oluşturulmaya çalışıldığını sonrasında da İslam'ın bu kadarına da gerek olmadığı düşüncesinin hasıl olması için planlarının yapıldığını söyledi. Bir Türk Din'i yaratılması veya Türkün kendisinin dinleştirilmesi üzerine çalışmalara ardından ise bu durumun somutlaştığı Salanın kaldırılması, Türkçe ezan ve Ayasofya'nın müzeye çevrilmesi olaylarına değinildi.
"Kemalistler sürekli ve her yerde Batı medeniyetinin gözünün sürekli üzerlerinde hissederler. Mezkur 'Batılı Göz"e geriliğin simgelerinden hiç birşey çarpmamalıdır. İslamın dışsallaştırılmış her göstergesi ( baş ötürsü vb.), modern bir kurumsal iktidar biçimine meydan okuma anlamına geldiği kadar, elitin olmak istemediği herşeyi ve unutmak istediği geçmişini hatırlatır ve 'Batılı Göz' karşısında başarısızlık sayılır." Bu bağlamda Türk Tarih Tezi'ne de değinen Yıldız, tez hakkında entellektüellerden beklenenin tezi eleştirmek ve gerçeği bulmaya yardım değil var olanın rasyonalize edilmesine katkı olduğunu söyledi.
Sözlerini kitaptaki kişi kültünden bahsederek toparlayan Yıldız, külte dair emarelerin Birinci Dünya Savaşı sırasında görülüğünü ve M. Kemal'in ölümü ile zirveye ulaştığını söyledi. Mart 1925'te Takrir-i Sükun Kanunu ve Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılması ile M. Kemal'in Kurtuluş Savaşına bağlı karizma sahibi rakiplerini tasviye ettiğini söyleyerek; "Kült söylemle sınırlı kalmaz, heykellerle, büstlerle maddileşir. 1927'de ilk kez paraların üstüne yerleşir. 1927 yılı içerisinde Ankara'ya, 1928'de Taksim'e ve ülkenin bir çok yerine M. Kemal heykelleri dikilir. Ölümüyle de kült zirveye ulaşır."
Son olarak Kemalizm’in ve onun dayattığı kutsalların müslümanlar açısından hiçbir nedenle kabul edilemeyeceğinin altını çizen Yıldız sözlerine son verdi.
Kitap forumu soru cevap faslından sonra sona erdi.
Haber: Çağrı İslam
Fotoğraf: Mehmet Akça
HABERE YORUM KAT