Özgür-Der Üniversite Gençliği Güneydoğu Bölge Kampı Gerçekleştirildi
Özgür-Der Üniversite Gençliği'nin güneydoğu bölge kampı Batman Özgür-Der'in külliye binasında gerçekleştirildi.
Arif Gayretli, Ömer Ay / Haksöz Haber
Fotoğraf: Musa Beydüz
Özgür-Der Üniversite Gençliği güneydoğu bölge kampı 4-5 Şubat tarihleri arasında Özgür-Der Batman şubesinin külliye binasında gerçekleştirildi. Gaziantep, Urfa, Diyarbakır, Bingöl, Van, Muş, Erzurum, Tatvan, Batman ve Malatya'dan katılım sağlandı.
Program ilk gün sabah kahvaltısı buluşmasıyla başladı. Katılımcıların çevre illerden gelmesiyle program saat 10.00’da Musa Üzer’in “Sosyal Bilim Okumalarında Yöntem Sorunumuz” başlıklı sunumu ile başladı.
Musa Üzer, yaptığı sunumda; sosyal bilimler açısından Batı'nın usuli kaynaklarına değinerek, Batı'nın oluşturmuş olduğu hegemonyanın siyasi, iktisadi, kültürel vs. her yönüyle müslümanların düşünce sistemi ve hayat tarzları üzerindeki etkisinden bahsetti. Şu an dünyadaki mücadelelerin "hem düşünsel hem sıcak savaş" temelinde yaşam tarzlarının farklılığından kaynaklı olduğunu söyledi.
"Batı dünyası insanları bireyselleştirerek mahrem alanlarını bireyin kendi koyduğu sınırlar neticesinde belirler." diyen Musa Üzer, ancak İslam düşüncesinde “emri bi’l maruf” emrinin verdiği yetkiyle Müslümanların birbirlerine müdahale edebileceklerini ve birbirlerini münkerden alıkoyma yetkisinin Rabbimiz tarafından müminlerin üzerine farz kılındığını ve fakat bu anlayışın da Batı'nın liberal anlayışına yüzde yüz zıt düştüğünü ifade etti. İslam düşüncesinde kamusal alan, siyasal alan, sosyal alan farklarının olmadığını bu ayrımların tümünün Batı paradigmasının insanları bireyselleştirmek için üretmiş olduğu suni ayrımlar olduğunu belirtti.
"Bu anlamda yeni Türkiye düşünce dinamiklerinin temelini bu mantalite oluşturmuştur." ifadelerini kullanan Musa Üzer, dinin vicdani bir mesele olduğu, evin dışına çıkmaması gerektiği tezi hayatın tüm alanlarında cebren uygulanmaya çalışıldığını belirtti. Doğal olarak Batı'nın cemaat anlayışımıza bir nefret beslediği, insanların yanlıştan alıkoyma noktasında birbirini koruyup kolladığı cemaat oluşumuna hep nefret beslediğine işaret etti.
Son olarak Musa Üzer, İslam dininin diğer Batı düşüncesinden, Batı'daki modern algılardan farklı olduğunu, taklitlerden uzak dinamik bir yapıya sahip olduğunu, bu anlamda bizim de doğru bir usuli çizgi belirleyerek bu durağanlık ve taklitçilikten kaçınmamız gerektiğini söyleyerek sunumunu tamamladı.
Verilen aranın ardından öğleden sonraki oturumda Şefik Sevim “Dünden Bugüne İslami Tecrübelerimiz” konulu bir değerlendirme yaptı.
Şefik Sevim İslami mücadeledeki yakalamamız gereken incelikler ve temel hassasiyetler üst başlığı çerçevesinde bir sunum yaptı. Bölgedeki İslami uyanışın ilk dönemleriyle ilgili bir değerlendirme yaparak konuyu ele alan Sevim, geçmişteki kazanımlar ve kayıplar üzerinden bugüne dair yeni bir fıkhın üretilmesi konusunda üniversiteli Müslüman gençliğin bazı temel alanlarda disiplinli bir hassasiyet geliştirmelerinin zorunluluğuna değindi. Bu bağlamda üniversitenin bir imkan ve risk alanı olması gerçeğine değindi. İsabetsiz evliliklerin geçmişte İslami mücadeleye maliyeti konusu da işlendi.
Son 15 yılda İslami camianın tarihinin okuma konusunda gençlik de dahil en zayıf olduğu gerçeği işlenerek yeniden kitap dünyasıyla ünsiyet kurmanın aciliyet kesbeden bir hassasiyet olduğuna işaret eden Şefik Sevim, tevhidi hassasiyeti taşıyan çabaların ve emeklerin büyük bir aile duygusuyla bu sermayeye sahip çıkmaları gerekliliğine değindi. Bölgedeki meşru örfe ait inceliklerin mücadelemize olan katkılarının göz ardı edilmemesi gerektiğinin altını çizdi. Müslüman gençlerin bu konuda farklı bir sosyalitede olmaları gerekliliği bağlamında vefa, emek, değerlere saygı ve ümitvar olma gibi kavramların pratik hayatımızdaki anlam dünyası üzerinde durularak sunuma son verdi.
Akşam programın üçüncü oturumunda yapılan sunumu “İslami İlimlerde Usul Problemimiz” başlığıyla Hamza Türkmen yaptı.
Hamza Türkmen’in sunumunda şura konusunun önemine değinildi. Şuranın İslami camialardaki ve Müslümanların sosyal hayatındaki eksikliği vurgulandı. Bunlara dair sosyal hayattan örnekler verildi. İslami ilimlerde usul konusunu ele aldı. Türkmen, konuşmasında ilk olarak öğrendiğimiz şeylerin eğitim kavramı çerçevesinde el alınması gerektiğinden bahsetti. Devamında her insanın belli bir eğitim sürecinden geçtiğini anne-babadan, okuldan aldığı belli bir zamana kadar eğitim sürecinde yalnızca bilgi depoladığı ve bu bilgiyi kullanmayı bilmediğinden söz etti. Ne zaman ki "Bizim bu öğrendiğimiz bilgiler doğru mu acaba?" dediğinde o zaman eğitimden öğrenmeye geçmiş olduğu ifade edildi.
Türkmen, sunumunda “Allah, Kuran’da putperest olsun, inkarcı olsun insanların hepsine hitaben 'Ey insan!' diyor ve onları fıtrata ve özüne çağırıyor. İnsan özü fıtratı itibariyle Allah’ı birleme üzerinedir. Allah bu çağrıyı yaparak üzeri örtülmüş insanların fıtrata dönüşü için çağrı yapar. Koskoca evren içindeki küçücük dünyanın bir ülkesinin bir şehrinde yaşayan küçük insanların beyniyle doğruyu yanlışı öğrenmesi ne kadar mümkündür. Ki insanların çoğu çevredeki kültüre göre yaşıyor. Peki, biz insanlar bu sınırlı bilgi ve çevreden edindiğimiz bilgilerle mi doğru ve yanlışı yani sırat-i müstakimi bulacağız yoksa her şeyi yaratanın mutlak kudret sahibi ve her şeyi gören Allah’ın gösterdiği yolla ve gönderdiği kitapla mı? Elbette kitabi rehberlikle hakikatin bilgisine varılabilir. Doğru bilgiye ulaşmak için nasıl ki doğru kaynak gerekiyorsa doğru kaynaktan en doğru anlama usulüyle istifade etmek gerekmektedir. Bu bağlamda bilginin kaynağı vahiyden istifade ederken Kur’anî bir usulden faydalanılması zorunluluğu olacaktır. İşte vahiyden istifade etmek başta olmak üzere tüm siyasal, sosyal, fıkhi konularda doğru bir usule sahip olmak durumundayız. Bu usuli ilkelerin de Müslümanlar olarak vahyi değerlerden beslenmesi gerekmektedir. ” dedi.
Kampın son günü ise Abdülhakim Beyazyüz tarafından “İslami Mücadelenin Manevi Yönü” konulu sunum gerçekleştirildi.
Abdulhakim Beyazyüz sunumunda; usul sorunlarımıza, İslam’da anlamı tahrif edilmiş kavramlarımıza, Batı düşüncesinin ortaya koymuş olduğu yaklaşımlara değindi. Batı düşüncesi hakkında Beyazyüz, “Descartes’ın ve diğer Batı düşünürlerinin ortaya attığı ikili yaklaşım genel olarak İslam dünyasında sorun teşkil etmektedir. Batı düşünürleri ruh-beden, din-devlet, iç-dış, ayrımı yaparken İslam dünyasında bu ayrımlar yoktur. Bir Müslüman için siyasal hayat sosyal hayat ayrımı olamaz” ifadelerini kullandı.
Daha sonra konuşmasında İslami usul hakkında ise şunları söyledi:
“İslami usulde iç dünyamızın doğru inşası çok önemlidir çünkü insanı yöneten akıldır, kalptir, tasavvurdur bunların çok doğru bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Bir Müslümanın içi iyi dışı kötü olamaz aynı şekilde dışı kötü içi iyi olamaz. Bir Müslümanın ancak ve ancak içi de dışı da iyi olmalıdır. İç dışı kapsar.”
Tahrif edilen kavramlarımız ile ilgilide şunları söyledi:
“Tezkiye kavramı Müslümanlar için çok önemli bir yer teşkil ediyorken İslami camia bunu çok farklı bir şekilde ele almaktadır. Tezkiyenin gerçekleşmesi için ilk olarak doğru bir bilgiye sahip olmak ve ikinci olarak bu doğru bilginin ardından salih bir niyet ile kabullenmenin gelmesi gerekir. Eğer kişi bunu gerçekleştiremiyorsa tezkiyenin Allah’a dönük olan kısmını gerçekleştirememiştir, yani tam olarak iman etmemiştir.”
Son olarak imanın pratiğe yansıyan yüzünün önemine değindikten sonra sunum soru cevap kısmı ile son verilerek, kamp programı son buldu.
HABERE YORUM KAT