Özgür-Der: 'Roboskî Katliamını Unutmadık; Unutturmayacağız!'
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi, 3. Yılını doldurup dördüncü yılına giren Roboskî katliamıyla ilgili bir basın açıklaması yaptı.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
Üç Yılını Geride Bırakan Roboskî Katliamını Unutmadık; Unutturmayacağız!
28.12.2014
Tarih 28.12.2011 ABD'nin insa(f)nsız uçaklarından alınan istihbaratla harekete geçen Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait F16 savaş uçakları Şırnak'ın Uludere (Qilaban) ilçesine bağlı Roboskî (Ortasu) köylülerini bombaladı. Bölgede incelemelerde bulunan birçok insan hakları kuruluşunun da raporlarına yansıyan bilgiye göre "planlı" ve "kasıtlı" olarak yapılan bombardımanda 34 sivil yaşamını yitirdi. Kürdistan’ın acılı tarihine yeni bir sayfa olarak eklenen olay sırasında can pazarı yaşandı. Olay yerine giden yakınları çocuklarına ait kol, bacak, kafa arayışına çıktı. Eşek ve traktör römorkları ambulans ve cenaze arabası oldu; üst üste yığılan cesetler katledilen onbinlerce acının yanına gömülmek üzere kabristanlara taşındı.
Roboskî katliamı bugün itibariyle üç yılını doldurmuş bulunmakta. Tam üç yıl geçti aradan ama katliamın faillerinin açığa çıkarılıp yargılanmaması, bu da bir yana konu her gündeme geldiğinde hükümetin akla zarar savunmacı tutumlar içerisine girerek mağdurlara ve onlarla dayanışma içerisinde olan kişi-kesimlere karşı adeta suçlayıcı bir eda takınması Roboskîlilerin acılarını kat be kat arttırdı.
Olay anından itibaren faillerin bulunması ve adaletin gerçekleşmesi umulurken, akla ziyan gelişmeler yaşandı. Ne mi oldu? Katledilenlerin yakınlarına para cezası kesildi, “Genelkurmay’a göstermiş oldukları hassasiyetlerinden dolayı teşekkür” edildi, katliamdan sorumlu bir kurmaya “üstün hizmetlerinden dolayı” şeref madalyası takıldı, anmaya katılanlardan bazıları ifadeye çağrıldı, “Roboskî yeniden araştırılsın” önergesi reddedildi, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı “görevsizlik” kararı vererek dosyayı Askeri Savcılığı gönderdi, Başsavcılık 34 kişinin öldüğü “hava operasyonu soruşturması”nda verilen görevsizlik kararına yapılan itirazı reddetti, Roboskîliler “Terörist” ilan edildiler, “Sınır ihlali nedeniyle Pasaport Kanunu’na muhalefetten” para cezası kesildi ve bütün bu utançlara karşın şu basit sorunun cevabı bir türlü bulunamadı: “Roboskîlileri öldürme emrini kim verdi?”
Daha önce de söylediklerimizi yineliyoruz; ülke halkı ve siyasetini esaret altına almış olan askerî vesayete karşı yüzleşme politikalarını izleyen ve bu noktada azımsanamayacak düzeyde cesur adımlar atan bir siyasi iradenin kendi döneminde gerçekleşen Roboskî katliamına karşı ortaya koyduğu savunmacı tutumun adaletle, mantıkla, politik basiretle ilgisi yok. Eli güçlü olduğu ve bağlı olarak hesap sorabildiği bir konumda olduğu halde hükümetin tam aksi bir tutum içerisine girmesi ve bu inadını hala sürdürüyor olması kendisinin de aleyhine olan tam bir akıl tutulması örneğidir.
Militarist vesayeti tasfiye eden, Öcalan’la masaya oturan, PKK’ye ve askere silah susturan, Kürdistan’a “Kürdistan” diyen bir siyasi irade neden 34 vatandaşının katillerini bulup, üzerine sıçrayan kanı temizlemez? Neden 17 Aralıkla birlikte istifa eden dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Roboskî hakkında defalarca nefret içerikli ve ayrımcı bir üslupla geliştirdiği izahatlara mahkûm olur? Dersim’in bile muhasebesini yapıp hesabını soran Erdoğan, “Roboskî Ankara’nın derin dehlizlerin kaybolmayacak” sözünün gereğini neden yerine getirmez? Roboskî katliamının emrini verenlerden bunun hesabını soramamak gibi bir acziyet içine neden girilir?
Karların altında yatan masum canlar, analar, babalar, bacılar, kız kardeşler üç yıldır adalet bekliyor. Suçlarını bile bilmeden paramparça edilen çocuklarının katillerinin bulunmasını istiyor. Suçluların hukuk önünde hesap vermesini ve insanlık vicdanında mahkûm edilmesini umuyor. Bizim parayla satılacak kanımız yok diyor ve devletten özür bekliyor. Çok şey mi istiyor çocuklarının kabristanlarında kamp kuran bu insanlar?
Gelinen son süreçte ise maalesef Roboskî, çözüm sürecinin hassasiyeti gerekçe gösterilerek barışın hatırına unutturulmak isteniyor. Bu hususta affetme ve sürecin hatırına susma hakkı olan sadece ailelerdir, onlar susmadıkça bizler de susmayacağız! Bizler adil şahitler olarak Roboskî ve bu ülkenin diğer Roboskîlerini unutmayacak ve unutturmayacağız. Roboskî, barışın kurbanı seçilmemelidir. Ne Roboskî ne de diğer Roboskîler çözüm sürecinin ve barışın kaybedeni olmamalıdır. Bu ülkede dökülmüş her kanın, yapılmış her katliamın, girilmiş her karanlık ilişkinin hesabı verilmeli ve bunlarla mutlaka yüzleşilmelidir.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi olarak, üç yılını geride bıraktığımız Roboskî katliamını bir kez daha lanetliyor ve acılı ailelere başsağlığı diliyoruz. Üç yıl geçmesine rağmen vahim olayı aydınlatmayan ve failleri bulup adalet önüne çıkarmayan hükümeti bir kez daha uyarıyor, üzerine sıçrayan bu kanı temizlemeye çağırıyoruz. Kürt sorunu konusunda önemli adımların atıldığı bir sırada Roboskî katliamının hala aydınlatılmamış olması barış umutlarını da kırıyor. Yanı sıra kalıcı bir barışın da Roboskî gibi davaların feda edilmesinden değil, aydınlatılmasından geçtiğine inanıyoruz. Değil üç yıl on yıllar geçse bile bu katliamı unutmayacağımızı ve unutturmayacağımızı ilan ediyor, adalet arayışında acılı ailelerin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Murat KOÇ
Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı
HABERE YORUM KAT