
Özgür-Der: Gezi Parkı protestoları Kemalist despotizmin ihyasına yönelik bir kalkışmadır!
Özgür-Der’den Taksim açıklaması: “Gezi Parkı protestoları Kemalist despotizmin ihyasına yönelik bir kalkışmadır!”
HAKSÖZ-HABER
Özgür-Der, Taksim Gezi Parkında başlayan ve birçok şehre yayılan olaylar hakkında bir açıklama yaptı.
Çevre duyarlılığı ya da dikta karşıtlığı yalanına sarılarak Müslüman halkın değerlerine karşı sergilenen düşmanlığa dikkat çekilen açıklamada polis şiddeti ve hükümetin zaman zaman kâr hırsıyla imza attığı uygulamalar da eleştirildi.
Özgür-Der, en nihayetinde Kemalist despotizmin ihyasına yönelik bir kalkışma olarak nitelediği gösterilerin 28 Şubat yürüyüşleri ve Cumhuriyet Mitingleriyle yakın akrabalığına dikkat çekti. Hizmet Cemaatinin tutumunun da eleştirildiği açıklamada darbe özlemcilerinin sureti haktan gözükerek öne çıkarttıkları süslü, cilalı söylemlerin ardındaki asıl hedeflerini, kirli niyetlerini görmemenin büyük bir basiretsizlik; azgınlıklarına ve tahammülsüzlüklerine sessiz kalmanınsa bağışlanamaz bir suç olduğu ifade edildi.
Özgür-Der Genel Merkezinden yapılan açıklama:
Gezi Parkı Protestoları Kemalist Despotizmin İhyasına Yönelik Bir Kalkışmadır!
4 Haziran 2013
Hükümetin Taksim Gezi Parkında yapmak istediği düzenlemeye tepkilerle başlayan ve geniş çaplı bir isyan görüntüsüne bürünen protestolar ülke genelinde büyük bir gerilim ortamına kaynaklık etmektedir. Kemalist Cumhuriyetin yapısal çarpıklığından kaynaklanan nedenlerle Türkiye her ne kadar siyasi ve toplumsal gerilimlerin sürekli biçimde yaşandığı bir ülke olarak bilinse de sokaklara yayılan şiddet olgusunun ciddi bir toplumsal çatışma riski barındırdığı görmezden gelinemez.
Gezi Parkı tartışmaları geçmişten bugüne Kemalist resmi ideolojinin muhafızlığını üstlenmiş kesimlerin mevzi addettikleri belli mekân ve kurumları kutsama tutumlarının yeni bir örneği olarak karşımıza çıkmıştır. Dün Çankaya özelinde yaşanan kutsama çabalarını, bilahare AKM’den Emek Sinemasına kadar çeşitli düzeylerde sürdüren kesimlerin uzun bir süredir Taksim’i inançlarının öngördüğü hayat tarzının bir sembolü ve kalesi addettiğine şahitlik etmekteyiz. Bu çerçevede bizzat Gezi Parkı düzenlemesine muhalefet eden grupların da ikrar ettiği üzere, konunun ağaç-park meselesini fazlasıyla aşan, Hükümet ve temsil ettiği düşünülen toplum kesimleriyle, laik-Kemalist ideoloji savunucuları arasında yaşanan bir iktidar hesaplaşması olduğu açıktır. Bu iktidar hesaplaşması bazen AKM, Emek Sineması, Gezi Parkı gibi mekânlar üzerinden, bazen İmam Hatip Okullarına yönelik engellemelerin kaldırılması girişimleriyle, bazen de alkol veya kürtaj düzenlemesi gibi konular üzerinden kamuoyuna yansımaktadır.
Şüphesiz Taksim’de ortaya konulan protestolara ilk andan itibaren güvenlik güçleri tarafından gösterilen aşırı tepkinin olayların hem büyümesinde hem de yaygınlaşıp tırmanmasında etkili bir amil olduğu görmezden gelinemez. Ancak polisin meydandan çekilmesi sonrasında da göstericiler tarafından sergilenen dizginsiz şiddet ve protestoların organize bir şekilde diğer şehirlere yayılması, meselenin bir hak arama ve meşru itiraz boyutlarını çoktan aştığını şüpheye hiç mahal bırakmayacak biçimde ortaya koymuştur. Bu noktada gelişen manzaranın polis şiddetinin doğurduğu bir infial hali, haklı bir isyan şeklinde yorumlanmasının siyasal gerçeklikle alakasız bir yaklaşım oluşturacağı açıktır.
Sokaklara yansıyan protestoların AK Parti ve Başbakan Erdoğan tarafından 10 yılı aşan iktidar sürecinde sergilenen baskıcı tutuma tepki olduğu iddia edilmektedir. Oysa şiddet merkezli olarak ortaya konulan eylemlerde Ergenekon-Balyoz davalarıyla darbeci kadroların yargılanıp hapsedilmelerine paralel işleyen ve Kemalist-ulusalcı partilerin üst üste seçim kaybetmiş olmalarının verdiği moral bozukluğu, ümitsizlik atmosferinin asıl belirleyici olduğu ortadadır. Halk desteğine güçlü bir biçimde zaten hiçbir zaman sahip olmayan laik-Kemalist ideoloji savunucuları ve onların çeperinde büyüyen sol çevreler, asker-sivil kadrolar eliyle muhafaza ettikleri bürokratik iktidarın da kaybedilmesiyle tümden çaresizleşmiş ve asabileşmişlerdir. Sokaklara taşan yakıp yıkma görüntülerinin, öfke patlamalarının ardında aranması gereken asıl unsur budur!
Çevre Duyarlılığı Ya da Dikta Karşıtlığı Yalanının Altındaki Gerçek:
Müslüman Halkın Taleplerine, Değerlerine Düşmanlık!
Bir haftadır yaşanan olaylar bazılarının söylediği gibi hiç de karmaşık değildir. Aksine söylem ve eylem biçiminden örgütlenme şekli ve hedefine değin her şeyiyle gayet açık ve nettir. Müslüman halkın bir kısım hak taleplerinin siyaset nezdinde karşılık bulmasına duyulan öfke, kibir ve düşmanlık ‘doğal hayata sadakat ve betonlaşmaya tepki’ bahanesiyle sokak ve meydanlara taşınmıştır. Üstelik sokak ve meydanlar temel hak ve özgürlükleri teminat altına almak üzere değil, tersine gayrı meşru şiddet sarmalıyla kuşatma altına almak istedikleri siyaset ve toplumu en temel haklarından mahrum edip yeni bir askeri vesayete kapı aralamak üzere tepe tepe kullanılmıştır.
Ülke genelinde şiddet ve korkuyu hâkim kılan eylemlerin belli kesimlerce haklı bulunması ve “halk tepkisi” kavramıyla meşrulaştırılması da dikkat çekicidir. Halkın oyuyla iktidara gelmiş olmasına rağmen mevcut hükümetin bu çevreler nezdinde bir türlü kabul edilememesi ve icraatlarının sürekli biçimde meşruiyet testine tabi tutulması söz konusu iktidar seçkinlerinin geçmek bilmeyen hazımsızlıklarını ortaya koymaktadır. Şimdi bu kesimler sokaklara yansıyan vandalist eğilimler içeren görüntülere baktıklarında bir türlü sandıktan çıkartmaya muvaffak olamadıkları iktidarın kokusunu alıp heyecana kapılmaktadırlar. Ve bu heyecanla/telaşla dayatmacılığı, ölçüsüzlüğü, şiddeti meşrulaştırma çirkinliğine düşmektedirler.
Kuşkusuz, en üst perdeden şiddetin kamusal alanı işgal ettiği geceli gündüzlü bir haftayı naklen yayınlayan ekranlar-manşetler “Beyaz Türklerin” yol açtığı yıkımı başka hiçbir kesim için asla normalleştiren, makulleştiren, masumlaştıran bir literatür kullanmaz, buna asla izin vermezlerdi. Elbette ki böylesi bir “imrendirici”, “teşvik edici” dili ancak Beyaz Türkler için kullanırlardı ve öyle de yaptılar. Öyle ki, ulusalcı-faşistlerle birlikte despotik bir yönetimi talep ederek güya faşizme karşı mücadele edenlerin, ulusal sermaye sınıfı tarafından sırtları sıvazlanarak kapitalizme karşı isyan bayrağı çekenlerin hiçbir çelişkisi görülmemekte, mantık dışı şiddet ve askeri vesayete duyulan özlemin eleştirisinin bahsi bile edilmemektedir.
Müslüman Halkların Özgürlük Sembolü Tahrir’in
Kemalist/Baasçı Zihniyetin Taksim Kutsaması İle Karşılaştırılması Yanlıştır!
Sadece Hükümeti değil, toplumun geniş kesimlerini de tahrik ederek öfke ve düşmanlıklarını izhar eden Beyaz Türkler, muhalefetlerini ortaya koyabilecekleri hangi meşru yollar/kanallar engellenmiştir ki “Taksim’den Tahrir çıkartma” telaşesine düşmüşlerdir? Tahrir direnişleri despotizmin sonunu getirmek üzere ateşlenmişti. Oysa Taksim direnişçileri despotizmin Kemalist versiyonunu hortlatmak için sahaya inmişlerdir. Taksim merkezli protestoların 28 Şubat yürüyüşleriyle, Cumhuriyet Mitingleriyle yakın akrabalığı ve ortak hedeflere yöneldiği gayet nettir, açıktır.
Ağaç sevgisi, park sevdası olarak maskelenmek istenen şeyin resmi ideolojiyi ve laik-Batıcı iktidar sınıflarının ayrıcalıklarını koruma stratejisinin bir aracı olduğu gizli değildir. Bu stratejinin hayatımıza yansıyacağı ilk alanlar İslami kimliğin kamusal alandan tecrit edilmesi ve Kürt sorununda inkâr ve asimilasyon politikalarına dönüştür. Bu süreçteki çevreci kaygılardan bin misli fazlası militarist-laik kaygılar olarak somutlaşıp karşımıza dikilmiştir. Karşımıza dikilen bu heyulanın halkın İslami kimliğine yönelik Kemalist-laik; Kürt kimliğine yönelik ulusalcı-Türkçü bir tahakküm olduğunu anlamamak için akıl ve mantıktan hepten yoksun olmak gerekir.
Sivil değil militarist bir organizasyon var orta yerde. Özgürlükçü değil bilakis despotik söylemler eşliğinde Kemalist oligarşiyi tahkim hedefi ağır basan bu hareketliliğin sahibi Müslüman halk değil devlet sınıfları ve paralelinde konuşlanmış sol-Kemalist, sosyalist veya liberal unsurlardır. Hükümetle ilişkilerinde son dönemlerde sorunlar yaşayan ve bu yüzden bir müddettir abartılı bir tarzda muhalif bir söylem ve tutum geliştiren Hizmet Cemaatinin de bu koro ile birlikte aynı kulvarda koşması anlaşılmaz bir tutumdur. Bu noktada duyarlı ve samimi tüm kesimleri gelişen süreçte dar örgüt çıkarlarını, kişisel ihtirasları, popüler olma kaygılarını değil, asli kimliğini merkeze almaya ve halkın İslami değerlerine ve kimliğine düşman bir anlayışı güçlendirecek tutumlardan kaçınmaya çağırıyoruz.
İslami kimliğimiz doğrultusunda mevcut laik-Kemalist sistemin işleyişine muhalif duruşumuz da AK Parti Hükümetinin adalet ve hukuk ekseninde gelişmeyen birtakım icraatlarına karşı duyduğumuz rahatsızlık da Kemalist darbe özlemcilerinin politik manevralarına, mevzi kazanma gayretlerine karşı asla duyarsız, sorumsuz kalmamızı getirmemelidir. Polisin yer yer aşırı şiddete başvurmasını da hükümet kadrolarının kâr hırsıyla zaman zaman gayet çirkin bazı uygulamalara imza atmasını da eleştirmek bir hak, daha ötesi sorumluluktur. Mamafih halkın tercihlerine, kimliğine değer vermeyen, bilakis her fırsatta düşmanlık eden darbe özlemcilerinin sureti haktan gözükerek öne çıkarttıkları süslü, cilalı söylemlerin ardındaki asıl hedeflerini, kirli niyetlerini görmemek, idrak etmemek büyük bir basiretsizlik; azgınlıklarına ve tahammülsüzlüklerine sessiz kalmaksa bağışlanamaz bir suçtur.
ÖZGÜR-DER
HABERE YORUM KAT
Bir Müslüman nasıl bu kitlenin içine girermiş. Nasıl mideniz kaldırıyor. İçki ve şehvetten başka ne var? Leş gibi kokuyor o park. Alperen isimli kişi nasıl bir mantık içerisinde anlamıyorum. Ne de güzel ve masum gösteriyor bu Vandalları. Önce Taksim denilen yeri öğren sonra da solcuların kuyruğuna takılmadan çevrecilik bilinç ve eylemini geliştir. Allaha çok şükür bu mantığın Müslümanlar içerisinde karşılığı yok. bir kaç öykünmeci, sol özentili dışında.
Yanıtla (0) (0)Birileri meydana gitmekten, kitleyi içine girip anlamaktan falan söz ediyor. Neden, ne gerek var? Biz onları tanımıyor muyuz? Alın bir tane Sözcü gazetesi, Aydınlık yada Sol herşeyi net olarak görürsünüz. Ama tabi niyetiniz varsa! Yok ille de AKP'ye biz de karşıyız triplerinden geri kalmak istemiyorsanız, gidip gönlünüzce eğlenebilir, birilerine kendinizi sevdirebilirsiniz.
Yanıtla (0) (0)Oraya gidip eylem koyan islamcılara tepki verilmemiş olmasının bir taktik olduğunu görmemek nasıl bir iş? Tabi gelenleri kovmayacaklar. Kovmayacaklar ki, siz de bu tür görüntüleri bize eylemin olumluluğu olarak sunabilesiniz. Bunu da mı görmüyorsunuz?
Haksöz'ün açıklaması neyin ne olduğunun mükemmel bir izahı olmuş, elinize sağlık. Açıklamayı doğru anlama cehdi göstermeyenlerin, ayyaş, rezil bir kitlenin eylemini anlama çağrısı yapması ayıp!
Yukarıdaki bildiri ortalama akıl sahibi her vicdanlı şahsın gözlemleyip kabul edeceği gerçeklerin bir özeti olsa gerek.
Yanıtla (0) (0)Laik Kemalist solcu kadroların bu eylemlerin doğal bir şekilde bütün Türkiye'ye yayıldığına ve her kesimden insanın bu sivil başkaldırıya! destek verdiğine medya aracılığı ile milleti inandırmaya çalışması bu meseleleri biraz bilip gözlemleyenler için çok komik kaçmaktadır.
Meydanda üç beş tane izan ve vicdan dengesini yitirmiş kopleksli sözde İslamcının bulunmasının felan hiç bir anlamı yoktur.
Mesajı millet gerçekten almıştır: Uluslararası güçlerin oyuncağı olan vesayetçi , mezhepçi ve çılgınlık derecesinde İslam düşmanı çevrelerin nasıl bir projenin gönüllü taşeronu olduğunu ve bu arsız saldırılara cevap üretmenin bizzat kendisinin sorumluluğu olduğunu, Ak Partinin Müslüman kitlelerde oluşturduğu uyuşukluk halinin ne denli tehlikeli olduğunu, bölge de başlayan Müslüman halk ayaklanmalarının mutlaka batı ve doğu emperyalizmine rağmen başarıya ulaştırılması gerektiğini bu millet çok iyi anlamıştır.
Bu millet içindeki bazı saf ,öngörüsüz ve çıkarcı gruplara rağmen bu vahşi saldırıları bertaraf edip yürüyüşüne devam edecektir
Basiret önemli bir melekedir, ve gerçekleşmesi halinde sadece Allah rızasını hedef alır, ki Özgür Der'in bu bildirisinde de diğerlerinde olduğu gibi bu var!
Yanıtla (0) (0)Özgür Der'in bildirisinden sonra Gezi Parkı eylemcileri ABD'de taleplerini açıklayan bir bildiri yayınladılar! Bu bildiride de Özgür Der'in basiretli bir tutumla ifade ettiği gibi amaç 3-5 ağaç değil Kemalist tahakkümün devamı!
PKK / BDP çevresi de olayın çözüm sürecine karşı bir tertip olduğunu anlayıp geri çekildi.
NYT'ye verilen ilanda Gezi Eylemcileri kendilerini "Atatürk mirasının savunucuları" olarak açıkladı. Bu eylemle alakalı en net kimlik ilanıydı. Ki bu bildirinin yayınlanacağı ve metnin içeriği de biliniyordu. Kimse bana bundan gezi eylemcilerinin haberi yoktu demesin.
Bildiriden haberi olmayanlarda vardı tabii ki, onlarda taksim gezi eylemcilerin kuyruğundaki bit konumunda olanlardı! Ki onlar meydanın soytarısı konumundalar zaten! Sol grupların bunlarla ilgili tavrı "yaw çok eğlenceliler" bu kadar!
Allah için, basiret üzerinden konuşmayalım.
Yanıtla (0) (0)basiret dediğimizden anladığımız önce bi durup düşünmekse, görünenin ötesine geçmeye çalışmaksa ben siz özgürderli müslümanlara tavsiye ediyorum. gördüğünüz kemalistleri darbeseverleri çok insan görüyor zaten abiler ablalar.
ama sivil değil militarist bir organizayondur dediğinizin o meydanla bir alakası yok.
kaç kere gittik gördük, valla zor kaldırıyor adamın midesi kemalist tripleri. amma öyle ima ettiğiniz gibi düğmeye basıldı birileri sokağa doldu demekle kafayı kuma gömeriz biraz.
yaptığınız haberlere bakıyorum nerede meydanın eski ulusalcılarla ilişkisini gösterecek bir haber var onu alıyorsunuz. taksimle ilgili bi gözlem almışsınız, nasıl bi anket olduğu ciddiyeti belli bile değil. bilgi üniversiteli öğrencilerin bi anketi var çok daha ciddi, 3000 kişiyle yapılmış ama onu hiç görmüyorsunuz.
mesele kemalistlerin nasıl fırsatçılık yaptığını görmekse o basiret çok adamda var.
peki şunu görecek miyiz, biz islamın bayrağını taşımaya talip müslümanlar olarak iktidara karşı onu koruyacak mıyız? ben bu son olaylarda şunu gördüm eğer tevhidle beraber adaleti bir an önce, anladığımız kadarıyla işletmeye çalışmazsak, işte böyle en haklı en basit en apolitik veya hatta hatta en islami talepleri bile böyle birileri eline alacak, istediği yere çekecek. biz de o adamdan dolayı islam o konuda şunu der diyemeyecez.
ihsan eliaçıkın son miraç kandilinde yaptıkları benim hoşuma gitmedi. ama işte hani kızıyordunuz ya, hani başörtülerine tahammülleri yoktu oradakilerin. ama işte dün akşam orada içki içilmedi. neyin pahasına olduğu falan ayrı bir tartışma, oralara inşallah girip de tartışmayaı başka yere çekmezsiniz. bu örneği sadece şunun için verdim, o kadar da "gerizekalı" "inadına gavurluk yapan" insanlar olmasa gerek yani o meydandakiler.
oradaki karşılaşmalar her türlü zor, hop gitcez bizim sözümüz veya anti-faşist hat kazanacak demiyoruz. ki kemalistler o meydana kaç gün daha tahammül eder bilmiyoruz. ama bugün oraları birileri şekillendirmeye çalışıyor, çabalıyor unutmamak gerek.
Anlamadığım bir şey var. birileri bu haberleri, açıklamaları nasıl okuyor? acaba kafalarında bir şablon var, yazı ne derse desin o şablona göre mi hareket ediyorlar. Bildiri gayet açık ve anlaşılır bir dilde yazılmış. Ya okunmadan yorum yapılıyor ya da birileri kafalarında yer eden anlayışları yansıtoyrlar.
Yanıtla (0) (0)Muhammed K, Alperen G. gibi arkadaşlar bildiriyi bir kez daha okuyun lütfen. bildiri önemli bir noktaya dikkat çekiyor, belki bunun farkında değilsiniz; bu bir kemalist kalkışma, islam düşmanlığı cephesinde bir saflaşma yaşanıyor.
bununla birlikte ne kadar görmeseniz de ya da görmek istemeseniz de bildiride itidalli bir dil var. POLİS Şiddeti eleştiriliyor; AK PARTİ eleştiriliyor. AK partinin liberal ekonomik politikaları, rant uğruna betonlaştırma hırsı eleştiriliyor. Bunu görmüyorsunuz ve AKPcilikle itham ediyorsunuz. Yuh artık. Hele bir anlayın, okuyun sonra yorum yazın. Şahsen çok makul bir bildiri oldupunu düşünüyorum, buna ihtiyaç vardı..
Her analiz metni aynı zamanda üzerine yazıldığı meselenin devamına dair siyasal bir yön verme girişimidir.
Yanıtla (0) (0)Bu sebeple maalesef yapılan açıklama eylemcilerin arasındaki bir güruhu merkeze alarak, bütün kitleyi bunun üzerinden tanımlaya girişip ideolojik bir manipülasyon yapıyor.
Metnin bu konudaki tavrı neredeyse birebir Tayip Erdoğan'ın kitleyi marjinalize etme girişimiyle uyum halinde.
Kitlenin içine girerek belli bir mesai harcayarak çıkarımlarda bulunmak hakk ve adalet adına çok daha isabetli olacaktır.
Bende farklı bir islami düşünce gelişiyor demiştim. Bu bildiriyle diğerlerinden farklı ne söylüyorsunuz. muhammed kardeşim düşüncelermi çok net açıklamış. azda olsak dilsiz şeytanlar olmayacağız.
Yanıtla (0) (0)özgür derin itadalli ve perde arkasındaki kirli oyunları deşifre eden açıklamasından dolayı tebrik ediyorum.
Yanıtla (0) (0)islami kimlik talepleriyle Akp'nin batıl politikalarına alet olup hala oradan adalet beklemek tam bir gaflettir. İslam adelet üzere kurulu bir direniş üzerine tesis edilecek ve şahsi çıkarları, ekonomik talepleri, korkuları yüzünden modern islami metotlara bulaşanlar bu direnişin suyunda boğulacaklardır. Allah tüm dünyadaki mücahidlerin yardımcısı olsun
Yanıtla (0) (0)Teşekkür ederiz kardeşler, elinize sağlık
Yanıtla (0) (0)Olayları tüm boyutuyla doğru değerlendiren bir açıklama. Allah razı olsun.
Yanıtla (0) (0)Birde AKP'ye muhalif olacağım diye ellerine fırsat geçse Müslümanları bir kaşı suda boğmak isteyen güruhu destekleyenler tabloyu görmek isteseler.
Altına imzamı atacağım bir bildiri. Ancak Hizmet cemaatine fazla yüklenilmemeli idi. Onların yayın organlarından gördüğüm kadarıyla gösterilerin yanında yer almıyorlar, aksine karşısında duruyorlar.
Yanıtla (0) (0)Açıklamanın biraz geç kaldığını düşünüyorum.Çünkü çevreme bu açıklamayı ileti olarak yollayıp çok geniş kesime sesimizi duyuruyorum.örgütlü bir iletişim içinde olduğumuz duyarlı arkadaşlarım var.Lütfen toplumsal olaylarda hızlı olalım.Selam ve dua ile...
Yanıtla (0) (0)Muhammet k isimli yorumcu taksim gezi parkı eylemcilerinin polisten yediği coplar, Özgür der 'in 28 Şubat'ta gördüğü zulmün zekatı bile olamaz. Özgür der 'in olayları okuma biçimine gelince, YAKAMOZ, AYIŞIĞI, ELDİVEN, BALYOZ DARBE GİRİŞİMLERİ CUMHURİYET MİTİNGLERİ kimlerin ben bilirimci tavrı sonucu olduğu noktasında bir okuma yapmanızı tavsiye ederim. Bir de elinizdeki İtibarmetre ve Ahlakimetrenizin ibrelerinde sorun var bana kalırsa Fikirmetrenizle birlikte onları da gözden geçirin.
Yanıtla (0) (0)Özgürderi yapmış olduğu adaletli açıklamasından dolayı tebrik ediyorum...
Yanıtla (0) (0)Belki biraz geç oldu ama Haksöz ve Özgür-Der'den güzel açıklamalar gelmeye başladı.
Yanıtla (0) (0)Teşekkür ediyoruz. Allah razı olsun. Yöntem ve analiz yazılarının devam etmesini diliyoruz.
İşte budur!
Yanıtla (0) (0)Beni Haksöz'le, Özgür-Der'le tanıştıran Rabbime hamdediyorum.
Umarım fotoğrafın bütününü göremeyen, herkesten kendini kandırmaya çalışan kesimler ve kişiler de okuma, düşünme fırsatını bulur.
Son derece yerinde, güzel ve gerekli bir açıklama.
Yanıtla (0) (0)Allah razı olsun.
Allah razı olsun sizlerden. Çok doğru tespitler. Olması gereken ortaya konulmuş. Eğilmeden bükülmeden tespitler yapılmış.
Yanıtla (0) (0)28 şubat'ta polisten en fazla cop yiyen gruplardan biri olan özgürder'in bu olayları böyle okuması büyük talihsizlik. Siyasi konum almalar ve stratejiler, ahlaki tutumların önüne geçtiğinde maalesef eski tecrübelerin ve itibarın da değeri düşüyor. İlk günkü çevrecilerle son günkü chpliler ve provkataörler arasındaki sürede, binlerce insan neden meydana aktı acaba? Kafanızdaki "kemalist-darbeci" şablonunu o kitleye dayatmadan önce taksim'e gidip görseydiniz belki daha farklı olurdu. Özgürde karar vermeli: Siyasi angajmanı ve kemalizme karşı paranoyası nedeniyle, polis vahşetini örtmeye çalışan akp medyasının bir karakolu mu olacak, yoksa zulme karşı ve de başbakanın "ben bilirim"ci tavrına karşı adaletin ve hakkaniyetin temsilcii mi? En önemlisi de belki de, özgürder gibi islam'ı bütüncül bir kavrayışla anlama çabasındaki bir kuruluşun, oraya avm yapılacak olmasına, başbakan'ın neoliberal rant politikalarına hiçbir şey dememesi ve islam'ın ekonomi boyutunu göz ardı etmiş olması.
Yanıtla (0) (0)