Özgür-Der Diyarbakır Gençliği “Şehitler Gecesi” Düzenledi
Özgür-Der Diyarbakır Gençliği tarafından organize edilen Şehitler Gecesi programı, 16 Şubat 2019 Cumartesi akşamı Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Merkezinde yapıldı.
Sunuculuğunu Ebru Kazan’ın yaptığı gece, Ferhat Zan’ın Kur’an-ı Kerim tilaveti ve mealiyle başlayıp ardından Musab Bozan’ın hazırladığı, gençlerin şehadet hakkında duygu ve düşüncelerini söylediği ve şehitlerin sözlerinin yer aldığı görselliklerle dolu sinevizyon gösterimine geçildi.
“Gençlik Her Şey Olmasa da, Çok Şeydir”
Sinevizyonun ardından Özgürder Diyarbakır Gençliği adına selamlama konuşması için sözü alan Metin Aldemir, konuşmasında şunları kaydetti:
“Gençlik dönemi, insan hayatının en önemli en kritik dönemidir. Gelecek bu dönemde kazanılır, eğitim bu dönemde alınır, işine ve mesleğine bu dönemde sahip olunur. Hayati kararlar bu dönemde alınır. Gençlik, bir enerji dönemidir. Bu dönemde gençlere iyi rehberlik yapabilen, onları iyi eğitebilen toplumlar daima kazançlı çıkmışlardır.” İfadelerinin ardından Aldemir, konuşmasına şunları ekledi.
Özgün ve örnek duruşu ile varoluşun amacını çağa taşıyan, vahye tanıklığını tüm zamanlara ve mekânlara yayan gençlik her daim muzaffer ve muvaffak olacaktır. Bizler Müslüman bir gençlik şuuruyla, tevhidi bir bilinçlenmenin gerekliliğini diri tutmayı farz olarak görmeliyiz. Resulullah(s.a.v.) efendimizin de, “ bana gençliğin yardımı bağışlandı” ifadesiyle bu nimetin farkında olma ve Kur’an’ın bahsettiği şahitler olabilmenin yolu bu noktadan geçtiğinin unutmamamız gerekir” diyerek sözünü Şehitlik ve Şehadet’in mahiyeti hakkında konuşmasını yapması için Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Abdulhakim Beyazyüz’e bıraktı.
Beyazyüz: “ Şehitlik Kur’an-i kavramda ölümü ifade etmez. Şehitlik tersine yok olmanın ve gaybi olmanın karşıtı bir şeydir. Âlemul gayb görünmeyeni ifade ederken Şehitlik görünen alemi ifade eder. Şehitlik ve şahitlik ölmeyle sonuçlanmaz. Şehitlik ve şahitlik Allah’ın ahlakıyla ahlaklanıp yeryüzünü iyilikle, adaletle, barışla, refahla, mutlulukla buluşturmasıyla gerçekleşir. Kuran’da tek bir yerde şehitlik ifadesi direkt olarak ölenler için kullanılmaz, tersinden her yerde İslam’ın canlı örneği olan fertler, toplumlar, ha keza Peygamberler için kullanır. Öyle ki, “Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisingeriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.” (Bakara 2/143) ayeti kerimesinde buyrulduğu gibi İslam ümmetini peygamberleri ve Müminleri şehitler olarak isimlendirir. Adaletin yayıcısı olmadan, iyiliğin yayıcısı olmadan, barışın yayıcısı olmadan Şehit olunmaz ama ölmeden önce şehit olunur. İşte şehitlerin en büyüğü olan Hz Muhammed sav efendimiz yatağında ölmüştür, Hz Ebubekir ra yatağında ölmüştür ama asla İslam’ın rahmetini ulaştırmak için O, ölümden korkmamıştır. Bu nedenle Allah yolunda ölmek şehit olmanın elli parçasından biridir.
“Şehit Olma Umut, Mazlumların Sesi Olmayı Gerektirir. “
Şehitlerimizin çoğu savaşta ölmemiştir, yaşam boyu canlı şahitliklerinin sonucunda can vermişlerdir. Hasan El Benna’yı, ölümüyle bilmeyiz, zalimlere karşı çelik bir iradesiyle duruşuyla biliriz. Tavizsiz duruşuyla biliriz. Net duruşuyla biliriz. Bin Badis, Ali Şeraiti sivil insanlardı. Ve söylerimlerken rahatsız olup zehirleyerek şehit edildiler. Ellerine silah bile almamış insanlardı. Ama söylemleriyle mevcut rejimlere, zalimleriyle karşıydılar öyle ki onların etkilerini söndüremediler.
Bunu Seyyid Kutup, İskilipli Atıf, Şeyh Said, Sedat Yenigün gibi şahsiyetlerde de görüyoruz. Onları şehit edenler, bu şahsiyetlerin varlığı kendilerinin yokluğunun farkında oldukları için onları şehit ettiler.
Gençlere tavsiyem, şehadet derken ölümü gözlemlemeyin, şehadet derken adaleti isteyin, iyiliği, tevhidi yaymayı arzulayın, mazlumların sesi olun ve işte o zaman göreceksiniz ki, zalimler fikirlerle mücadele edemeyeceklerdir ve bu emellerini gerçekleştirmek için canlı şahitleri “ sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
Genç yüreklerden Meryem Ebrar Doğru, Bünyamin Doğruer’in “Yorgun Atlarıma Geliyorum” adlı şiiriyle Selahaddin’i, Kudüs’ü, İntifada’yı selamladı.
“Şubat, Her Müslüman’ın Yüreğinde”
Şiirin ardından Ahmet Maruf Demir’in yazdığı ve yönettiği liseli gençlerin oynadığı “Şubat, Her Müslüman’ın Yüreğinde” adlı tiyatro oyununa geçildi. İskilipli Atıf’tan Şeyh Said’de, Hasan El Benna’dan Malcolm X’e şehitleri canlandıran gençler oynadıkları oyunla salondaki izleyicilerden büyük alkış aldı.
Tiyatronun ardından, liseli genç kardeşlerimizden Şifa Akıncı’nın yazdığı “İçimdeki Şehit” adlı şiiri, Zelal Şenyiğit kardeşimiz okuyarak, ‘adanma vaktini, uyanma vaktini’ hatırlattı tüm dinleyenlere.
“Şehit Tahtında Rabb’e Gülümser”
Salonun hınca hınç dolduğu gece, Grup Yürüyüş’ün sahne alması ve birbirinden güzel ve duygu seline vesile olacak ezgileri seslendirmesiyle sonlanmış oldu.
Haber: Orhan Topdemir
Fotoğraf: Fırat Taşdemir
HABERE YORUM KAT