Özgür-Der: Darbeseverlerle Aynı İstiklal Anlayışına Sahip Olamayız!
Özgür-Der Sivas Şubesi, Sivas’ta bir caddeye Şehid Muhammed Mursi adının verilmesinden Kemalist ve Irkçı kesimlerin saldırıları sonrası sinip vazgeçilmesini yayınladığı basın açıklaması ile kınadı.
Özgür-Der Sivas Şubesinin Yayınladığı Basın Açıklaması:
MESELELERİ SADECE İSTİKLAL CADDESİNİN İSMİNİN MUHAMMED MURSİ OLMASINA KARŞI ÇIKMAK DEĞİL HÂLÂ ANLAMADINIZ MI?
Kemalist Hazımsızlıkla Nereye Kadar?
Sivas’ta İstiklal Caddesi’nin adının Şehit Muhammed Mursi Caddesi olmasıyla ilgili Sözcü Gazetesi’nden Ali Ekber Ertürk’ün propagandif haberi ve bu haberi servis eden Cumhuriyet Kadınları Derneği’nden Nurten Yanalak’ın Belediye Meclisi’nin bu kararını yargıya taşıyacaklarını açıklamasının ardından konu ülke gündemine taşınmış oldu (Anlaşılan o ki Cumhuriyet, halkın egemenliği, meclis kararı kendileri için bir şey ifade etmeyebiliyormuş).Aynı haber Oda tv, Cumhuriyet, Ekşi Sözlük, Birgün, Yeniçağ vs. gibi hiçbir İslam düşmanlığı fırsatını kaçırmayan Sol-Sağ Kemalist çevrelerce de köpürtüldü. Yapılan haberlerdeki yorumlarda ısrarla “İç düşman: Tarihsel gericiliktir, kanı bozuklar, piç tohumları, piçlerin torunları, şerefsiz yobazlar, Sapık Mursi, arapseviciler, Madımak …” gibi vurguların Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin Facebook adresinde ve çok daha fazlasını bahsi geçen diğer haber kanalizasyonlarında da görmek mümkündür.
Yalanların Sonu Gelmez Doğrusu Ne Demedikçe?
Bizim bu açıklamayı yapma ihtiyacı hissetmemizin bir diğer sebebi de Valiliğin bu çevrelere caddenin isminin değişmeyeceği müjdesini (!) vermesinden iki gün sonra “Sivas’ta Mursi İsmi Neden Olmaz?” başlıklı CHP milletvekili adayı Gülsüm Heper’in konuyu tırmandıran yazısıdır. Konunun kendi istedikleri gibi sonuçlanmasına rağmen iki gün sonra aynı konunun üstelik bildik iftiralarla sürdürülmesi ve tırmandırılması asla kabul edilemez. Yazıda “Toplumsal Hafıza Sivas’ı mahkum etmiştir ( Hangi toplumsal hafıza acaba?). Sivas onlar için gerici ayaklanmalar, ateş, kan, kin ve nefrettir (Onlar kim? Kime göre, neye göre böyledir?). Ardından bunca yalan, indi yorumlardan sonra “Madımak’ın tepesinde tüten dumanın yarattığı karanlık bile, Sivas gibi tarihi bir şehri karartmaya, gözden çıkartmaya yetmez; yetmeyecektir…” geri vitesiyle yazı devam ediyor. Konuyla ilgili haberlerin altına yazılan yalan ve iftiraların aynısına yer veren Gülümser Heper bakın neler yazıyor: “Bugün eğer, bırakın tarihimize bir toplumun yarısını oluşturan kadınların tamamına küfreden (Tüm Sivas halkına ve değerlerine yıllardır küfrettiklerini , aşağıladıklarını unutarak) bir Arabın adı (Irkçılık bir hastalıktır), İstiklal adı silinerek (Oooo) tarihimize sokulmaya çalışılıyorsa (ne zaman tarihimizin bir parçası olmaktan çıktılar ki?) bu sadece Sivaslıya yapılmış bir hakaret değildir (yersen). Tüm Türk Milletine yapılmıştır. Mücadelesi de herkesin omzundadır”. Şehit Mursi’nin “ 9 yaşındaki kızların evlendirilmesi; kocaların ölen eşleriyle ilk 6 saatte cinsel ilişkiye girebileceği (Kemalist fantaziler iş başında)” şeklinde fetvalar çıkarttığı haberi Mısır’da Hürriyet ve Adalet Partisi Sözcüsü Hasan Abdulgani tarafından kesin bir dille yalanlanmış, bu tür haberlerin Suud rejimi ve Mısır rejimi tarafından Müslüman Kardeşler’i karalamak için uydurularak servis edildiği açıklandı. Tüm bu açıklamalara rağmen bu iftiraların Sol Kemalist Birgün Gazetesi ve Kemalist diğer çevrelerce Türkiye de Müslümanları karalamak için de her fırsatta dolaşıma sokulması asla tesadüf değildir.
Darbeseverlerle Aynı İstiklal Anlayışına Sahip Olamayız!
Aynı çevrelerin İstiklal vurgusu ile Sivas halkının İstiklal anlayışı asla aynı olamaz. Tarihsel olarak tüm darbelerin arkasında duran (çok sıkıştıklarında darbeye karşı olduklarını ifade etseler de nedamet getirip, tövbe ettiklerine şahitlik edilmemiştir), hassaten 28 Şubat Darbesi’nde tüm unsurlarıyla hazır kıta işlev gören bu çevrelerin İstiklal anlayışı bizim anlayışımız değildir. Sivas’ta bir diploma töreninde başını açmayan okul birincisi öğrenciyi konuşturmayan, dönemin Rektör alçağına alkışlarla çanak tutanlarla aynı İstiklal anlayışına sahip olamayız. Sivas’ta Kemalist darbeye direnen onurlu Sivas halkını “El ele” eylemlerinden koparıp köpek azıtır gibi hava alanına bırakan, buna rağmen oradan tekrar yürüyerek gelip tekrar direnişe destek veren Sivas halkı ile bu eylemlere sırtını dönüp cuntayı alkışlayanların İstiklal anlayışı aynı olamaz. Madımak olaylarında dönemin SHP Hükümeti, valisi, Emniyet müdürü ile ilgili hiçbir açıklama yapmadan; Aziz Nesin’in Hz. Peygamberimizin pak eşlerine hakaret eden Aydınlık paçavralarını satan, yaygınlaştıran, savunan; kendi halkının değerlerine saldıranlarla aynı dili konuşanlarla aynı İstiklal anlayışında olamayız. Devletin tüm karanlık unsurlarıyla rayından çıkardığı Madımak Olayları’nda olayla ilgisi olmayan binlerce insanı, kendi iş arkadaşlarını, komşusunu, vs. ihbar eden, ihbar merkezleri kuran; olay anında Sivas’ta bile olmayan insanları görmedikleri halde yalancı şahitlikle tanıdığını iddia eden; evine yıllar sonra 72 yaşında ölmek için gelen itfaiyeci Cafer Erçakmak’ı mezarında bile rahat bırakmayıp mahkeme kararıyla otopsi isteyip mezarını açtıran; olaylar olduğunda 5 yaşında olduğunu ifade den 23 yaşındaki Fatma Erçakmak’ın babasını tanımadığını söyleyip babası kapıya geldiğindeki şu tanıklığı: “Buyurun kime bakmıştınız? dediğimde, ‘Ben senin babanım’ dedi. Hemen ağabeyime haber verdim. Babam, ‘Buraya ölmeye geldim’ dedi. Doktor çağırmamıza izin vermedi.” diyen kendi şehrinin insanlarına yönelik kinlerini her fırsatta gündeme taşıyan kafayla aynı İstiklal anlayışına sahip olamayız. 28 Şubat Darbesine kadar en fazla sekiz yılla yargılanan Sivas Davası Mahkumları’nın, darbeyle beraber “Darbe hukuku ve şartları çerçevesinde” haksız yere müebbetle yargılanmalarına ses çıkarmayan; yurt dışına kaçmak zorunda kalan onlarca insanı adım adım izlemeyi ve ihbar etmeyi vazife bilen; içerde kimse kalmadı yalanıyla halkı kin ve düşmanlığa sevk eden; verilen bunca cezayı az bulup olay anında kendi halkının üstüne bomba yağdırılmasını dahi talep edebilecek kadar gözü kararan; her yıl 2 Temmuzda kendi ilini karanlıkla, gericilikle, yobazlıkla … vs itham eden bir kafayla aynı İstiklal anlayışına sahip olamayız. Gezi İsyanı’nı bir kahramanlık hikayesine çeviren, fiili olarak destek veren, her yıl düzenli olarak kutlayan bir kafayla aynı İstiklal anlayışına sahip olamayız. Mevcut Hükümetin devrilmesi için elini ovuşturan, sevinç çığlıkları atan, hevesleri kursaklarında kalınca da 15 Temmuz darbe girişimine her fırsatta açık açık tiyatro diyen, Kontrollü darbe diyen market-atm sevicilerle, sela okuyan onlarca imamı darp eden, ezandan rahatsız olup mahkemeye veren, Diyanetten ve Din Kültürü dersinden rahatsız olanlarla aynı İstiklal anlayışına sahip olamayız. Mısırdaki darbeye Batılı dostlarının yaptıkları gibi darbe diyemeyen, Sisi ile görüşülmesi gerektiğini ifade edenlerle aynı İstiklal anlayışına sahip olamayız.
İman Coğrafyamızda, Gönül Coğrafyamızda Direnenlerin İstiklal Mücadelesi bizim Mücadelemizdir! Çünkü Bizim Kardeşliğimizin Sınırlarını Ulusal Sınırlar Değil Allah Çizmiştir!
İşte bu sebeplerle İstiklal Caddesi yerine,
Türkiye’de ABD ve dostlarına karşı İstiklal mücadelesi veren 15 Temmuz Şehitlerinin isimleri verilebilir.
Doğu Türkistan’da katil Çin’e karşı İstiklal mücadelesi verirken şehit edilen Osman Batur’un ismi verilebilir.
Bosna’da Sırplara karşı İstiklal mücadelesi veren Aliya İzzet Begoviç’in ismi verilebilir.
Çeçenistan’da katil Rusya’ya Karşı İstiklal mücadelesi veren Şamil Basayev’in ismi verilebilir.
Suriye’de katil Esed ve çetesine karşı İstiklal mücadelesi verirken şehit olan Abdulkadir Salih’in ismi verilebilir.
Libya’da ABD’nin desteklediği Hafter ve çetesine karşı İstiklal mücadelesi veren Komutan Abdulhakim Belhac’ın ismi verilebilir.
Tunus’ta İstiklal mücadelesi veren Raşid Gannuşi’nin ismi verilebilir.
Cezayir’de cuntaya karşı İstiklal mücadelesi veren Abbas Medeni’nin ismi verilebilir.
Kudüs’te katil İsrail’e karşı İstiklal mücadelesi veren Şeyh Ahmet Yasin’in ismi verilebilir.
Bangladeş’te işbirlikçi rejime karşı İstiklal mücadelesi verirken şehit edilen Abdulkadir Molla’nın ismi verilebilir.
Afganistan’da Rusya’ya karşı İstiklal mücadelesi verirken şehit edilen Abdullah Azzam’ın ismi verilebilir.
Gel gelelim Mısır’da Mübarek rejiminin kalıntılarına, katil Sisi rejimine karşı verdiği İstiklal mücadelesi verirken şehit edilen Muhammed Mursi ismi de elbette verilebilir.
Bunlara onlarcası daha eklenebilir. Elin Arabı, Kürdü, Çerkezi vs ırkçı yaklaşımlardan beriyiz ve asla kardeşlerimizle aramızı ayırabilecek ırkçı, Kemalist söylemlere müsaade de etmeyeceğiz. Tüm bu sayılan İstiklal mücadeleleri bizim mücadelemizdir. Çünkü bizim kardeşliğimizin sınırlarını ulusal sınırlar değil Allah çizmiştir.
Suskunluğunuz Birilerinin Azgınlığını Daha da Artıracak. Farkında mısınız?
Meselenin Gezi İsyanı’nda olduğu gibi bir cadde isminin Muhammed Mursi olarak değiştirilmesine itiraz etmekten daha öte bir yaşam biçimini her fırsatta mahkum etmek olduğunun farkındayız.
Son olarak yetmiş kadar STK’nın neden bu konuda suskun olduğunu, Platform olarak bu yanlışa insani tepkilerini koy(a)madıklarını da anlayamadığımızı belirtmek istiyoruz. Bu Kemalist güruhun birçok Belediye’yi takibe alıp (Son olarak Bursa Belediyesi’yle ilgili kışkırtmalarda olduğu gibi) yalan ve iftiralarla yıldırmaya çalışıp, etki altına almaya çalıştıklarının da farkındayız. Provakasyona gelmeyelim endişesi bizi sinikliğe ve tavırsızlık bataklığına da çekmemelidir.
HABERE YORUM KAT