Özgür-Der Antalya’da “Aile İçi İletişim” Semineri Yapıldı
Özgür-Der Antalya Şubesinde bu hafta “Aile İçi İletişim” konusu işlendi. Dernek binasında düzenlenen seminer İlhan Gemalmaz tarafından sunuldu.
Gemalmaz, iletişimin tanımını yaparak konuya giriş yaptı ve şunları söyledi: “İletişim, iletilen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir. İki insan birbirlerini fark ettikleri anda iletişim başlar. Eğer birbirlerini fark etmişlerse iletişimsizlik mümkün değildir. İletişim bir paylaşmadır, insanın duygularını, düşüncelerini, bilgi ve becerilerini başkalarıyla paylaşabilmesi ve anlatabilmesi iletişim yolu ile olur. İletişim, insanların bir arada yaşamasının ve sosyal bir varlık olmasının gereğidir. Bireylerin birbirleriyle ilişkilerinin niteliği ve gücü iletişim yeterliği ve iletişim kurmadaki başarısı ile doğrudan ilişkilidir. Günümüzün modern toplumlarında -başta aile içerisinde olmak üzere- maalesef bir iletişimsizlik söz konusudur. Belki de günümüzün en büyük sorunudur diyebiliriz. ”
Gemalmaz, günlük hayatta farklı şifrelere sahip insanlarla iletişim kurduğumuzu, aile bireyleriyle de iletişim kurarken farklı diller ( kimine merhaba derken, kiminin gözünün içine bakarak, kimine dokunarak vb) kullandığımızı, çocuklarımızın da farklı yaşlarda farklı farklı şifreleri olduğunu unutmamız gerektiğini, 7-11 yaş arasında dokunmak işe yararken, 11 yaşından sonra çocuğun birey olarak dikkate alınmak isteyebileceği üzerinde durarak şunları söyledi: “Çocuklarımız 7-11 yaş arasında anne-babalarıyla sohbet etmeyi severler. Onları can kulağıyla dinlemeli, dinlediğimizi gösteren tepkiler vermeliyiz. Çocuklarımız 11 yaşından sonra ise daha çok arkadaşlarıyla sohbet etmekten hoşlanırlar. Aile içi iletişimimizi kuvvetlendirmek istiyorsak çocuklarımızla ortak sohbet konuları bulmalı, birlikte vakit geçirmek için planlamalar yapmalıyız. Biz onlarla vakit geçirmek için zaman bulamıyorsak, yetişkin bireyler olduklarında da çocuklarımız malesef bizimle vakit geçirmek için zaman bulamayacaklardır. Bir diğer önemli konu ise aileler çocuklarına örnektirler, onlar büyüklerinden ne görürlerse onu kopyalayıp kendilerinde davranış haline dönüştürürler. Bu yüzden her konuda iyi bir “örnek model” olmaya çalışmalıyız. Bunun yanında çocuklarımızın fikirleri, yapmak istedikleri dinlenilmeli, düşüncelerine uygun tepkiler verilmelidir. Dinleme konusunda yetişkin bireyler olarak en büyük hatamız hep kendimizi haklı görüp, kendi düşüncelerimizi aile bireylerimize dayatmaktır. Bizler de hata yapabiliriz, yanlış düşünebiliriz, bazı şeyleri görememiş olabiliriz. Böyle bir durumda kendimiz de mutlaka özeleştiri yapmak zorundayız. Aksi takdirde aile içi iletişim başlamadan biter. İletişime geçmemize olanak sağlayacak bir diğer önemli mesele ise çocuklarımızla ortak işler yapmaya çalışılmalı ve yeri geldiği zaman onlara çeşitli görevler verilmelidir. Bu şekilde sorumluluk hissetmeye başlarlar, kendilerine güven gelir, aile içerisinde bir işe yaradıklarını görürler ve ortak yapılan işten dolayı da iletişimsizlikler bir nebze de olsa aşılmış oluyor.”
Gemalmaz, konuşmasının devamında sözlü ve sözsüz iletişim becerileri, iletişim kurmamızdaki engeller, etkin dinleme yapabilme, iyi bir dinleyicinin özellikleri, kendini ifade edebilme, sen ve ben dilinin kullanımı vb. konu başlıklarını açtı ve bu konularla ilgili yaşanmış olaylardan örnekler vererek, “bu durumda siz ne tepki verirdiniz? Siz ne yapardınız?” vb. sorular sorarak dinleyicilerin cevapları hakkında karşılıklı fikir alışverişinde bulunuldu. Seminerin sonunda ise dinleyicilerden gelen soruların ardından sunum sona erdi.
HABERE YORUM KAT