Özgür-Der 2024-2025 Aylık Panelleri “Gazze Direnişinin Dünyaya Öğrettikleri” konusuyla başladı
Özgür-Der’in 2024-2025 programlarının ilki Ahmet Varol ve Kenan Alpay’ın sunumlarıyla Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
HAKSÖZ HABER
Özgür-Der 2023-2024 Aylık Panel Serisinin ilk oturumunda “Gazze Direnişinin Dünyaya Öğrettikleri” başlığı ele alındı.
Yasir Bayram’ın yönetici ve Ahmet Varol ile Kenan Alpay’ın konuşmacı olduğu programda 7 Ekim’de İzzettin el-Kassam Tugayları tarafından başlatılan Aksa Tufanı’nı direnişinin kazanımları üzerinde duruldu. Bir yıllık sürecin ardından Filistin’deki direnişin dünya genelinde nasıl karşılık bulduğuna değinildi.
Yasir Bayram, sunuş konuşmasında Gazze süreci nedeniyle bir süredir şahitliklerini meydanlarda göstermeye ve Gazze’yi çeşitli şekillerde sürekli gündemleştirmeye çalıştıklarını aktardı.
Aksa Tufanı öncesinde bizleri etkileyen birçok hususun artık ehemmiyetinin kalmadığını vurgulayan Bayram, “Gazze bize Allah’ın ahdini yüceltmek için nasıl mücadele edileceğini gösterdi. Yaşanan bu süreç üzerine tefekkür etmeliyiz. Bizler yeterince üzerimize düşeni yapıyor muyuz diye kendimize sürekli sormalıyız.” dedi.
Ahmet Varol, Filistin davasını bir bütün olarak ele almak gerektiğini vurgulayarak, Gazze’nin yaşadığı sürecin de bu bütünlük içerisinde değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
“İntifada sürecinde Gazze’deki kitlesel mücadele, askeri bir operasyona dönüştürülerek Kassam Tugayları kuruldu. Verilen mücadele ile Siyonistler Gazze’den 2005 yılında çekilmek zorunda kaldılar. Bu süreçte de Siyonistlerin bölgeden bazı taktik ve çıkarları için çekildiğine dair komplo teorileri üretilmişti. Ancak o dönem de direnişe işgal ordusu direnemedi.”
2012 yılında da Gazze’ye Siyonistlerin saldırdığını ancak o dönemde Mısır’da Mursi iktidarının Gazze’ye vermiş olduğu destek vesilesiyle Siyonistlerin başarılı olamadığını ifade eden Varol, Aksa Tufanı sürecinde işgal rejiminin ABD ile anlaşarak savaşa girdiğini aktardı.
“Amerika Birleşik Devletleri bir fiil Gazze’de savaşıyor. Siyonistler, Gazze’ye tek başına giremediler. Sürecin başından beri Gazze’de tamamen Amerika’nın taktikleri ile savaş yürütülüyor. Bu doğrultud; Gazze’nin ortasından bir şerit oluşturulmaya ve Gazze’yi birkaç parçaya ayırmaya çalışıyorlar.
İnsanları çeşitli şekillerde göçe zorlayarak, Gazze’nin kuzey bölgesini boşaltmak istediler. Bunların hepsi Amerika’nın İsrail’e yaptığı yönlendirmelerdi. Ancak insanların bir kısmı Gazze içerisinde göç etse de bölgedeki yaklaşık 800 bin insan, her şeye rağmen bulundukları bölgeyi terk etmeyerek direnmeye devam ediyor.”
Güvenli bölge ilan ettikleri alanlarda dahi katliam gerçekleştirildiğini ifade eden Varol, Gazzelilerin meşru haklarında ısrarcı olduğunu bu nedenle gayrimeşru olan Siyonist işgal rejiminin Filistin’de asla başarıya ulaşamayacağını vurguladı.
“İşgal tamamıyla gayrimeşrudur. Filistin halkı gayrimeşru işgale karşı direnişini sürdürüyor. Filistinliler bu kararlıklarını sürdürdükçe Siyonistlerin o topraklarda barışı sağlaması mümkün değildir.
Siyonist işgal, Batı emperyalizminin temsilcisi olup batı bu noktada bütün imkanlarını seferber etmektedir. Askeri yardımların yanı sıra ekonomik zararların giderilmesi noktasında da Siyonistlere ciddi anlamda yardım ediliyor. İsrail, İslam dünyasına yönelik ileri bir karakol vazifesi görüyor ve İslam dünyasındaki krizler buradan yönetiliyor.
İslam dünyasındaki kukla yönetimler İsrail’den yönetilen kriz politikaları ile ayakta tutuluyor. İsrail, ümmetin toparlanması önündeki en büyük engellerden birisidir. Küresel emperyalizm, amaçları doğrultusunda Siyonizm’i desteklemiş, hatta örgütlemiştir. Böylece yüzyıllarca Avrupa’da sorun çıkaran Yahudilere alternatif bir ülke oluşturuldu ve İslam dünyası ortasında bir karakol inşa edildi.”
Uluslararası hukuk, insan hakları gibi kavramlar BM gibi kurumlar icat edildiğini ancak bugün ortaya konan bu iddiaların Gazze’de yaşananlarla boşa düştüğünü ifade eden Varol, bu iddiaların tamamının Batı’nın kirli yüzünü örtmek için kullandığı ifade etti.
“Uluslararası hukuk denilen şey neden Gazze’de katledilen bebekler için uygulanmıyor? Gazze’dekiler bebek, kadın değil mi? Uluslararası mekanizmalar hiçbir şekilde faaliyete geçmiyor. Batı’nın insan hakları konusunda tamamen yalancı ve sahtekâr olduğunu gördük. Gazze mücadelesi, iman ve inançla mücadele etmenin beşerî güçleri nasıl dize getireceğini bizlere gösterdi. Bugün bunca şeye rağmen Gazze hala direniyorsa bu imanın gücü sayesindedir. Gazze bugün olduğu gibi yarın da direnişini kararlılıkla sürdürecektir.”
Konuşmalarına Gazze meselesini konuşurken yaşanan tarihsel süreci bilmemenin değerlendirmelerimizde bizleri boşa düşüreceğini ifade ederek başlayan Kenan Alpay, Trump’ın da taraf olduğu İbrahim Anlaşması ile Filistin’in tarihten silinmeye çalışıldığını ancak bunun Aksa Tufanı ile egale edildiğini ifade etti.
“Gazze’nin etrafında örülen duvarlarla insanların açık hava hapishanesine hapsedilmesi bugüne kadar İsrail’in kendini koruma düzeni olarak meşrulaştırılıyordu. Bu yalana verilmiş bir cevaptır Aksa Tufanı. 7 Ekim’de sabah namazı sonrasında gerçekleştirilen operasyonun, küresel emperyalizmi nasıl hırpaladığını önümüzdeki günlerde daha iyi anlayacağız inşallah.
7 Ekim’e kadar aşılamayacağı iddia edilen koca duvarlar Aksa Tufanı ile aşıldı. Ancak bu sefer de buna İsrail’in rıza gösterdiğine dair çeşitli komplo teorileri üretildi. Bu teoriler, insanların yaşanan olayın tarihini bilmemelerinden kaynaklanmaktadır.”
Alpay, Gazze’de yaşayan insanların bedelini ödeyerek bu günlere geldiklerini ve sabırla mücadele etmeye devam ettiklerini vurgulayarak Aksa Tufanı’nın bu kararlılığın sonucu olduğunu aktardı.
“Bölgedeki despotik rejimlerin görmezden gelmeye çalıştığı işgal süreci, Aksa Tufanı ile insanlığa tekrar hatırlatıldı. Tarih birçok savaş görse de çok azında katledilen çocuklarla alay edildiğini görmüştü. Tarih çok kana susamış insan gördü ama yakıp yıktıkları evlerdeki insanların kişisel eşyalarını çalanları ilk defa gördü. Bunlar ancak Siyonistlerin yapabileceği işlerdi.”
Siyonist toplumun tümüyle işgalci olduğunun altını çizen Alpay, Gazzelilerin katledilmesinden zevk alan bir toplumla karşı karşıya olduğumuzu ifade etti.
“Gazze’de yaşananlar Siyonistler ve işbirlikçilerinin çabalarıyla görmezden geliniyor. Hümanist felsefe, gelinen vasatta Siyonizm’e destek çıkmaktan başka bir şey ortaya koyamıyor.
Bu işgalciler yalnızca ABD tarafından değil, Avrupa Birliği’nin kurumsal kimliği tarafından da sahipleniliyor. İsrail’in kendi başına bir varlığı olmadığını görmemiz gerekir. Bir garnizon devleti olarak İslam dünyasının kalbinde faaliyet göstermektedir.”
İslam dünyasının hiçbir yerinde ve holokost ya da pogrom örneklerinin olmadığını aktaran Alpay, Avrupa’da bugün Filistin’i hatırlatan sembollerin taşınmasını dahi yasakladığını vurguladı.
“Aksa Tufanı bize bir kez daha gösterdi ki; dünyanın kalbi Filistin’de atıyor. Savaş ve barışlar Mescid-i Aksa’nın etrafında şekilleniyor. Alacağımız en önemli derslerden biri de ‘Siyasal İslam’ın’ iflasına dair söylenenlere rağmen Gazze’de yokluk içerisindeki kardeşlerimizin ortaya koyduğu direniştir.
Bugün Gazze’de yaşanan bütün katliamlara rağmen Gazze’deki tünel sistemini çözemediler ve esirlerini kurtaramadılar. Binlerce insan çeşitli işkencelerden geçirilmesine rağmen, hiçbir insandan istedikleri itirafları alamadılar. Filistin modern barbarlığa karşı mücadelesini sürdürüyor.”
Ümitsizliğe ve şeytani vesveselere düşmenin Allah’ın rahmetinden ümit kesmek anlamına geleceğini söyleyen Alpay, modern kültürün ortaya koyduğu ifsada karşı Müslümanların her şartta direnişe omuz vermesi gerektiğini vurgulayarak sözlerine son verdi.
“Sabır ve metanetle kardeşlerimizin direnmesi kafirlerin öfkesini ve azgınlıklarını artırıyor. Gelinen süreçte Siyonistlerin azgınlığını görüp ‘Filistinliler, Aksa Tufanı’nı yapmasalardı’ diyenler var. Bu tavır münafıkların tavrıdır. Oradaki insanlar mücadelesini sürdürüyor. Allah yolunda cihad, yeryüzünü ıslah etmenin en büyük yolu iken biz bunu unutuyoruz.
Yahya Sinvar’ın şehadetinin üzerinde de durmamız gerekir. Sinvar, tek başına bütün idolleri aşan bir mücadele ortaya koydu. Sinvar’ın çatışmaya gireceği belki aklımızın ucuna gelmezdi ama üç gündür yemek yememiş bir adam, sopayla da olsa son ana kadar direndi. Yahya Sinvar, sahte kahramanlar gibi cephede insanlara ölmeyi emretmedi. Bizzat sahada oldu ve mücahitlerle birlikte savaştı, aç kaldı. Bir film olsa böyle anlatılırdı. Ancak bu stüdyolarda çekilen bir film değildi. Bizzat düşmanlar eli ile servis edildi.”
Program soru cevap faslının ardından son buldu.
HABERE YORUM KAT