“Oyuncak Rehberi!”
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çocuklarımızın sağlıklı gelişimine katkıda bulunmak amacıyla; “Çocuklar İçin Doğru Oyuncak ve Kitap Nasıl Seçilir?” adlı bir rehber hazırlamış. Kaç kişi haberdar olur, kaç kişi okur bilmiyorum ancak bireyselleşmenin sürekli arttığı, ebeveynler ile çocukların birbirinden hızla koptuğu, insanların giderek yalnızlaştığı modern kent yaşamında böyle çalışmalar yapmak elbette değerli.
Bununla birlikte rehber, çocuklarına değer veren her ailenin küçük bir çabayla kolayca ulaşabileceği kalıp ve ezber yargılardan oluşuyor. Ve maalesef sipariş usulü yapılan geçmiş hatalar bilinçli ya da bilinçsiz tekrarlanıyor.
İnanç değerlerine, örf ve geleneklere aykırı düzenlemeler; toplumun geleceğini, gençliği ve aileyi ifsad eden uygulamalar şeksiz, şüphesiz fütursuzca yasalaştırılıyor veya tavsiye ediliyor. İstanbul Sözleşmesi gibi çoğunlukla ithal olan bu metinler, milletvekillerinin övünç kaynağı olabiliyor. İşte o tavsiyelerden birisi, “Aile” Bakanlığının hazırladığı yukardaki rehber olmuş.
Rehberde yer alan: “Oyuncak satın alırken cinsiyete göre oyuncak ayrımı yapılmamalı, oyuncaklar çocukların benlik şemalarının şekillenmesine etki edebileceğinden; kız çocuklara mutfak seti, erkek çocuklara doktor seti gibi ayrımlardan kaçınılmalı…” (1) ifadesi, toplumsal cinsiyet heyulasının karabasan gibi üzerimizde dolaştığını gösteriyor. Yine aynı rehberde: “Satın alınan oyuncakta milli ve manevi değerlere, evrensel ahlak kurallarına aykırı unsurlar bulunmaması...” ibaresine rağmen.
“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” kavramı bir proje. Ve bu eşitliği sağlamak adına örneğin, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Okul” vb. birçok projeye imza atıldı, atılıyor. Burada olguyu yaradılıştan insanlara verilmiş olan cinsiyet eşitliği ile karıştırmamak lazım. Yaradılışta eşitlik, kadın erkek fark etmeksizin temel hak ve özgürlüklerde eşit olunmasıdır. Her türlü hakların dağıtılmasında, insanlık onurunda eşitlik…
Toplumsal cinsiyet eşitliğinde ise, “Toplum tarafından yüklenen ve sosyal olarak kurgulanan roller, davranışlar ve eylemler” esas alınıyor. Yani cinsiyet rollerini Yaradan değil toplumsal kabul belirliyor. Toplumun kurguladığı cinsler, roller belirleyici oluyor. Toplum 3. ve başka cinsleri kabullendiğinde bu sapkınlık, meşruiyet kazanıyor. Böylece devlet; toplumun inanç, örf, adet ve geleneklerinden gelen her tür kalıbın, kadın erkek rollerindeki değişimin yani 3 ve + cinslerin teminatı oluyor.
Örneğin kaldırıldığı ifade edilen ancak uygulamada birçok alanda halen devam edegelen İstanbul Sözleşmesi'nin 4. maddesinde, “Devletler cinsel yönelimi yasal güvence altına alır” deniyordu. Cinsel yönelim; bir kişinin cinsel arzusunun hemcinsine, karşı cinse ya da her ikisine birden yönelebileceğini anlatmak için kullanılan bir kavram. Ve bu sapkınlık sadece güvence altına alınmıyor aynı zamanda iletişim, teknoloji ve bürokrasinin gücü kullanılarak yaygınlaştırılıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri devletin kurumları nezdinde veriliyor.
Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitliği samimi ve insancıl bir proje olmadığı gibi, Sünnetullah’a savaş açan ve insanlığı yeniden tasarlamak isteyen bir projedir. Kadın hakları söylemini öne çıkaran, sinsi bir ifsad hareketidir.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının hazırladığı oyuncak rehberinde geçen ifadelerde, çocuklar arasında cinsiyet farklarını ortadan kaldırıp yerine, cinsiyetsizliği ikame etmek anlamına geliyor. Çocuklar 3. cinse özendirilip, hoşgörülü olmaya teşvik ediliyor. Elbette Bakanlık yetkilileri böylesi bir sonucu öngörmediklerini söyleyeceklerdir. Ancak nasıl ki, 18 yaşına kadar yasak olan ama her yerde reklamı yapılan kumar ve şans oyunları, gençler arasında giderek yaygınlaşıp sıradan hale geliyorsa; cinsiyetsizlik olgusu da yaygınlaşıp, normal görülmeye başlayacaktır.
Eğer bu pratik ve uygulamalar ayrımcılığa karşı yapılıyorsa, öncelikle siyaset dilinin ayrımcı ve nefret söylemlerinden arındırılması gerekiyor. Daha insana insan olarak bakamayan, insanları mülteci ile vatandaş ayrımına tabi tutan, imtiyazlı sınıflara karşı toplumun genelini ayrımcılığa maruz bırakan kafaların sapkınlık konusundaki azmini anlıyoruz! Kendilerine yakışanı yapıyorlar. Bununla birlikte kendini Müslüman olarak gören, “milli ve manevi değerlerin hamisi” olduğunu iddia edenlerin bu aymazlığına ise anlam veremiyoruz. Umulur ki, en kısa zamanda bu yanlışlardan dönülür ve Müslümanlara yakışan izzet ve şerefin temsilcisi olunur. Rabbimize emanet olunuz.
- https://www.aa.com.tr/tr/yasam/aile-ve-sosyal-hizmetler-bakanligindan-cocuklar-icin-dogru-oyuncak-ve-kitap-secme-rehberi-/2594528
YAZIYA YORUM KAT