1. YAZARLAR

  2. İbrahim Karagül

  3. Osmanlı Talibanı, Türk mücahitler!
İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Yazarın Tüm Yazıları >

Osmanlı Talibanı, Türk mücahitler!

19 Mayıs 2009 Salı 02:13A+A-

Pakistan'ın Svat bölgesinde, neredeyse dünyanın bütün aktörlerinin müdahil olduğu, yerel çatışma görüntüsü altında bir dehşet senaryosu hazırlanıyor. Yüzyıllardır bağımsız ya da özerk yaşayan bölge insanları, bugün; "yeni Taliban senaryosu"nun sembolleri, bir anlamda kurbanları haline getirildi. ABD'nin baskısıyla Pakistan yönetimi bölgeye ağır silahlarla saldırıya geçti.

İmaj hazırdı. Taliban, Afganistan'dan sonra Pakistan'ı ele geçiriyordu. Kızlar okutulmuyor, şeriat ilan ediliyor, infazlar gerçekleştiriliyor, medreseler bölgeye hakim oluyordu. Yıllardır dikkat çekmeyen uygulamalar bir anda dünya için, özellikle de ABD ve İngiltere için öncelikli tehdit haline gelmişti. Artık bu imaj operasyonlarının ardından nelerin geleceğini ezberlediğimiz için bölgeyi dikkatle izlemeye aldık uzunca zamandır. Çünkü bir kirli savaş başlatılıyordu ve sonuçları hiç de Svat Vadisi'nde kalmayacaktı.

Bölgede kaç tane Taliban vardı, kaç ülke bunlara silah sağlıyordu, kaç ülke Svat Vadisi merkezli bölgesel krize yatırım yapıyordu, Pakistan'la bu yerel güçleri çatıştıranlar kimlerdi, yüzlerce insanın ölümüne, bir milyondan fazla insanın bölgeden kaçmasına neden olan gerilimin bölge dışı mimarları ne istiyordu, ABD hava saldırılarında yüzlerce sivilin öldürülmesi neden sorgulanmıyordu? Ve daha onlarca soru.

Krizin mimarlarına göre Pakistan İslamcıların eline geçiyordu, nükleer silahlar Batı düşmanlarının eline geçebilirdi, bu yüzden Pakistan sıkı denetim altında tutulmalıydı.

Hemen hatırlayalım: 2 Kasım 2007; ABD'li bir istihbarat şirketi, "nükleer silahların ordu içindeki İslamcı güçlerin eline geçmeyeceği"ne dair bir rapor yayınladı. 12 Kasım 2007; The Washington Post, ABD'nin Pakistan nükleer silahlarını kurtarmak için gizli planı olduğunu duyurdu. Terörle mücadele adı altında ABD birlikleri bu ülkede operasyonlara başlayacaktı. Bir gün sonra Pakistan Dışişleri Bakanlığı, nükleer silahların güvende olduğunu duyurdu. Bu arada Perviz Müşerref olağanüstü hal ilan ediyor, Pakistan kaynıyordu. Ne tuhaf, 27 Aralık 2007; Muhalefet lideri Benazir Butto öldürüldü. Butto gitti, Müşerref iktidardan indi. O günden bu yana Afganistan'daki ABD, Pakistan içlerini vurmaya başladı. Şimdi de, ağır baskılarla Pakistan ordusunu Svat Vadisi'ne sokuyor, ülkeyi iç savaşa sürüklüyor.

Veziristan ve Belucistan, küresel hesapların denendiği bölgeler haline getirildi. Krizin mimarları bir yandan Pakistan'la hareket ederken diğer yandan Belucistan'daki bağımsızlık hareketini destekliyordu. Belki de, nükleer silah stoklarının bulunduğu bölgeleri istikrarsızlaştırıyor, bu yüzden birbirine düşman örgütleri aynı anda destekliyorlardı. Kurban Pakistan'dı, Belucisbtan'dı, Veziristan'dı, Svat Vadisi'ndeki yerel güçler ve halktı. Bir küresel oyun daha tezgahlanıyordu.

Kirli savaş bu. Tarafları net olmayan bir savaş. Kim kimin senaryosunda rol alıyor belli değil. Amerika ile savaşmak için, İngiltere ile savaşmak için Afganistan'a giden binlerce insan bu karmaşık denklemin hesabını ne kadar yapabiliyor acaba?

Yüzlerce insan gitti Türkiye'den. Birileri, bu ülkede belli amaçlar için bir takım organizasyonlar yapıyor. Genç insanları, bu karmaşık savaşın içine sürüklüyor. Yeryüzünün bir çok köşesinden bölgeye toplanan direnişçilere bir tuzak hazırlanıyor olmasın, bir imha planı hazırlanıyor olmasın! Çünkü bu olay, dar anlamda bir çatışmanın çok ötesinde 21. Yüzyılın "Büyük Oyun"unun en sıcak cephesinin açıldığı anlamına geliyor. Bu yüzden kimlerin hangi safta olduğunu kestirmek belirsizleşiyor.

Svat Vasi'nin geçmişte, imparatorluklar döneminde ne anlama geldiğine, Osmanlı'nın bölge ile neden bu kadar ilgilendiğine dair bilgileri hatırlamak belki biraz fikir verir. Turan Kışlakçı'nın "Osmanlı Taliban'ı neden destekledi" baylıklı yazısına dikkat çekmek istiyorum. Dönemin büyük hesaplaşmasına, bölgenin stratejik değerine bakarsak bugüne ilişkin tahminler yürütmemiz kolaylaşır.

"Svat vadisinin en önemli özelliklerinden birisi bölgeye şimdiye dek hiçbir yabancı gücün girişine izin verilmemesidir. İngiliz ve Rus orduları bölgeye birçok kez yıkıcı saldırılar düzenlemesine rağmen girememişlerdir. İngilizler 18. ve 19. yüzyılda bölgeye birkaç kez girmeye çalışmışsalar da hep başarısız olmuşlardır."

"İngilizler, bugün Pakistan ve Afganistan arasındaki kabile bölgesi olarak adlandırılan yerde geçmişte meydana gelen hemen hemen her karışıklıktan Osmanlıları sorumlu tutmuşlar. Hatta bundan dolayı Osmanlı devletinin bölgedeki şehbenderlerle (konsoloslar) yapacağı tüm haberleşmeleri Londra yoluyla yapmasını istemişlerdir. Osmanlı gazetelerinden Sabah ve Malûmat'ın bölgeye girişi yasaklanmıştır. Osmanlı şehbenderleri hakkındaki rahatsızlık resmen Bâbıâli'ye bildirilmiş ve bazılarının bir daha bölgeye gelişine izin verilmeyeceği söylenmiştir."

"Svat ve Veziristan'a yani bugün kabilelerin yoğunlukta olduğu Serhat eyaletine gönderilen şehbenderler genelde buraya gizli gitmişlerdir."

1914 yılında Türk-Alman ittifakı, Pan-İslam hareketinin tahakkuku ve Hindistan'ın İngiliz emperyalizminden kurtarılması için Svat ve Veziristan'a Teşkilat-ı Mahsusa adına ajanlar göndermiştir. Bu ajanlar bir taraftan gerilla ve sabotaj faaliyetlerinde bulunurken diğer taraftan da propaganda çalışmalarını yürütmüşlerdir.

"Enver Paşa'nın o dönemde Hindistan Müslümanları'na, Hintliler'e ve söz konusu bölgede yaşayanlara yönelik ayaklanma çağrısı, son derece sert sözlerle kaleme alınmış."

"Bu çağrılardan sonra bölgeye Urduca ve Farsça mektuplar ve mesajlar gönderilmiş ve Müslüman kabilelerin Hindularla birlikte İngilizlere karşı ayaklanması teşvik edilmiştir. Ayrıca bu planın tahakkuku için Osmanlı-Alman heyeti ve sempatizanları "Cundullah" (Allah'ın Ordusu) adında bir grup teşkil etmişlerdir. Hedef ise yine bugünkü Pakistan ve Afganistan sınırındaki kabileleri İngilizlere karşı ayaklandırmaktır. Ordunun başına ise Mevlevi Ubeydullah getirilmiştir."

"Osmanlı bugün Taliban'ın çıktığı bölgedeki medreselere maddi ve manevi yardımların yanı sıra İstanbul'daki kütüphanelerden birçok kitap göndermiştir. Pakistan'daki medreselerde bugün hâlâ Osmanlı döneminde gönderilen kitap tabedilerek okutulmaya devam ediyor."

Taliban da, El kaide de tezgah! Anglo-Amerikan eksen yüz yıl önceki senaryoyu bugüne taşıdı. Osmanlı'nın elinin uzandığı yerlerdeki güçler mücadelesini anlamaktan başka çaremiz yok!..

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT