Örtünme emrine farklı yaklaşımlar
Bize göre modernistlerin yaklaşımında iki zayıf nokta vardır:
a) Dinin ahlâkî ve sosyal amaçlarını belirlerken İslâm veya Kur'an aklından hareket edecek yerde çağın felsefesinden yola çıkmak.
b) Tesbit ettikleri amaç gerçeğe uygun olsa bile bu amaca ulaşmak üzere dinin -geçmiş zamanda- getirdiği hükmün (aracın, çözümün) çağımızda geçerliğini kaybettiğini ileri sürerken sağlam (dince muteber) bir delile dayanmamak.
Bu iki zayıf noktayı konumuza uygularsak şu tablo ortaya çıkar: İslâm'ın örtünme emrinin amacı "iffeti ve kamu düzenini korumaktır" şeklindeki tesbit isabetlidir, doğrudur. Bunun ötesinde bir amacının olmadığı söylenirse bu doğru olmaz, haddi aşmak, Allah adına selahiyetsiz ve bilgisiz konuşmak olur. Bu noktada doğru olan, "bizim bilgimize göre amaç budur, gayb alemi ile ilgili başka sebep ve amaçlar varsa bunu da Allah bilir" demektir.
"Bu amaca ulaşabilmek için örtünme emrinin belli bir çağın sosyo-kültürel şartlarına bağlı bulunduğu, bugün şartların değiştiği, bu sebeple hükmün de değişmesi gerektiği" düşüncesi isabetli değildir; çünkü hem ilmî delili, hem de dinî delili yoktur. Hiçbir ilim dalı kesin olarak "açılma ile iffeti koruma arasında bir ilişkinin bulunmadığını" söyleyemez. Söylerse bu bir iddiadır, zan ve tahmindir, kesin ilim verisi değildir. Din kaynaklarında da bu hükmün (örtünme emrinin) geçici, şarta bağlı olduğuna dair bir işaret mevcut değildir. İlgili ayet örtülmesi gereken yerlerin örtülmesine gerekçe olarak iffetin korunmasını göstermiştir (Nur: 24/30-31). Şu halde ilmen ve dinen aksi sabit olmadıkça bu amaca ulaşmak için bu araç terk edilemez.
Buna karşı cilbab ayetinde, dışarı çıkarken kadınların bütün vücutlarını örten bir giysiye bürünmelerinin gerekçesi "hür ve iffetli kadınları bu giysi ile tanıtmak, kadınları rahatsız edilmekten ve kamu düzenini bozmaktan korumaktır". Bu ayette hükmün değişebileceğine dair bir işaret mevcuttur. Buna göre eğer hür kadınları başka bir alamet ile tanıtmak mümkün olursa veya toplumda köle kalmazsa yahut da sataşmaların önlenmesi ve kamu düzeninin korunması için başka bir yol bulunursa kadınların dışarı çıkarken çarşafa bürünmelerine gerek kalmayacaktır. Fakat örtünme emri değişmez bir gerekçeye bağlı bulunduğundan, kadın ve erkekte örtülmesi gereken yerler devamlı örtülecektir; örtmenin şeklini ve aracını ise zevkler, örfler ve ihtiyaçlar belirliyecektir.
İslâm'a göre kadınların başı avrettir; yani örtülmesi gereken bir vücut parçasıdır. Bunun başörtüsü (hımar) ile örtüleceği Kur'an'da yazılıdır. İslâm modernistlerinin yorumu sağlam temellere dayanmamaktadır.
Bütün bu gerçekler karşısında islâmî ilimlerle ilgisi bulunmayan birisi çıkar da "İslâm'da başörtüsü mecburiyeti yoktur, başını örtenler ve örtünmeyi savunanlar laikliği yıkmak isteyenlerdir, başörtüsü siyasi bir semboldür" derse ne buyurulur?
el-Cevab: a) Bunu diyen kişi çizmeyi aşmış, haddini bilmemiş olur. b) Din ve vicdan hürriyetine, laikliğe aykırı davranmış, bunları yıkıcı bir yola girmiş olur.
Başörtüsü İslâm'da ve Kur'ân'da vardır. Ona uymak istemeyenler hiç değilse İslâm'ı ve Kur'ân'ı kendilerine benzetmeye, kusurlarını meşrulaştırmak için Kur'ân'ı kullanmaya, bilgileri yetersiz olduğu halde fetva vermeye kalkışmasınlar. İnanıyorlarsa Allah'tan çekinsinler!
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT