1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Ortadoğu ve Türkiye
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

Ortadoğu ve Türkiye

14 Nisan 2010 Çarşamba 00:11A+A-

MUSKAT- 13 yıl sonra ilk defa bir cumhurbaşkanı Umman'ı ziyaret ediyor.

Biz de Sayın Abdullah Gül'e eşlik ediyoruz. Türkiye'nin Umman'a düzenlediği bu gezi, genel olarak Arap ülkeleri, özel olarak Körfez ülkeleriyle geliştirdiği ilişkinin bir parçası. Cumhurbaşkanı'na göre Arap Ortadoğu'su, son yıllarda Türkiye'ye üç önemli misyon yüklüyor:

İlki, Türkiye büyük bir ülke, siyasi bakımdan etkin. Gücünü iyi, daha doğrusu adil ve bölge ülkelerinden yana kullandığında birçok ihtilaf ve sorunun çözümünde işe yarar sonuçlar alınabilir. Arap dünyası, siyasi liderlerinden aydınlarına, kamuoyundan akademik dünyaya kadar Türkiye'yi yakından takip ediyor. Her geçen gün Türkiye'ye ilişkin beklentiler artıyor.

İkincisi, güvenlik boyutuyla önemli bir rol oynuyor. Körfez ülkeleriyle "stratejik işbirliği anlaşmaları" çerçevesinde diyalog süreçleri başlamış, devam ediyor. Bölge ülkeleri Türkiye'nin yeni bölge politikasını güvenliğin sağlanması ve istikrarın devamı açısından önemli buluyorlar.

Üçüncüsü, Türkiye ekonomik bakımdan büyük bir potansiyele sahip. Doğal kaynakları olmadığı halde, giderek gayri safi milli hasılası artış gösteren bir ülke. Petrol ve doğalgaz gibi tabii kaynaklarla zenginleşen Arap ülkeleri için Türkiye'nin neredeyse çalışarak-emek gücüyle gösterdiği performans dikkatle izlenmeye değer bulunuyor.

Türkiye'nin başlattığı yeni dış politikanın herkesin yararına bir hedefe ulaşabilmesi için bazı konularda çok özenli davranmak lazım. Gelişmelere Batı dünyası ve bu dünyanın ekonomik, askerî ve politik çıkarları perspektifinden bakanlar, Türkiye'nin bölgeye girişini iki hedefe endekslemek istiyorlar: İran'ın nüfuzunun kırılması ve Amerika'nın kaba/askerî güçle başaramadığını Türkiye'nin "yumuşak güç imkânlarını ve araçlarını kullanarak" başarması. Birbirleriyle tarihsel ve mezhebi rekabet içinde olan bölge aktörlerinin bir bölümü böyle misyondan memnun olabilirler. Ama Türkiye'nin bölgeye bu amaçla girmesi, meşruiyetini tehlikeye düşürmesi anlamına gelecek. Asıl Müslüman kamuoyunun görüş ve beklentilerine baktığımız zaman, Türkiye'den beklenen şeylerin başka şeyler olduğu görülüyor.

Süren propagandalara rağmen, bölgenin asıl tehdit algısı İran'dan gelmiyor. Resmi dil, enerji programını yürütme konusunda ısrarlı olan İran konusunda ihtiyatlı olsa da, kamuoyu ve olayları uluslararası güçlerden bağımsız değerlendirebilen entelektüel çevreler, "İran'ın bir tehdit" olarak öne sürülmesinin bir gerçekliğe tekabül etmediğini söylüyorlar. Bu çerçevede Türkiye'nin sanki "İran'ın bir rakibi veya gelişmesinin önünde bir dalgakıran" olarak algılanması ve bu algı zemininde Türkiye'nin yeni dış politikasının okumaya tabi tutulması derin kuşkuların uyanmasına yol açıyor. Türkiye için en büyük felaket, "Batı adına bölgeye giriş yapan ülke" olarak algılanması.

Kendisiyle konuştuğumuz Ummanlı

bir ticaret erbabı "Türkiye, bölgeye dönmeli. Bir ana gibi bizi etrafında toplamalı." dedi. Bu zatın Türkiye için "baba" metaforu yerine "anne" metaforunu kullanması ilginç geldi bana. Bölgenin içinden geçmekte olduğu süreci doğru anlamak için sosyal psikolojik arka planı iyi anlamakta fayda var. Bölge ülkeleri ve genel olarak İslam dünyası Batı tarafından alabildiğince aşağılanıyor, toprakları işgal ediliyor, sivil masum insanlar katlediliyor, tarihî eserleri yağmalanıyor, tabii kaynakları ve zenginlikleri çalınıyor, bütün bunlar yetmiyormuş gibi İslam ve Müslümanlar, küresel istikrar ve barışı tehdit eden korku unsuru olarak gösteriliyor. İngiliz askerlerinin silah atış talimi yaparken, cami maketini kullanmaları, Amerikalı askerlerin sivil hedefler üzerinden eğlenmeleri ve artık Afganistan'da NATO kuvvetlerinin rutine binen sivil katliamları, Batılı insanın bilinçaltında İslam ve Müslümanların nasıl bir nefret objesi haline getirildiklerini açıkça gösteriyor. Bu aşamada İslam dünyası kendine bir koruyucu arıyor.

Yeni bir döneme adım atmakta olduğumuz kesin. Bu dönemin özelliği, birlikte işbirliği ve birlikte var olma sürecidir.

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum