Örnek Peygamberin örnek ümmeti olalım!
Yaşar Değirmenci, hayat nizamımızı Allah'ın ayetleri ve Peygamberimizin (s.a.v) sünneti doğrultusunda şekillendirdiğimizde, dünyevileşmekten uzaklaşarak Allah'ın emrettiği şekilde yaşayabileceğimizi aktarıyor.
Yaşar Değirmenci/Yeni Akit
Örnek Peygamberin örnek ümmeti olalım!
Ruhunda zihninde şuurunda kişiliğinde dinin istikamet denge ve tefekkür ışığı olan Müslümanlar aranıyor. Bu var ise, o insan düşünerek yaşar, sorumluluk şuuruyla yaşar, hayata geniş ve derin bakar; duruşu, hâli, tavrı, sevgiyle vakarı birleştiren bir güzellik taşır. Bizim ana düşünce meselemiz de, insanın böyle bir insan olmasını amaçlayan bir mantık yapısını gerekli kılar. Hayata müdahale eden bir dinimiz var bizim. Din; ruhu ve zihni ışıklandırmak ve hayatın içinde yaşanmak içindir, ezberlenip taşınmak için değil.
Dinimiz; hep hayrı, hayırlı olmayı, hayrı yaymayı emretmiştir Peygamberimiz de “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır” buyurmuşlardır. Peygamberimizin diliyle hayırlı ve şerli olma bakınız nasıl izah edilmiş. ‘Sizin hayırlınız hanginiz, şerliniz hanginizdir söyleyeyim mi? Buyur, ey Allah’ın Resulü dediler. Sizin hayırlınız kendisinden hep hayır umulan ve şerrinden emin olunanızdır. Sizin şerliniz de kendisinden hayır umulmayan ve şerrinden emin olunmayanınızdır.’
Mümin kimliğiyle hareket eder. Allah’tan başka kimsenin karşısında eğilmez, dik durur. İslâm devleti, İslâm ülkeleri yoktur. O ülkede yaşayan Müslümanlar vardır. Müslümanlar, Bâtılda, seküler ortamda yeni bir kişilik haline gelmişlerdir. Anormalleri normal görme ve normal karşılama eğilimine girmiş, inandığı gibi yaşamayınca yaşadığı gibi inanmaya başlamışlar, alıştırılmışlardır. Ekonomik, siyasal ve mensubiyet çıkarlarını, dini görevlerine ve din kardeşliğine tercih eder hale gelmiş/getirilmişlerdir. Hastalıklarını kabullense tedavi olup iyileşebilir. Kabullenmeyince tedavisi imkânsız hâle gelmektedir. Her Müslüman, gücü yettiğince İslâm esaslarını eksiksiz yaşamak ve sorumluluğu altındakilere yaşatmakla yükümlüdür. Dinimizin ferdi ve toplumu etkisizliği iyi yaşamayan, örnek olmayanlardan kaynaklanmaktadır. Kendimizden başka kimseye tahammülümüz yok. Sıhhatli düşüncenin yegâne yolu, nefsi bir tarafa bırakıp, akıl ve kalp ile düşünmektir. Öğüt vermek kolay, örnek olmak zordur. Dinimiz, samimiyetle, dürüstçe, yaşanıp âyette zikredildiği gibi üsveyi hasene (iyi örnek) olarak hayatın içinde bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu göstermeliyiz. Bakara sûresi 138. Âyeti okuyup düşünelim. (Siz de Allah’ın ortaya koyduğu tabiî renklere boyanın, insan yaratılışına uygun, İslâmî ilkeleri ve değerler manzumesini hayata geçirin. Allah’tan başka kim, insan fıtratına uygun en güzel boyayı, insan tabiatına en uygun değerleri ortaya koyabilir. Biz daima, yalnız O’nu ilâh tanıyor, candan Müslümanlar olarak O’na bağlanıyor, saygıyla O’na kulluk ve ibadet ediyoruz.) O halde başkalarının ‘dünyevileşme hastalığı’na bulaşmadan, uygulama ve telkinlerine kapılmadan, Rabbimizin emirleri, ikazları ve âlemlere rahmet olan örnek kul Peygamber Efendimizin sünneti çerçevesinde yaşayarak şuur yenilenmesi yapalım. Gönül kapılarımızı açalım.
Peygamber Efendimiz: “Müminin misali saf altın parçasına benzer. Sahibi onu ateşe tutsa dahi özelliğini kaybetmez ve ağırlığı eksilmez” buyurmaktadır. Evet, mümin kalite demektir. Hiçbir olumsuzluğun bozamayacağı kalite. Bütün kirliliklere, çirkinliklere, çilelere rağmen ayarı, duruşu, çizgisi bozulmayan kul. Her müminde altın potansiyeli vardır, işlemek gerekiyor… Cevherimizi ustalıkla işledikçe mücevherlerimiz ortaya çıkacaktır. Kur’an’ın altın neslini ince ince işleyecek usta eller lazım. Kabiliyetlerimizi harekete geçirmeden arzın ihyasına, neslin ıslahına muvaffak olamayız. Altının sarısı, gümüşün beyazı bizi baştan çıkarmasın. Fıtratımızda saklı olan güzellikleri işleyelim ki, kıymetimiz ortaya çıksın.
Mutlaka yaşamamız, hayatımıza ve içinde bulunduğumuz topluma da göstereceğimiz diğer hadis-i şerifle bitireyim. “Müminin misali bal arısı gibidir. Temiz olan şeyleri yer, temiz olan şeyleri ortaya koyar, temiz yerlere konar ve konduğu yeri ne kırar ne de incitir.” Arıda kusursuz bir işçilik görürsünüz. Muhteşem bir disiplin, güzel bir iş dağılımı ve akıllara durgunluk verecek bir organizasyon karşınıza çıkar. İnsicam ve intizamın ihtişamını arılar dünyasında gözlemlemek mümkün. Helal ve temiz ürün. Kaliteye diyecek yok. Şifa deposu bal. Her mümin arı hassasiyeti ile çalışma, üretme ve faydalı olma sorumluluğu altındadır. Mazlum ve mahzun gönüllere şifa sunmak istiyorsak, aralıksız arı gibi çırpınmak zorundayız. Arı gibi çalışalım ki gönüllere bal aksın. Tek çiçekten değil her çiçekten nasiplenmeye bakalım. Hep doğrunun, iyinin, hak ve hakikatin yanında olalım. Yanlışın da karşısında. Peygamberimizin örnekliğini, yaşayışını/sünnetini ve sünnetinin bilgi ve belgeleri olan hadisi şerifleriyle amel etmeyi, hayat tarzı haline getirmeyi de unutmayalım. Aktif iyi olacağız, iyiyi, doğruyu, güzeli yayacağız. Usul ve üslubumuza, niyet ve maksadımıza dikkat ederek emri bil maruf nehyi anil münkeri yapacağız.
HABERE YORUM KAT