Örgüt
Türkiye’nin en karanlık, en ürkütücü, en yasadışı örgütü hangisidir derseniz, “devlet” derim.
Cumhuriyet tarihi boyunca bu kadar kan dökmüş, kıyım yapmış, katliam gerçekleştirmiş, cinayet işlemiş, açıkça “suç işlemek” için çeteler kurmuş bir başka örgüt yok.
Yasaları yapmak ve uygulamakla yükümlü devlet, bir yandan kendi halkına karşı en baskıcı yasaları çıkartıyor, devlete büyük bir alan açıp halkı daracık bir çizgiye sıkıştırıyor, sonra da kendi yaptığı bu yasaların içine bile sığamayıp yasadışına çıkıyor.
Çünkü “devlet görevlilerinin keyfince adam öldürmesi serbesttir” diye bir yasayı bizim ülkede bile çıkartmak mümkün olmuyor.
Hâlbuki bizim devlet “keyfince” öldürmek istiyor, “devlet” olmaktan anladığı sonsuz bir öldürme özgürlüğüne sahip olmak.
Böyle bir yasa çıkartamadığı için kendisi yasaların dışına çıkmakta bir beis görmüyor.
Çağdaş dünyaya yaklaşıp, o dünyanın parçası haline gelmek istedikçe devleti arındırmaya uğraşıyoruz ama devlet kolayından arınmıyor.
Aksine, kendisini arındırmaya çalışanları da suçun içine çekiyor.
AKP, “halkı temsil ettiğini” söyleyerek, devleti “arındıracağını” vaat ederek işbaşına geldi.
Ne oldu?
Hrant Dink ve Behçet Oktay cinayetleri onun döneminde işlendi, iki cinayetin de gerçek “suçluları” bir türlü bulunamıyor; devlet bulunması için gayret göstermezken AKP iktidarı da devletle birlikte ayak sürüyor, “eski” devletin parçası haline geliyor.
AKP’nin en çok boğuştuğu, siyasi iradesini ortaya koyarak üstüne gidilmesini sağladığı “devlet içi çete” hangisiydi?
Ergenekon.
Ergenekon’un başlangıç noktası ne?
Susurluk Çetesi.
Ayhan Çarkın, Susurluk’un ipliğini pazara çıkartacak açıklamalar yapıyor.
Cevap olarak, onun suçladığı polisleri tutuklayan yargıç görevinden alınıyor, başka bir yargıç tarafından o polisler bir gece aniden serbest bırakılıyor.
Ne iktidardan bir ses var ne de “devletin” medyasından.
Medya tam aksine, Çarkın’ın açıklamalarını sulandırmak, önemsizleştirmek için elinden geleni yapıyor.
İktidar ise bu konuya hiç girmiyor bile.
Öldürülmüş onca insanın hesabını sormuyor.
Çarkın, yaptığı açıklamalar hükümet ve medya tarafından küçümsendikçe açıklamalarını daha da hızlandırıyor.
Son olarak dün CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’le dört saat konuştu ve yeni açıklamalar yaptı.
CHP milletvekilinin, bir basın toplantısı düzenleyerek medyaya duyurduğu bu açıklamalarda Çarkın, “eski Susurluk ekibinin hâlâ görevde olduğunu, sadece artık infaz yapmadıklarını” söylemiş.
“Tarık Ümit’i biz gömdük, gömüldüğü yeri biliyorum” dediği halde mezarı bulamayan Çarkın’ın daha önce gösterdiği yerlerde dört ceset bulunmuştu.
“Ümit’in gömüldüğü yeri bulamadı, demek ki hiçbir şey bilmiyor” denecek bir durum yok ortada, daha önceki kazılardan çıkan cesetler ortada duruyor.
AKP iktidarı ve onunla işbirliği yapan “devlet medyası” neden Susurluk soruşturmasının daha ileriye gitmesinden bu kadar endişeli?
Dertleri ne?
Hadi medyayı anladık, onlar devlete kapılanmışlar, birçok karışık işin içine girmişler, devletle ilgili hiçbir suçun aydınlanmasını istemiyorlar, AKP’ye ne oluyor?
AKP, Susurluk’un suç ortağı değildi ki...
Şimdi niye Susurluk soruşturmaları onu böylesine ürkütüyor?
Yıllardan beridir hep aynı şeyi söylüyoruz, böyle giderse korkarım daha yıllarca da aynı şeyi söylemek zorunda kalacağız; “devletin içindeki çeteleri temizlemeden” Türkiye barışa, huzura, refaha kavuşamaz.
Devlet içindeki çeteleri korumak, onlara dokunmamayı “siyasi bir manevra” sanmak, pimini “bir başkasının” tuttuğu bir el bombasını taşımak gibidir, pimi tutan istediği zaman onu çekiverir.
Türk ve Kürt, Türkiye’de barışı, demokrasiyi isteyen her kim varsa bu çetelerle dövüşmek, onları geriletmek, devletin içinden ayıklamak zorundadır.
Ayhan Çarkın anlatıyor.
İktidar ve medya susuyor.
Şimdi bir CHP milletvekili gidip Çarkın’ı dinledi, bakalım muhalefet partisi ne yapacak?
Dersim’de yaptığını yapacak gibi duruyor.
İktidar, muhalefet ve medya bu “çeteler” konusunda artık birarada, omuz omuzalar, çok arzuladıkları “birlik ve beraberliği” sağlamış gözüküyorlar.
Onlar kalabalık.
Biz azız.
Azız ama haktan ve hukuktan yana olan biziz.
Kâbe yolunda karınca değiliz biz, “varmasak” da diye çıkmadık yola, biz “menzil-i maksuda” erişeceğiz, bugün değilse yarın, insanlık tarihinde hakkın ve hukukun sonsuza dek yenildiği hiç olmadı çünkü.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT