Orduyu yıpratan kim?
Orduyu kim yıpratıyor.. Yargı ayrık otlarını çapalayan tarım işçisi gibi.. Ama birileri onu engellemeye ve fidelere zarar vermekle suçluyor.
Orduya zarar verenler, brifingçi paşalardı aslında. Akredite uygulaması yapan subaylar, herkesi fişleyen istihbarat elemanları, başörtüsü yasağı uygulayıp, irtica parayonası ile dine dair ne varsa tehdit olarak algılayan ve darbe planları yapan kişilerden söz ediyoruz.
Orduya asıl zarar verenler bunlardı.
Hani şu emekli olunca batık bankalara gidip danışmanlık yapan takım..
Ne yani, Berfin ananın 30 yıllık evlat hasretini görmezden mi gelelim şimdi, birtakım kişiler ve kurumlar zan altında kalacak diye.. 103 yaşındaki bir ananın hicranını kim dindirecek..
Son iddia Ağrı Emniyetinin, terörle mücadele katından pencereden aşağıya atıp öldürdüler..
Resmi kayıtlarda böyle bir olay yok.
Belki birileri, pencereden kendini atıp, “intihar etti” diye de rapor tutmuştur..
Belki öldürüldüğü iddiaları gerçek değildir..
Ama bunları konuşmadan olmaz. Bu iddiaları soruşturmak, Polise karşı düşmanlık ya da Emniyet teşkilatını yıpratmak anlamında yorumlanamaz..
Eğer böyle bir iddia varsa savcılık bunu araştıracak. Sonuçta, kimse o ortaya çıkacak.. Yapanın yanına kâr kalmayacak..
Söylenti, şaibe, en tehlikeli gerçekten daha tahripkârdır..
Böyle bir iddianın gerçekliği niye Emniyeti yıpratsın.. Çürük elmalar ayıklanmadan nasıl diğer elmaları kurtaracaksınız.. Doğru yapanla yanlış yapan nasıl ayırt edilecek?..
Yaban otlarını çapalamak tarlaya zarar vermez ki..
Onun gibi Ergenekon ve Balyoz darbe planı iddiaları soruşturulmazsa asıl o zaman ordu yıpranır..
Yargılama konusunda suçlu-suçsuz belli olacak.. Ak koyun - kara koyun kim göreceğiz.
Ama birileri sanıklar üzerinde baskı kurarak, yargıya meydan okuyarak, konuyu TSK’nın şahsı manevisine karşı bir komplo gibi göstermeye çalışarak gerçeğin aydınlatılmasını, iddiaların araştırılmasını engellemeye çalışıyor.
Bu da sanıklar arasında suçsuzlar olsa bile, bu işe bulaşmış ve suçluluk psikolojisi içinde suyu bulandırmaya çalışan birilerinin olabileceği ihtimalini güçlendiriyor..
Kurunun yanında yaş da yanacak. Sonra birileri yaş insanlar yakılıyor diye, kendilerini gizleyip, onları öne çıkararak kamu vicdanında bir pencere açacaklar..
Orduyu yıpratanlar, varsa bu plana malzeme olanlardır.. Bu gerçeğin ortaya çıkmasını engellemeye çalışanlardır..
Bugün sanık sandalyesine oturtulanların kat be kat fazlası, YAŞ kararları ile ihraç edilirken bu insanlar hiç yargısız infazdan söz etmiyorlardı.
28 Şubat’ta, basında nerede ise sanık sandalyesine oturtulmamış yazar kalmamıştı, akredite birkaç kişi dışında..
Ben bir günde beş defa, haftanın 5 günü mahkemeye çıktığım oldu..
Benim de eşim ve çocuklarım vardı.. Kardeşim vardı.. Bugün sanık koltuğunda oturan bazıları, kaç kez lehime karar verildiği halde askeri mahkeme kararını komutan emri ile bozdurup mahkûm ettirmeye çalışıyorlardı beni, “darbe yapmayın” dediğim için.. BÇG’nin kurucusuna “Hakkımı helal etmiyorum” dediğim iddiası ile gıyabımda yargılanıp mahkûm edilmedim mi? Halbuki, öyle bir şey de yazmadım.. Ne yani bir de hakkımı mı helal mi edecektim, ayrıca. Celladımın bile hakkını savunurum ama onları asla alkışlamayacağım..
Orduyu yıpratanlar bu gerçekleri ortaya çıkaranlar değil, bu fişlemeleri yapanlar..
O telefon konuşmaları neydi öyle. O meydan okumalar, tehditler, muhtıralar, fişlemeler...
Darbe gerçekleşseydi, tutuklanacak general sayısı toplamın %10 değil, daha fazlası olacaktı..
Bunlar suçlu ya da değil. Suçlular cezasını çekmeli. Suçsuz olanlar, suçluları aralarına alıp saklamaya çalışırlarsa suça ve suçluya yardım ettikleri için kendileri de zarar görürler. Zalimlere yardım etmeyin sonra ateş size de dokunur. Unutmamak gerekir ki, haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır. Değil onları korumak, susmak bile böylesine ağır bir sorumluluk sebebidir..
Ayrık otları temizleniyor. TSK darbecilerden kurtulduğu gün, çetelerden kurtulduğu gün daha güçlü olacak, Media da siyaset de bürokrasi de STK’lar da.. Selâm ve dua ile..
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT