1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Dilipak

  3. Orduda her zaman darbe planları yapan bir grup var!
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

Orduda her zaman darbe planları yapan bir grup var!

22 Ocak 2010 Cuma 05:21A+A-

Taraf’ın deşifre ettiği işin içinde, 29’u general 162 subayın bulunduğu darbe planı ile ilgili olarak cevabını arayan soruları sıralayacağım, ama önce kısa bir not. Bunu bana ilk söyleyen Süleyman Arif Emre.. Orduda bir grubun, her zaman her yeni iktidar ve her yeni durumla ilgili olarak iktidara el koymak üzere plan yaptığını ve iktidarların her icraatının yakın takibe alındığını söylemişti..

Son darbe planı da bunu gösteriyor.. Şimdiden şunu söyleyebilirim ki, en az 250 sanıklı yeni bir darbe davası eşikte..
Beni en çok rahatsız eden de, AK Parti’nin içinde etki ajanlarının bulunduğu ve bunların merkezde durdukları söyleniyor. Tam ifade şöyle: “AKP içinde de harekatımıza, müzahir ve dost gruplar bulunmakta, ihtimaller karşısında yönetici elite yakın durmaktadırlar.”
Peki kim bunlar? Bu darbe planının ayrıntılarını yazacak değilim. Onu zaten gazetelerden, internetten, televizyonlardan okudunuz, dinlediniz..
AK Parti içindeki bu “dost kuvvetler” kimler?
Bana göre bunlar hâlâ yerlerinde duruyorlar..
Sadece AK Parti’de yoklar, diğer partilerde de varlar. Vakıflarda, derneklerde, sendikalarda, hatta tarikatlarda da varlar.. Herkesin bu açıklamaları tekrar tekrar okuması gerek ve 7-8 Hasan Paşa mantığı ile dikkatli olması gerek. Bu süreç bazı gerçekleri anlamak ve tedbirli olmak açısından son derece açıklayıcı ve öğretici.
Bakalım şu sayıları 100’den fazla gazeteci, yazar, bilim adamı ve STK yöneticisi, işadamı “ajan”lar kimmiş? Ve hedefteki işi bitirilip defteri dürülecek o kişiler kimmiş!..
Suçlananlar, iddiaları hayal mahsulü olarak reddediyor. Ama iddia sahipleri ıslak imzadan söz ediyor ve iddialarında ısrarlılar ve belgeleri yayınlamaya devam edecekler.. Göreceğiz kim haklı kim değil. Halep orada ise arşın burada.. Bu iddialar “kağıt parçası” mı, “belge” mi göreceğiz..
Operasyon planında adı geçen o subaylar şimdi neredeler, ne iş yapıyorlar ve bundan sonra ne yapacaklar?. Kaçacaklar mı, intihar mı edecekler, saldırıya mı geçecekler?.
Sahi, bu darbe planları yapılırken MİT, Emniyet istihbaratı ne yapıyordu? Bu darbe planlarına ilişkin bugün elde başka bir bilgi ve belge yok mu? Genelkurmay ve Jandarma istihbaratı bu olaylar olurken ne yapıyordu?
Bakalım haklarında nasıl bir işlem yapılacak?.. İktidar hâlâ bu EMASYA ve İç Hizmet Kanunu için beklemeye devam edecek mi? Baykal ve Bahçeli konuşmaya devam edecek mi? Başbuğ bu işi “kağıt parçası” diye alaya alacak mı? “Malum Media” bu gerçekler karşısında ne diyecek?
Ve tabii merak ettiğim bir başka konu da, bu belgeleri açıklayan Taraf kapanacak mı? Hani Nokta dergisi Özden Örnek’in anılarını yayınlayınca kapatılmıştı, bakalım şimdi ne olacak?.
Aradan yıllar geçti, Özden Örnek davası hâlâ görülmeye başlanmadı.. Bakalım bu darbe planı ne zaman yargıya intikal edecek, ne zaman iddianame hazırlanacak ve ne zaman sanıkların ifadesi alınacak?. İddialar vahim.. Rezalet. Skandallarla dolu.. Yunanistan’la savaş çıkartacaklar. Kendi uçağımızı düşüreceğiz. Cami bombalayacaklar. Parlamentoya baskı kuracaklar. Darbe yapacaklar.. İşin daha kötüsü ne biliyor musunuz? Tek darbe planı bu değil, 2000’den bu yana.
Daha 28 Şubat’ı hiç konuşmuyoruz..
Yeni darbe planı 5000 sayfayı geçiyor ve bütün ayrıntılar düşünülmüş. Onun için çok fazla isim ve görev tanımı yapılmış.. Bu durumda, herhalde hakim ve savcıların iddialarla ilgili belgelere ulaşmak için aylarca kozmik odada çalışma yapmaları gerekecek.. Düşünebiliyor musunuz, İstanbul’da iki camiyi bombalayacaklar, hemen Ankara’dan, o konuda televizyonlarda yorum yapacak isimler hazırlanacak ve televizyonlara çıkartılacaklar..
Dün yaptığım çağrıyı tekrarlıyorum. Herkes bildiğini ortaya koysun. Özellikle ASDER’deki arkadaşlar.. Bu çerçevede geçen gün Ersönmez Yarbay konuştu. Mehmet Elkatmış bir şeyler söylemeye çalışıyor. Başkaları da olmalı. Bedri İncetahtacı rahmetli cesaretle gitti bu olayların üzerine. Tek tek ortaya çıkarak olmuyor bu.. Ve şimdi konuşmanın, yazmanın tam zamanıdır.. İsminizin ortaya çıkmasını istemiyorsanız, posta, internet yoluyla, ya da başkaları üzerinden herkes elindeki bilgi ve belgeyi yargıya, mediaya taşımalı. İnsan hakları ve hukuk kuruluşlarına, birden fazla adrese taşınmalı bu bilgiler. Kendi fazla bir şey bilmeyen, ama bilenleri bilenler, o bilenleri konuşmaya, yazmaya teşvik etmeli, cesaretlendirmeliyiz.. Bu kanlı ve kirli oyuna bulaşan ve bugün vicdanen rahatsızlık duyanlar bildiklerini birileri ile paylaşmalı.. Taraf’ın anlattığı şeyler bilinmeyen şeyler değil. Ama ilk kez belgelerle ortaya konuyor. Ete-kemiğe bürünüyor iddialar.. Bakalım şimdi suçlananlar bu olanlar karşısında neler diyecekler?. Nasıl savunacaklar kendilerini göreceğiz..
O tarihlerde bu eylemlerin içinde olan biri olarak, o dönemde dönen dolapları öğrenmek istiyorum. Demek ki, felaketi teğet geçmişiz.. Allah korumuş. Şimdi bu belgeler ışığında her şeyi yeniden gözden geçiriyorum.. Herkesin de aynı şeyi yapması gerek. Ha bu bize ders olsun.. Bundan sonra benzer şeyler hiç olmayacak değil..
Mayınlı tarlada top oynar gibiyiz. Siyaset kurtlarla dans gibi sanki.
Film senaryoları genelde abartılıdır biraz. Hayal ürünüdür çünkü. Ama bu örnekte hayal gerçeklerin sınırına ulaşamıyor bile.. Hani Şubat’ta eyleme geçeceklerdi! Şubat geliyor gelmesine de, gündem yeni bir darbe planının deşifre edilmesi ile yeniden tepetaklak oldu!
Sahi bu Taraf’ın açıkladığı darbe planının hayata geçirilmesini önleyen ne oldu acaba?
Evdeki hesabın çarşıya uymadığı çok açık.. Dış destek bulamıyorlar. Halkı peşlerine takamıyorlar, kendi içlerinde görüş birliği yok, tamam da asıl sebeb ne? Peki darbe planı gerçekleşmedi. Planın gerçekleşmesini engelleyen bir güç var o zaman. Peki o güç bu ve benzer planların deşifre olması için niçin bugüne kadar bekledi? Bu konu da üzerinde düşünülmeye değmez mi?
Bu darbe planları sadece izleyicisi durumuna düştüğümüz, heyecan verici bir hikayeden ibaret değil, sözkonusu olan bizim hayatımızdır ve mutlaka herkesin bu konuda, olanlardan ders almak ve tecrübi bir birikime sahip olmaktan öte yapması gereken bir şeyler vardır..
Şimdi bütün bunların üzerine, bir yandan AYM’nin, askerlerin adli yargıda yargılanmalarına imkan tanıyan yasanın iptali ile ilgili CHP’nin başvurusu ile ilgili karar sürecini izleyin, bir yandan da şu haberi okuyun: (Bu haberi okurken fonda 10. yıl marşı ve/veya Harbiye Marşını dinleyebilirsiniz) Ağca’nın 2006’daki yanlış tahliyesine karar veren mahkemelerden biri Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ydi. Mahkemenin, tahliye kararını veren heyetinde Neslihan Aboşoğlu da bulunuyordu. Hâkimin, o dönemde Kartal savcısı olan eşi Yılmaz Aboşoğlu istifa ettikten sonra Ağca’nın avukatı oldu ve tahliye sürecini yönetti. Ağca 2006’da tahliye olurken birçok mahkemede farklı işlemler yapılmıştı. Bu mahkemelerden biri de Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ydi. O dönemdeki Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin kararına göre, Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Ağca’nın cezalarını toplarken yanlışlık yapmıştı. Yargıtay’ın bozduğu bu kararı veren mahkemenin başkanlığını Meryem Üstüner yapıyordu. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Yargıtay’a yeni seçilen 34 hâkim arasında Meryem Üstüner’e de yer verdi.. Biliyorsunuz, daha önce de Ağca askeri cezaevinden sırra kadem basmıştı. Her şey gayet açık ve net değil mi? Anlaşılmayan bir husus var mı efendim! Selam ve dua ile..

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT