1. YAZARLAR

  2. Ahmet Varol

  3. Ordu Kimi Koruyor?
Ahmet Varol

Ahmet Varol

Yazarın Tüm Yazıları >

Ordu Kimi Koruyor?

12 Şubat 2011 Cumartesi 00:05A+A-

Dünkü yazımızı Mısır’daki ordunun tutumunu müteakip yazımızda tahlil edeceğimizi ifade ederek bitirmiştik.

Fakat biz bunu yazarken henüz ordunun gelişmelere biraz daha sıcak müdahalesi anlamına gelen “bir nolu bildirisi” yayınlanmamıştı. O bildiri zihinlerde “acaba ordu kademeli bir şekilde yönetime el mi koyuyor?” sorusunun oluşmasına yol açmıştı. Böyle bir şeyin gerçekleşmesi durumunda sonucunun olumlu mu yoksa olumsuz mu olacağı konusunda tereddütler vardı.

Ardından Hüsni’nin kenara çekilme açıklaması yapacağı haberlerine binaen herkes devir işleminin ne şekilde olacağını merak ederek açıklamasını beklemeye başladı. Açıklama ordunun atlanarak yani by pass edilerek ABD ve İsrail’in uzun süreden beri Hüsni sonrası için hazırladığı bilinen Ömer Süleyman’a başkanlık yetkilerinin devredildiğini ortaya koydu.

Halk elbette böyle bir devir işlemini onaylamıyor ve Mısır’da ismin değil sistemin değişmesini istiyor. Şimdi yorumcular halkın talebinin gerçekleşmesinde ordunun tutumunun büyük rol oynayacağı görüşünde. Peki, yönetime el koyarak mı yoksa yöneticileri halkın taleplerini kabule zorlamak ya da rejimin temel kurumlarını basarak devre dışı bırakmak isteyen gençlerin önünü açmak suretiyle mi? Biz de bu sorudan hareketle dünkü yazımızda da vaat ettiğimiz üzere ordunun, ayaklanmanın ilk gününden itibaren izlediği tutumunun genel bir değerlendirmesini yapmak istiyoruz.

Ordunun hadiselerin ilk günlerinden itibaren, göstericilere şiddet uygulamayacağına dair açıklamalar yapması kamuoyunda olumlu bir kanaat oluşmasına vesile oldu. Tabii bu açıklamalardan hemen önce Genelkurmay Başkanı Korgeneral Sami Anan’ın ABD ziyareti gerçekleştirmiş olması da bu tutumun ABD’nin talimatlarına dayandığı yönünde yorumlar yapılmasına ve bu yorumlara bina edilen bazı komplo teorileri geliştirilmesine yol açtı.

Ordu Kahire’deki gösteriler karşısında zaman zaman tutuklamalar yaptıysa da göstericilere karşı şiddete başvurmama taahhüdünü de büyük ölçüde yerine getirdi. Bununla birlikte Kahire’yi aynı zamanda vitrin olarak değerlendirdi. Başkent dışında ise aynı derecede yumuşak değildi. Birçok şehirde Kahire’deki gösterilere katılmak isteyen kalabalıkların yollarını kesti, onları evlerine dönmeye zorladı, dönmeyenlerin de önemli bir kısmını askerî karargâhlara götürerek gözlem altında tuttu. Hatta bazı yerlerde gözlem altında tutulanlara işkence veya kötü muamele yapıldığına dair haberler ve raporlar da yayınlandı.

Ordunun üst düzey yetkilileri Kahire’deki tutumlarıyla ilgili açıklamalarında direnişçi gençlerin taleplerini meşru gördüklerini ve onları koruduklarını söylüyorlardı. “Koruma” ile kastettikleri de ordu mensuplarının onlara saldırı yapmalarını ve şiddet uygulamalarını engellemekti. Ama bir yandan da hâkim sistemin temel mekanizmalarını, önemli kurumlarını ve organlarını ayaklanan gençlere karşı koruma görevlerini eksiksiz bir şekilde yerine getiriyorlardı.

Muhalif siyasi oluşumların ileri gelenleri ve direnişçi gençler askerlerle karşı karşıya gelmek istemiyorlardı. Çünkü böyle bir hadisenin hem çok kan dökülmesine hem de olayların tümüyle kontrolden çıkmasına yol açması ihtimali vardı. Bundan dolayı Hüsni’nin ayak diremesine imkân veren birtakım resmi kurumlara baskın düzenleme planlarından hep karşılarına ordu mensuplarının çıkması, askerlerin bu kurumların binaları etrafında insan ve tank duvarı oluşturması sebebiyle vazgeçtiler.

Hüsni Mekruh’un yetkilerini Ömer Süleyman’a devretmesinin tamamen ABD ve İsrail’in hesaplarına paralel bir komplo olduğunun ve direnen halkın bu komployu kesinlikle kabul etmeyeceğinin bilinmesine rağmen Silahlı Kuvvetler Yüksek Meclisi adına yayınlanan iki numaralı bildiride bunun normal bir geçiş gibi gösterilmesi de diktanın mutlaka devrilmesi için meydanlara dökülen milyonlarda hayal kırıklığına yol açmıştır. Böyle bir açıklama Obama’nın “barışçıl geçiş” diye adlandırdığı ve gerçekte onun Mısır’la ilgili hesaplarını sağlama alma amacına yönelik yumuşak geçiş planını onay anlamına gelir.

Evet ordunun tutumu belirleyici olacaktır. Şöyle ki, halkın taleplerinin önünü açarsa süreci kısaltabilir. Eğer tanklarla ve insan duvarları oluşturarak kapatırsa halk taleplerinden vazgeçmeyecektir.

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT