Operasyonlar Husileri Masaya Oturtabilir mi?
Yemen Türkiye Büyükelçisi Abdullah Ali Fadhel Al Sadi, “Husiler askeri olarak kaybettiklerini hissederlerse görüşme masasına dönecek, uzlaşı ve tavizlere yanaşacaklardır.” diyor.
RÖP: ZELİHA ELİAÇIK / STAR
2011 yılında Yemen halkının özgürlük, eşit gelir dağılımı ve adalet talepleriyle başlayan gösteriler, Ali Abdullah Salih’in ülkeyi terketmesi ve ilerleyen dönemde de öldürülmesiyle sonuçlandı. Bu süreçte yönetime gelen Hadi hükümetine başkaldıran Husiler, 2014 yılında başkent Sanaa’yı kontollerine geçirdi ve hükümet geçici başkent Aden’e taşındı. BM Özel Temsilcisi Martin Griffiths’in taraflar arasında arabuluculuk yaptığı savaşta şu ana kadar 10 binden fazla Yemenli hayatını kaybetti. Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre 16.4 milyon kişi de sağlık hizmetlerine ulaşamıyor…
Arap Baharı’nın seyri ve Yemen’deki yansımalarını, Yemen savaşının nasıl bitebileceğini ve savaş sonrası senaryoları Yemen Türkiye Büyükelçisi Abdullah Ali Fadhel Al Saadi’yle konuştuk.
Yemen’de büyük bir kriz ve savaş yaşanıyor. Biz en başa,Arap Baharı’na dönelim… Arap Baharı, bir halk hareketi olarak başladı sonrasında savaşa giden bir süreç yaşandı. Başlangıcından bu güne Arap Baharı sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Arap Baharı Tunus’ta başladı. Tunus halkı ve tüm Arap halkları hak ve hukuk talep ediyordu. Çoğu Arap halkı diktatör rejimlerce yönetiliyordu. Demokrasiye, hürriyete adalete, eşitliğe inanmayan yönetimlerdi bunlar. Yemen toplumu da hürriyetin, eşitliğin, hukukun geçerli olduğu yeni bir toplum inşası için sokaklara çıktı. Bunun yanı sıra güvenli bir gelecek ve iş de talep ediyorlardı. Yemenliler bilindiği üzere silah taşırlar. Ancak bu protesto ve sokak gösterilerinde milyonlarca insan silahını bir yana bıraktı ve barışçı bir biçimde değişim talep etti. Ali Abdullah Salih 33 yıl ülkeyi yönetti. Ancak yönetim barışçıl bir çözüme inanmadı. Halkın taleplerine ve değişim isteğine inanmadı.Bu yüzden de bu devrime silahla mukavemet gösterdi. Halktan pek çok kişi öldürüldü.
Pek çok Arap ülkesinde de adil gelir paylaşımı olmadığı, insanların haklarına hukukuna ihtiram gösterilmediği için halklar bıkma ve isyan noktasına geldi. Arap Baharı’ndan sonra geçiş sürecinde bazı ülkeler başka bir yola evrilirken Yemen ve Suriye gibi ülkeler silahlı çatışmalara sürüklendi. Bunun sonucunda ya eski baskı günlerine geri dönülecek ya da sivil yeni bir yönetim kurulacaktı. Yemen halkı mezhebi fikirlere inanan ayrılıkçı grupları reddetti. Tanrı adına ya da din adına yönetilmeyi reddetti. Şu an adalet ve eşitlik getirecek demokratik yeni bir düzeni kurmanın eşiğindeyiz. Bunun ön aşamasındayız. Yeni Birleşik Yemen gerçekleştirilecek. Olan budur Yemen’de.
Yemen’de yaşanan savaşın tarafları kim ve belki daha önemlisi bugün gelinen noktada bu savaşın kazananı ve kaybedeni kim? Kazananlar ne kazandı, kaybedenler neyi kaybetti?
Elbette bu savaşın kazananı Yemen halkının iradesidir. Kaybedenlerse halkın taleplerine silahla karşılık verenlerdir. Siyasi çözümü ve alınan uzlaşı kararlarını reddedenler kaybetmiştir. Bölgesel olarak bir tarafın yardımına bağımlı olanlar -ki bu taraf İran’dır- kaybedecektir. Husi projesi başarısızlığa uğramaya mahkum. Birleşik Yemeni kurma meselesini Milli Diyalog Konferansı’nın ortaya koyduğu çerçevede gerçekleştirip tamamlayacağız.
Yemen’de uzun zamandır çatışmalar yaşanıyor. Savaş hala devam ediyor. Ne olacak ya da olmalı ki bu savaş bitsin?
Savaşın bitmesi için uluslararası toplumun Husilere baskı uygulaması gerekiyor. Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararlara uymaları ve siyasi çözüm için temel esasları kabul etmeleri gerekiyor. BM Güvenlik Konseyi’nin,Husilerin şiddete son vererek silah bırakması, milislerini tüm şehirlerden geri çekmesi yönündeki 2016 numaralı kararına uymayanları noktasında baskı yapılması lazım. Meşru hükümete devrim yapmaya çalışan ve siyasi çözümün önünü tıkayan bu gruplar kınanmalı ve çözüme zorlanmalı. Bunun yapılması önemli zira milislere ve hatta başka diğer gruplara da meşru bir hükümete karşı başkaldırmaları noktasında cesaret verilmemesi gerekiyor.
Şu an savaştaki güç dengelerini dikkate alacak olursak bu denklemde nasıl bir değişiklik olmalı ki savaş bitebilsin?
Yemen’in meşru hükümeti barışçıl çözüme inanıyor. Ancak Husiler barışçıl ve uzlaşma yoluyla bir çözüme varılabileceğine inanmıyor. Aksine silah ve güçle hedeflerine ulaşabileceklerini zannediyorlar. Resmi hükümetin önünde izleyebileceği iki yol var. İlki barışçıl ve siyasi yol. Diğeriyse askeri yol. Hükümet askeri gücü Husileri görüşme masasına döndürmek için kullanıyor. Husiler askeri olarak kaybettiklerini hissederlerse görüşme masasına dönecek,uzlaşı ve tavizlere yanaşacaklardır. Hudeyde’deki askeri operasyon da Husileri görüşmelere zorlamak ve artık donma noktasına gelen görüşmelerde bir yere varmak için önemli ve etkin bir adımdır.
Yemen’in geleceğine bakacak olursak önümüzde hangi senaryolar var? Yemen tek devlet olarak kalabilecek mi yoksa iki ya da daha çoklu bir bölünme mi yaşanacak?
Savaş bittikten sonra Yeni Birlik Milli Diyalog Konferansı’nın kararları uygulamaya geçirilecek. Bu kararlar Yemen’in siyasi geleceğinin çerçevesini çiziyor, geleceğin Yemeni’nin ne olacağını belirliyor. Buna göre altı bölgeden oluşan yeni bir BirleşikYemen öngörülüyor. Yemen halkının taleplerine karşılık verecek adaleti ve adil gelir dağılımını tesis edecek bir nizam olacak bu.
Husilerin Yemen’in geleceğinde bir rolü olacak mı?
Husiler siyasi çözüme uydukları, silah bırakıp şehirlerden çekildikleri ve siyasi bir parti oldukları zaman, Yemen içindeki herhangi bir oluşum gibi anayasal çerçevede siyasi haklarını kullanabilecekler.
İran’ın Suriye savaşında kaybetmesi ya da kazanmasının Yemen savaşına etkileri olur mu?
İran Yemen savaşına müdahil oldu. Husilere silah ve maddi olarak da yardım etti ve terörist grupları destekledi. Ancak İran Yemen’de ulaşmak istediği hedeflere ulaşamayacak. İran’ın Yemen’den elini çekmesi gerekiyor. Bölgedeki hedeflerini Husilerce gerçekleştirebileceğine inanmakla hata yapmaktadır. İran projesi başarısız olacak, Yemen, Körfez demetinin içinde ve Arap kalacak.
Batı ülkelerinin Yemen savaşındaki rolü nedir? İnsani yardımlar dışında güvenlik, stratejik ve siyasi açıdan Batı’nın Yemen’e müdahil olmasını gerektirecek şartlar mevcut mu?
Batılı ülkeler Yemen Savaşı’na girmedi. BM ve uluslararası toplum siyasi çözümü destekledi ve Güvenlik Konseyi bu doğrultuda birçok karar çıkardı. Uluslararası toplum Yemen’in birliğinin sağlanması, istikrar ve geçiş sürecinin sağlıkla yürütülmesi için resmi hükümete destek veriyor. İşgal ettikleri şehirlerden çekilmeleri silahlarını devletleri teslim etmesi için Husilere baskı uyguluyor. Çocukların savaş alanlarından kurtarılması, halka ve komşu ülkelere yönelik güvenlik tehdidinin ortadan kaldırılması ve çatışmanın bitirilmesi için uğraşılıyor. Uluslararası toplumun rolü budur. Burada sorun Husilerin Yemen’deki çatışmaların çözümüne yönelik uluslararası toplumun aldığı kararlara uymamasıdır. Husiler çatışmanın devamını istiyor. İnsani krizin devamının da kendilerine askeri ve siyasi kazanımlar sağlayacağını düşünüyorlar. Siyasi çözümü engellemelerinin sebebi bu.
Yemen’deki çatışmalar bir iç sorun olarak başladı ancak daha sonra bölgesel bir çatışmaya dönüştü. Bir sonraki aşamada Yemen meselesinin Suriye’deki gibi uluslararası bir soruna dönüşeceğini düşünülebilir mi?
Hayır. Uluslararası toplum Yemen’de yaşanan çatışma ve krizin çözümünde birlik ve uzlaşı içinde tek ses olarak hareket ediyor. BM özel temsilcisi nezdinde de belirlenen prensipler çerçevesinde tüm tarafları toplayıp bir çözüm bulmaya çalışıyor. Suriye’deki durumdan farklı. Bunun yanı sıra en yakınımızda bulunan Körfez ülkeleri de yanımızda.
2011 yılına döndüğümüzü düşünürsek Yemen’deki Arap Baharı’nın savaş dışında başka bir kaderi de olabilir miydi?
Elbette burada geçiş süreci ve siyasi çözüm arandı ancak maalesef Husi güçleri siyasi çözümü reddetti. Ali Abdullah Salih’i desteklediler, geçiş sürecini desteklemediler, Milli Diyalog Konferansı’nın kararlarını da tanımadılar. Husiler Yemeni velayet-i fakih yani İran’dan mollaların rehberliğinde yönetmek istiyor. Şu an Yemen halkının içinde bulunduğu trajedinin sorumlusu Husilerdir. Çünkü silah kullananlar onlar. Ancak ben Yemen halkının kurtuluşunun ve zaferin çok yakın olduğunu düşünüyorum buna inanıyorum.Yemen ve halkı yeni bir geleceğin eşiğinde.Mahrah’danSaada’ya tüm Yemen halkını taleplelerine kulak verecek bir nizamla yönetilecek.
Abdullah Salih’in öldürülmesinin Yemen’deki savaşın seyrine bir etkisi oldu mu?
Ali Abdulah Salih, 2004 -2010 yılları arasında altı yıl Husilerle savaştı. Fakat siyasi düşmanlarından kurtulmak ve yönetimi tekrar ele geçirmek istediği için Husilerle aşamalı bir ittifaka gitti. Husiler yürüttükleri ajandada belli bir merhaleye ulaşmak için bunu kullandı. Husiler ve Salih arasındaki ilişki için “geçici ve başarısız bir evlilikti” diyebiliriz. Husiler Ali Abdullah Salih’i elimine etmek istiyordu aslında. Salih öldürüldüğünde Husilerin hamisi konumundaydı. Aslına bakarsanız Husilerin ne Salih ne de Yemen halkı umurunda... Yüzlerce senedir öldürmekle meşguller. Yemen halkınıda öldürüyorlar.
Türkiye savaş sonrası kalkınmada rol almalı
Türk kamuoyu Yemen meselesine yeterince ilgi gösteriyor mu? Kamuoyunun ilgisini çekmek için neler yapılabilir?
Yemen sorununda insanların zaman zaman yanlış kaynaklardan bilgilendiklerini görüyoruz. Fakat Türkiye, Yemen halkına siyasi ve insani destek veriyor. Bu devrim hareketinin sonlandırılması noktasında da meşru hükümetin yanında duruyor. Türkiye ile tarihi ve kültürel bağlarımız var. Özel bir ilişkimiz olduğu söylenebilir. Savaş ve çatışmalar bittikten sonra Türkiye Yemen’in kalkınmasında aktif, olumlu ve önemli bir bir rol oynayacaktır. Yemen’in yeniden inşa ve imar sürecinde de Türkiye’nin bize destek vereceğini umuyoruz. Yemen halkı için Türkiye’nin gayretleri her türlü takdirin üzerindedir.
HABERE YORUM KAT