Onlarla kaybedecek vaktimiz yokmuş!
Cumhurbaşkanı Erdoğan grup toplantısında, yayınladığı videolarla birçok ismi hedef alan organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddiaları, İBB’nin faaliyetleri ve partisinin kirli ilişkilere dahil edilmeye çalışılması ile ilgili konuştu.
HAKSÖZ HABER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, isim vermeden Peker'i işaret ederek Peker'in iddialarına 'iftira' derken, muhalefet partilerini de suç örgütleri ile beraber hareket etmek ve onlardan medet ummakla suçladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü grup toplantısı konuşmasında, "FETÖ'den PKK'ya organize suç örgütlerine kadar tüm yeminli millet düşmanlarının iftiralarını Meclis kürsüsüne taşımakta ısrar edenleri gördükçe ülkemiz adına üzülüyoruz. Biz ülkemize ve milletimize dair her meseleyi tüm taraflarıyla kamuoyu önünde oturur, konuşur, tartışır, değerlendiririz. Ama bunu asla terör örgütleriyle veya suç örgütleri mensupları üzerinden yapmayız. Onlarla kaybedecek vaktimiz yok" sözlerini kaydetti.
Erdoğan’ın suç örgütleri mensuplarının söylediği sözler üzerinden konuların konuşulması ve değerlendirilmesi ile ilgili ifade ettiği sözleri çelişkili bulunduğu gibi halk önünde tartışmaktan en önemlisi 'konuşmaktan kaçınan bir AK Parti imajı olduğu gerçeğinin' ıskalandığını gösterdi.
Ve yine önce; ‘bizim bu iddiaları gündemimize dahi almamız söz konusu bile değil’, 'meclise taşınmasına üzüldüklerini' belirtirken hemen peşi sıra ‘bu tür iddiaları kamuoyu önünde konuşur tartışırız’ ve ardından ‘ancak onların söylediği şekilde değil’ demek geçen yaklaşık 50 günlük (ilk iddialardan bugüne) süre düşünüldüğünde neye tekabül ediyor doğrusu pek anlaşılamadı!
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hakkında ortaya atılan iddiaların araştırılıp, soruşturulup, tartışılmadığı hatırlanırsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinin karşılığı da bir nebze olsun anlaşılabilir diye düşünülüyor.
Yine İçişleri Bakanı, organize suç örgütü liderinin kendisi aleyhindeki konuşmalarına cevap verirken bürokrasi içerisindeki güç mücadelesi ve kavgaları dışarıya yansıtmış ve bir siyasinin 10.000 dolar rüşvet aldığını iddia etmiş, ismin kim olduğunu ise savcılara söyleyeceğini belirtmişti.
Günler, haftalar geçedursun ne İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ne de iktidar yetkilileri bu ismin kim olduğuna dair tartışmalara dahi katılmamış böyle bir iddia yokmuş gibi davranmış, savcılara bu ismi söyleyip söylemediği dahi gündeme getirilmemişti.
"Onlarla kaybedecek vaktimiz yok" denirken 50 günlük süre içerisinde derin ve kirli ilişkileri olan isimlerin kaçı hakkında soruşturma hazırlandı? Kaçı hakkında görevi kötüye kullanma dosyası oluşturuldu? Kaçı hakkında gerçekler bunlar değil alın size bunlar da kanıtı dendi? Ortaya atılan iddiaların hangisi şeffaf bir şekilde cevaplanabildi? Kamuoyunun haftalardır merak ettiği bu soruların cevabı nerede ve kimde? Bu sorular yanıtsız kalmışken 'onlarla uğraşacak vaktimiz yok' deniyor!
Bu gündemi uzun süredir meşgul eden malum şahsın iddialarını iktidarın ve partinin kimi mensuplarının görmek istemediği ve konuşmak istemediği kesin olarak anlaşılabiliyor. Buna karşın bu konuyu konuşmak isteyenler de ithamlarla (FETÖcülük, ABD ajanlığı, dış güçlerin oyuncağı, BAE'nin esiri) gibi söylemlerle küçük düşürülmeye, sözleri değersiz kılınmaya çalışılıyor. Sonra da vaktimiz yok işimiz gücümüz var sizinle mi uğraşacağız deniyor. O zaman da kamuoyu ne yapıyor?!
Sözde muhalefet hariç hiç kimse AK Parti iktidarının yapılan güzel işlerini kötülemiyor, mafyayı geçmişte yerin dibine sokuşunu hatırlayarak gurur duyuyor. Bugün ise iktidara; "Bak sen bunları yaptın bir daha yap! Göm şu mafya ile ilişkili isimleri, at onları mahkemenin önüne!" denince iktidarın kimi sahipleri; "Olmaz öyle şey" diyerek "Her şey iftira!" diyerek konuyu çarpıtarak unutturacaklarını sanıyorlar. İnsanlar partiyi ve iktidarı kötülemediği gibi aksine ortaya atılan iddiaların kirli ilişkiler barındırdığını ve bundan temiz veya kirli herkesin etkilenebileceği gerçeğinin görülmesini istiyor!
'Her itiraz, her araştırma soruşturma açılmalı talebi iktidarın aleyhine olarak değerlendirildiğinde ortaya gerçek olmasa dahi konuşulmamasından, tartışılmamasından gelen etkilerden kaynaklanan iktidara dönük tepkiselliği doğurdu.' Ve iktidar bu gerçeği görmek istemiyor!
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun televizyon karşısındaki gerçekler ile iddiaları birbirine harmanladığı konuşmaları hatırlandığında iktidarın İçişleri Bakanının ortaya atılan iddialara somut ve nesnel cevaplar sunmadığı görüldü ve bir tatminsizlik yaşandı.
O halde 50 gün öncesinden veya bugünden itibaren kati surette reddetmek yerine iddialar çürütülseydi bugün bu tezat barındıran konuşmalar gerçekleşmeyecekti diyebilir miyiz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan partisi hakkında dile getirilen iddialar için: “Hal böyleyken AK Parti'yi kirli senaryoların içine yerleştirme gayretlerini kabul etmemiz mümkün değildir. Terör örgütleriyle de suç örgütleriyle göğüs göğüse mücadele eden parti biziz. Kendi kirli geçmişlerini bizi karalayarak örtebileceklerini sananlar, sosyal mecra üzerinden değil, demokratik mecralarla yönetildiğini 2023'te bir kez daha göreceklerdir.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında gerçekleri dile getirirken partisindeki kimi isimlerin kirli ilişkiler kurmadığını iddia ediyor veya öyle düşünüyorsa bugüne kadar ki aleyhte yer alan tüm iddialar baz alınarak değerlendirme yapılmalıdır.
Partide ve yönetimde 'ebeden kirli ilişkilere yer verilmediğini' iddia etmek gerçekten çok büyük bir iddiadan başka bir şey olmaz. Ona gerçek demek; akıl, mantık ve tarihi olaylar ile değerlendirildiğinde asla mümkün olmayacaktır!
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’deki tüm iktidarların yaptığı ‘beka mevzuunu’ yeniden gündeme getirdiği konuşmasında şöyle dedi: “Bize iftira atan kesimlere baktığımızda arkalarında 3-4 örgütün bulunduğunu görürüz. Bunlardan biri PKK ve sivil görünümlü uzantılarıdır. Bir diğeri FETÖ terör örgütüdür. Diğeri ise eskiden beri Ermeni örgütlerinin artığı kuruluşlardır. Şimdi bir de organize suç örgütü mensuplarını eklediler. Bunların hepsi aynı kaynaklardan beslenmektedir. Tüm bu malzemeleri kişisel ikbal uğruna tekrarlayan bir kısım siyasetçileri de bu listeye eklememiz gerekiyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan elbette haklı olarak kimi siyasilerin kişisel hırsları uğruna bu tür organize söylemlere dahil olabildiklerini dile getirirken haklıdır. Ancak çok yönlü soruşturmalar ile kişisel hırsları uğruna dahil olan bu isimleri bilmek de kamuoyunun hakkı olduğu gibi siyasetin adil ve şeffaf yürütülmesini beklemek de kamuoyunun hakkıdır. Sürekli olarak temiz ve şeffaf bir siyasetten bahsedilirken kirli ilişkiler kuran, bu ilişkiler üzerinden rant sağlayan, bu ilişkiler ile kariyer kovalayan siyasilerin omurgasızlıkları deliller ile kamuoyu önünde hesaba çekilmelidir. Üzerine sadece söylem kurularak çözümsüz tartışmaların kamuoyunu mutlu ve tatmin ettiğini söylemek izana aykırıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında AK Parti’nin icraatlarını dile getirirken şöyle söyledi: “Bizim gündemimizde ülkemize ve milletimize yapacağımız hizmetlerden, eserlerden, 7 düvele karşı verdiğimiz ve vereceğimiz mücadelelerden başka konu yoktur. Milletimizle birlikte sizler de takip ediyorsunuz. Onlarca yol, tünel, köprü, baraj, millet bahçesi, toplu konut açılışı yapıyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni aldıktan sonra CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun sözde faaliyetleri için de şu ifadeleri kullandı:
“Silahtarağa'daki arıtma tesisini törenle durduran, metro inşaatını toprakla kapatan, Küçükçekmece derelerini bakterilere teslim eden pek çok yerde çöp toplamaktan aciz olan her yerinden basiretsizlik akan bir zihniyete bu ülkeyi terk edemeyiz. Herkes öncelikle kendi işini yapacak. Sokağıyla, parkıyla, deniziyle şehrini koruyacak. İşini yapamayanların eksikliklerini kapatmak bize düşüyorsa, gereğini yerine getirmekten çekinmeyeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “kamuoyu önünde konuşur tartışır gereğini yaparız” minvalindeki sözleri neye tekabül ettiği bilinmediği gibi sonuçları olacak mı diye de düşündürtüyor? Umuyoruz ki bir şeylerin artık konuşulup kamuoyu ve yargı önünde netliğe kavuştuğunu görürüz.
HABERE YORUM KAT