1. YAZARLAR

  2. Yıldıray Oğur

  3. Onları Bu Hallere Düşürenler Utansın
Yıldıray Oğur

Yıldıray Oğur

Yazarın Tüm Yazıları >

Onları Bu Hallere Düşürenler Utansın

07 Mart 2010 Pazar 11:07A+A-

Eskiden Şevki Yılmaz vardı. Şimdi Canan Arıtman var.

Eskiden kara cüppeleriyle korku filmi efekti uyandırmak için etrafta dolaşan Aczmendiler vardı, şimdi kırmızı bayrakları ve “Hepinizi asacağız” pankartlarıyla yürüyüş yapan Türk Solu dergiciler var.

Eskiden sarıklı, çarşaflı Kelime-i Şehadet bayraklı gösteriler tepki çekerdi, şimdi altı oklu, çarşaf yırtan laik teyzelerin gösterileri tepki çekiyor. CHP bile bu görüntüleri kaldıramayıp o teyzeleri partiden atıyor.

Peki, neydi güle oynaya çarşaf yırtıp Halife’nin gidişini kutlayan bu kadınların suçu?

Siz o kadınlara okulda bunu öğretmediniz mi? “Atatürk Samsun’dan güneş gibi doğdu, önce karanlık bulutları sonra hain padişahı kovdu, kadınları kafeslerinden çıkarttı, çarşafı parçaladı, kumaşından da şapka yaptı.”

Bunu tarih diye öğretmediniz mi yıllarca o kadınlara, o kadınların çocuklarına ve hâlâ öğretmiyor musunuz torunlarına?

Azıcık realizm katıp bunu bir eylem haline getirince mi istenmeyen laik teyzeler oldular?

Siz bu kadınları yıllarca ‘laiklik elden gidiyor, şeriat geliyor’ diye kokutmadınız mı? Daha iki yıl önce “Tehlikenin farkında mısınız” diye bu kadınları sokaklara döküp, sonra da yılbaşında dansöz izleyince “A şeriat falan gelmez bu ülkeye” diye yarı yolda bırakmadınız mı?

Akmerkez’deki kitapçıda en çok satan kitaplar Banu Avar’ın “Herkes CIA ajanı”, Ergun Poyraz’ın “Herkes Fethullahçı” ve Soner Yalçın’ın “Herkes Öyle Böyle” konulu kitapları değil mi?

Evlerinde oturup dizi izleyen, torun kovalayan bu teyzeleri önce dolduruşa getiriyorsunuz sonra da laik negatif enerjilerini atmak için iki top çarşaf cartlatınca partiden atıyorsunuz. Haksızlık bu, öyle değil mi?

Özkök yazılarından bööğ geldi

Tamam anlıyorum. Ertuğrul Özkök sahiden de demokrat bir bünyenin kaldıramayacağı bir isim. Gazeteciliğin dokuz kusurlu hareketinden altısını yapmıştır herhalde. Evet, 28 Şubat’ta, 27

Nisan’da “ama hükümetler askere bu fırsatı vermemeliydi” tarzı falan sahiden sinir bozucuydu. “Başbakan aradığında Falkland Adaları’nda ahtapot yiyordum” teşhirciliği de öyle.

Ama artık yeter yani. Ertuğrul Özkök’ün günahları konulu bir yazı daha okursam, yandaş-kullanışlı demeden o gazetenin üzerine kusacağım. Keşke Perihan Mağden, Özkök için bir veda yazısı yazabilseydi de bu iş erkenden bitirilseydi.

Memlekette devrim gibi olaylar oluyor ama bu, bazı köşe yazarlarını Ertuğrul Özkök’un bu gelişmeyle mahcup olup olmayacağı kadar heyecanlandırmıyor.

Genel yayın yönetmenliğini bıraktıktan sonra her an “biz kaç kişiyiz dostlar” diye bir yazı yazmasından korkulan birini bu yazılarla ikna mı edeceğinizi zannediyorsunuz?

Anlayın işte, Ertuğrul Özkök sizin gibi düşünmüyor. Ne diye hâlâ ondan adalet, demokratlık, tutarlılık bekliyorsunuz ve öyle olmayınca da ona kızıyorsunuz ki?

Gazetelerde ne zaman “Ertuğrul, dinle koçum” diye bir yazı görsem bu yüzden karamsarlığa kapılıyorum. Çünkü güya bir perde kapanıyor ama yeni açılan perdenin kenarından yine Ertuğrul Özkök görünüyor. Yine o var sahnede, yine ışıklar onun üzerine çevrili.

Bu gölge boksu artık bitsin. Deniz Baykal ve Ertuğrul Özkök eski Türkiye’nin iki sembol ismi. Ama bırakın onlar orada kalsın. Siz yeni Türkiye ile ilgili ne diyorsunuz biraz da ondan bahsedin. Ve mümkünse içinde Ertuğrul ve Özkök kelimeleri geçmesin...

TARAF

YAZIYA YORUM KAT