1. YAZARLAR

  2. Yıldıray Oğur

  3. Onlar nasıl ‘Ergenekoncu’ olabildi
Yıldıray Oğur

Yıldıray Oğur

Yazarın Tüm Yazıları >

Onlar nasıl ‘Ergenekoncu’ olabildi

08 Mart 2011 Salı 14:44A+A-

Muzaffer Şenocak; nalburluk, okul kantinciliği, cafe işletmeciliği, tekstil işi ve son olarak 2005 yılında Ankara’da bir güvenlik firmasında çalışan eşinden boşanmış iki çocuk babası bir tutunamayandı.

21 Haziran 2009’da Ergenekon soruşturmasından tutuklanana kadar hakkında bilinen buydu, ya da...

İddianamelerde bambaşka bir Muzaffer Şenocak’la tanıştık. Askerliğini Ankara’da yapan Şenocak, Ankara’da çalıştığı ODAK Güvenlik firmasının ortaklarından biri Ergenekon soruşturması kapsamında Eskişehir’deki evinden cephanelik çıkan emekli Binbaşı Fikret Emek’ti. Afrika ülkelerinde sahte bir NATO kimliğiyle paralı askerlerin yetiştirildiği kurslara katılmıştı. Soruşturmada ifadesi alınan hem eski eşine hem de evlenmeyi düşündüğü kız arkadaşına Özel Kuvvetler’de çalıştığını söylemiş, sonra ifadesinde “Beni yanlış anlamışlar, onlara böyle bir şey söylemedim” demişti. Bursa’daki evinden patlayıcı yapımında kullanılan dört sıvı tüp, patlayıcı maddeler, fitiller, bir sigara paketinin içine saklanmış jammer, birçok nüfus cüzdanı, pasaport sureti, Özel Kuvvetler’e ait plaket, bazı kişilere ait güvenlik araştırma bilgileri çıktı.

Hayrettin Ertekin; Kayserili, İstanbul sosyetesinin yakından tanıdığı bir kuyumcuydu. Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş. Bakü’de doktora yapmıştı. Dedikodulara göre az kalsın Özal ailesine damat olacaktı. Adı bir ara Sedat Peker’in ilişkide olduğu insanlar arasında geçti. Son olarak Ali Baransel’in Can Ataklı’nın yöneticilik yaptığı Business Channel adlı bir televizyon kanalı kurmuştu.

22 Şubat 2008 tarihinde Ergenekon soruşturmasından tutuklanana kadar Hayrettin Ertekin hakkında bunları biliyorduk..

İddianamelerdeki Ertekin bambaşka biriydi. Askerliğini, Milli Savunma Bakanlığı’nda yapmış, Milli Güvenlik Kurulu Toplumla İlişkiler Dairesi eski başkanlarından Ceyhun Fikret Arat’ın yardımcısı olarak çalışmıştı. Milli Savunma eski Bakanı Haluk Bayülken ile beraber Brüksel’deki NATO karargâhlarına gezilere gittiğini anlattı savcılara. Daha sonra ortaya çıkınca apar topar kapatılan başkanlığını yaptığı Develi Derneği’nin internet sitesindeki biyografisine “1983 yılında terfiyen Genel Kurmay karargahına tayin olmuştur. Sırasıyla bilgisayar ve muhabere eğitimi bilişim ve istihbarat kursu gören Ertekin çalışmaların sonucu 4 yıllık eğitim yaparak ABD as. İst. Uzmanlık sertifikası almış olan Hayrettin Ertekin sırasıyla M.S.B Özel Kalem Müd, NATO enf dairesi , Brüksel NATO (mons ) karargahlarında başarılı görev yapmıştır” diye yazdırmıştı. Ertekin sorgusunda sitedeki biyografisini reddedip, haberi “Aramızda husumet vardı” dediği polisin öldürdüğü gazeteci Metin Göktepe’nin çıkardığını iddia etti. Kara Kuvvetleri Komutanlığı yeni brövesini ona yaptırıldı. Kürtçe dublajlı bir filmi gösterdiği için ertesi sabah işten attığı Business Chanel’ın yöneticiliğini yapan Can Ataklı onun için “Büyükanıt’a çok yakındı. İstediği an telefon ediyor, istediği an Genelkurmay’a giriyor ve paşanın makamına çıkabiliyordu. Telefon konuşmalarında Komutanım diye hitap edilen, askerlik işi olanın ona gittiği bu sosyetik kuyumcunun yanına biri bir komutan PKK itirafçısı ve JİTEM’ci Abdülmuttalib Tonçer’i yerleştirmişti.

Hüseyin Nazlıkul; Almanya’da tıp eğitimi almış, akupunktur ve alternatif tıp konularında uzman, televizyon programlarına çıkan ünlü bir doktordu. Bir taraftan da Başbakan-Merkel görüşmesi gibi önemli toplantılarda Almanca profesyonel çevirmenlik yapıyordu..

23 Eylül 2008’de Tuncay Özkan ile birlikte Ergenekon soruşturmasında gözaltına alındı.

İddianamelerde birbirine hiç benzemeyen Nazlıkullar var. Bir taraftan Kanaltürk’ün kurulması için Tuncay Özkan’ı teşvik eden, frekans ihalesi alması için Almanya’da şirket kuran Alman sarı basın kartı sahibi gazeteci, öte yandan Almanya’da PKK davalarında Kürtçe destek veren bir çevirmen, ama aynı zamanda da abisi dağda olan, kendisi de Almanya’daki PKK faaliyetlerinde görev alan, Özgür Politika gazetesine yazılar yazan bir yurtseverdi Nazlıkul.

Mete Yalazangil; milli güreş, voleybol, takımlarıyla uluslararası yarışmalara giden eski bir sporcu, fizyoterapist ve kondisyonerdi. Bir güvenlik şirketinde çalışıyor ve DYP Kadıköy İlçe Genel Sekreterliği’ni yürütüyordu..

22 Temmuz 2007’de Ergenekon soruşturmasında gözaltına alındı.

Herkes ona “Mete Hoca” diyordu. Akın Birdal suikastının azmettiricisi Semih Tufan Gülaltay’ın sürekli etrafındaydı. Suikastın ardından sorgulanıp serbest kalmıştı. Gülaltay’ı hapishanede ziyaret etti. Muzaffer Tekin ve eski askerlerle sık sık görüşüyordu. İddianameye göre Tekin, Yalazangil’den Gülaltay’ı nakledildiği cezaevinde de ziyaret etmesini istedi, nedense buna karşı çıktı. “Serbest meslek sahibi” Muzaffer Şenocak’tan alıp, emekli Albay Muzaffer Tekin’e teslim ettiği CD’nin içinde MGK öncesi toplantıya katılacak komutanların hazırlık çalışmaları, tartışmaların yer alıyordu.

Hiçbir resmî görevi olmamış yayınevi sahibi Durmuş Ali Özoğlu’nun alay komutanının karşısında esas duruşa geçtiği, genç teğmenlerin örnek aldığı, “Üniformanı çıkarıp askerliğe devam edeceksin” diye tarif ettiği Özel Kuvvetler sicilini daha önce yazmıştım.

Bugünlerde neredeyse fasa fiso ilan edilecek açılıp okunmamış Ergenekon iddianamelerinden hepsi. Sivil ama asker gibi davranan, evlerinden tonlarca gizli belge, bomba çıkan kuyumcular, alternatif tıpçılar, serbest meslek sahipleri, yayıncılar... Dört yıl boyunca savcıların askere, medyaya karşı kazıya kazıya çıkardığı, iddianamelerde üzerilerine bir gizlilik şalı örtülmüş, ancak dikkatli okurların fark edeceği Türkiye’nin karanlık yüzünden portreler...

Bugün çok kolay harcarken yeniden düşünüp taşınalım diye...

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT