1. YAZARLAR

  2. Yıldıray Oğur

  3. “Onlar açıldı, biz kapandık.”
Yıldıray Oğur

Yıldıray Oğur

Yazarın Tüm Yazıları >

“Onlar açıldı, biz kapandık.”

13 Şubat 2011 Pazar 19:24A+A-

23 Kasım 2002 tarihli Hürriyet gazetesinin manşeti böyleydi.

AKP yeni iktidara gelmiş. İlk bakanlar kurulu açıklanmış. Büyük gazetenin büyük editoryal kadrosu işi gücü bırakmış ve saymış:

Müslüman ülkelerin başı açık ‘first lady’leri ve kadın liderleri ön plana çıkarken, İslam dünyasındaki tek laik ülke olan Türkiye’de tam tersi bir durum yaşanıyor. AKP hükümetinde yer alan 24 bakandan 15’inin eşi türban takıyor.

Haberde en sevdiğim cümle şu: “Arap ve Müslüman ülkelerin pek çoğunda lider eşleri, açık saçları ile dünya kamuoyunun gündemine giriyor.

Gelin o günlerde “açık saçlarıyla”, bugünlerde ise ne zaman ülkelerini terk edecekleri sorusuyla gündemde olan diktatör eşlerini, Hürriyet’in o gün nasıl tanıttığına bakalım:

Mısır: Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in eşi Suzan Mübarek, zevkli takıları ve modern giyimiyle Arap dünyasının genç first lady’leriyle yarışıyor. Arap Kadın Organizasyonu’nun kurulmasında emeği geçen Suzan Mübarek, “Kadınlar karar mekanizmalarına katılmadıkça geleceğimiz olamaz” diyor.

Pakistan: Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in eşi Begüm Sehba Müşerref de ülkenin yerel giysileri içinde modern bir kadın görünümünde. Pervez Müşerref’in Pakistan’da Türkiye modelini yaratmak istediği biliniyor. Türkiye’deki lider eşleri kapanırken, asker kökenli Müşerref’in Türkiye modelini uygulaması tezat oluşturuyor.

Libya: Devlet Başkanı Muammer Kaddafi’nin eşi Safiye Farkaş Albrassi ile kızı Ayşe de modern bir giyim tarzını benimsiyor.

Haberin devamında Ürdün, Suriye gibi diğer ülkelerin eşlerine (ya da açık saçlarına) “modern, çağdaş” diye iltifatlar yağdırılmış.

Bu haber daha sonra power point sunumlar haline getirildi. “İşte Arap liderlerin çağdaş eşleri, bunlar da Atatürk Türkiye’sinin türbanlı eşleri” başlıklarıyla beyaz yakalılar arasında milyonlarca kez forward edildi.

Tarihi ıslalamak, demokrasiden, moderniteden hatta laiklikten bir sincabın nasiplendiği kadar nasiplenmek herhalde böyle bir şey.

Bugünler de aynı gazetelerde o öykünülen lider eşlerinin servetleri, kötülükleri teşhir edilirken, o gazete manşetini hatırlıyorum.

Begüm Müşerref, yerel ama modern kıyafetlerini ve Türkiye modelini de alıp Londra’ya kaçtı. Kocasının başı fena halde dertte. Suzan Mübarek zevkli takıları içinde önünde duba gibi durduğu kadınların meydanlarda siyasete nasıl katıldığını izliyor herhalde. Diğerleri de çağdaş çağdaş tarihin onları çöplüğüne süpürmesini bekliyor.

O haber hepsine uğursuz geldi.

Sıradaki modern, şık ve saçlarıyla gündemde olan totaliter lider eşi kim sizce?

***

Arabın devrimi

Turist Araplara sular plastik kovalar içinde sunuluyor! Sofrada sudan başka içecek bir şey görmezsiniz. Kadınlar marul yapraklarını ağızlarına sokmak için azıcık araladıkları peçelerini şimşek hızıyla kapatıp kafalarını masanın altına sokmaya çalışırken erkekler de az ötedeki selamlık masasından bana öfkeli öfkeli bakıyorlar. Daha müşteriler kalkmadan garsonlar masalara bir kez daha üşüşüp ne varsa kaldırmaya, ortalığı süpürmeye başlıyor. Ancak süpürgenin kaldırımdan ve masa altlarından kaldırdığı toz doğrudan Arapların üstüne gidiyor. Ama onlarda tepki yok. Tepki yoldan geçen şortlu terlikli bir Adalı beyden geliyor.

– Oğlum süpürmesene oraları bak müşteri var.

Lokantanın sevimli garsonu Necdet’ten umulmadık bir cevap:

– Onlar müşteri değil abi.

(1985 yılında Milliyet gazetesinde yayımlanan Arap Aşağı Arap Yukarı yazı dizisinde İstanbul’a akın eden ve benzer ırkçı yaklaşımlar yüzünden son döneme kadar küstürülen Arap turistler anlatılıyor.)

Çünkü Onlar Arap’tı.

Hani Tunus’un ardından, Mısır’da devrim yapanlardan. Obama’nın “bize ilham kaynağı oldular” dediklerinden. 300 kayıp vermelerine, üzerlerine develi, kılıçlı çapulcular sürülmesine rağmen koskoca devrimi neredeyse tek bir taş bile atmadan tamamlayan Araplardan.

Sevimli, sadık, kurnaz azıcık aptal Arap bacı kalfalar vardı ya, onların memlekette bıraktıkları akrabaları işte yaptılar bu işi.

Müjdat Gezen’in çıtkırıldım, aptal Arap prens rolünde harikalar yarattığı Türk filmlerindeki para saçan, parmaklarıyla yemek yiyip, kadın görünce ağzının suları akan, o “pis” Arap tiplemeler çıktılar meydanlara.

Kafanız arapsaçına mı döndü?

Nasıl oluyor da bu Araplar bizim medenileşmek, “kel” ile “kal”ı birbirinden ayırabilmek için terk ettiğimiz o kargacık burgacık yazılarıyla nasıl Habermas, Foucault, Arendt okudular? İnsan hakları, demokrasi ne demek öğrendiler.

Bu sürekli uyuyan, tembel, itaatkâr, arkadan vuran Araplar Atatürk’ün sevmediği için alfabeden attığı q harfiyle “kifaye” “yeter” diye bağırdılar?

Anlamıyorsunuz değil mi?

Anlasaydınız Arap olurdunuz zaten.

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT