"Önce deveni bağla sonra tevekkül et"
Yüreğimi en fazla yakan manzara bir babanın, enkaz altında kalan eşi ve üç çocuğunun seslerini duya duya acılar içinde ve ümitsizce bekleyişi oldu. Elbette tırnağı kırılan bir insanın bile acısını hissettik.
99 Depremini Yalova'da yaşamıştım. Benim bulunduğum köyde deprem, kıyamet başlangıcı gibi hissedildi, ama köyün zemini sağlam, yapıları da oldukça ayanıklı olduğundan önemli bir hasar da can kaybı da olmadı. Birkaç kilometre mesafede lüks bir otel vardı, seminer yapmak için gelip orada bulunan yetmişten fazla mühendis, çüken otelin enkazı altında can verdiler. Yalova'ya doğru yaklaştıkça zemin çürük, yapılar dayanıksız olduğundan hasar ve can kaybı arttı. Ölenlerin sayısı 2504 olarak ilan edildi.
Ansiklopedilere geçen bilgilere göre:
"Yapım hatalarından çöken binaların müteahhitlerine yaklaşık 2100 dava açılmış. Bu davalardan 1800'ü hukuki boşluklardan dolayı cezasız sonuçlanmış. Geriye kalan 300 davanın 110 kadarında ceza verilse de çoğu ertelenmiş. Bunun dışında kalan davalar ise 16 Şubat 2007 tarihinde 7,5 yıllık zaman aşımı süreleri dolduğu için düşmüş".
Diyeceksiniz ki, ceza alsalar gidenler geri mi gelecekti?
Hayır, gidenler geri gelmeyecekti ama, bundan sonra gidenler azalacaktı!
Peki sen kadere inanmıyor musun? Tedbir eceli önler mi?
Biz tedbir almakla yükümlüyüz; eğer tedbirin faydası olmasaydı Allah Resulü (s.a.) onu tavsiye eder miydi!
Adamın biri gelip soruyor:
-Ya Resulellah, devemi salıp da mı Allaha revekkül edeyim, bağlayıp da mı?
-Deveni bağla ve Allah'a tevekkül et!
Tedbirimi aldıktan sonra tevekkül etmenin manası ve faydası nedir ki?
Birinci faydası Allah-kul ilişkisi, kulluk bilinci, Allah'ın sonsuz gücü ve rahmeti karşısında –ne yaparsa yapsın- kulunkinin sınırlı ve tek başına yeterli olduğu bilgi ve inancının uygulamaya geçirilişidir.
Birininin uzantısı olan diğer faydası, "kulun tedbirinin de korunmaya muhtaç olması" sebebiyle yetersiz kaldığımız noktada Allah'a sığınmamızdır.
Tevekkül, her şeye –bütün tedbirlere rağmen- o şeylere değil, Allah'a güvendiğimizin ikrarıdır.
Birçok deprem felaketi yaşadık, anlaşılan daha da yaşayacağız. Can ve mal kaybının en büyük sebebinin tedbiriszlik olduğu apaçık ortaya çıkmıştır. Bazıları çıkıp neredeyse ülkenin bütün evlerini devletin/hükümetin yıkıp yenisini sağlam olarak yapmasını teklif ediyor ve bunu yapmadığı için devleti suçluyorlar. Bu haksızlıktır. Doğru olanı şudur: Yapmaktan aciz olanlarınkini devlet, imkanı olanlarınkini de kendileri -depreme dayanıklı olmayan- yapılarını hemen yıkıp yenirlerini yapmaya koyulmalıdırlar.
Acımız büyük, ama kusurumuz da var!
Aynı acıları yaşamamak için alınacak tedbirler arasında manevi olanları da var: Başta namaz olmak üzere çeşitli ibadetler, dualar, akrabaya ilgi (sıla-i rahim), ihtiyacı olanlara her türlü yardım... Bunlar da kazları ve belaları defetmeye yarayan manevi tedbirlerdir.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT