Ömer Dinçer: Şehir'i İki Yıl Sonra İade Etmemek İçin Kapatıyorlar
Ömer Dinçer, “Tasarıya imza atan vekiller çıkarları ile vicdanları arasında kaldı. Zilleti tercih ettiler. Şehir'i iki yıl sonra iade etmeleri gerekiyordu. Tasarı ile kapatacaklar” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde müsteşarlığını yapan Milli Eğitim Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı görevlerinde bulunan Dinçer “Cumhurbaşkanı belediye başkanlığı döneminde izin almadan yurtdışına çıkamamasını eleştirirdi. Başbakan iken Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin geniş olmasına itiraz ederdi. AK Parti’de bulunmamızın nedenlerinden biri buydu, merkezileşmeye karşıydım. Şimdi Sayın Erdoğan çok farklı bir yerde duruyor. Yerel yönetimleri yönetecek kapasiteyi merkeze taşımanın doğru olduğu kanaatini taşıyor. Bu da konjonktüre göre konuştuğumz anlamına geliyor. Bizlerin AK Parti’den ayrılmasının arkasındaki temel saik buydu” diye konuştu.
KEŞKE İSMİNİ AÇIK ŞEKİLDE DÜRÜSTÇE YAZSALARDI
İstanbul Şehir Üniversitesi’nin sorunun borç ya da finansman sorunu olmadığını, bunun siyasi bir mesele olduğunu kaydeden Dinçer ilk sinyalin ise AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten geldiğini aktardı. Son yasa teklifinin de bu siyasi meseleyi pekiştirdiğini belirten Dinçer şöyle konuştu:
"Millet can derdinde birileri koyun, çıkar derdinde. Teklifi bugünlerde getirerek sorunu daha itirazsız bir süreçle istedikleri gibi çözmek yolunu tercih ettiler. Teklif edilen kanunda İstanbul Şehir Üniversitesi’nin ismi açık bir şekilde geçmiyor ama düzenlemedeki her fıkra Şehir Üniversitesi ile ilgili adım adım ne yapılacağını tarif ediyor. Keşke İstanbul Şehir Üniversitesi’nin ismini açık bir şekilde, dürüstçe yazsaydılar. O zaman geçici maddelerde yer alacaktı ve genel hüküm olmayacaktı. Şimdi genel hüküm haline geldi. Hükümetten birileri herhangi bir üniversite ile ilgili farklı niyet taşıdığında bu hükümlere dayanarak istediği üniversiteyi istediği şekilde kullanacak. Bunun genel hüküm olması tüm vakıf üniversitelerinin sorunu halinde. Vakıf üniversitelerinin neden sesi çıkmıyor? Alamak zor.”
YOLSUZLUK VARSA SORUŞTURMA NİYE YOK
Yolsuzluk ve kötü yönetim bahanesiyle üniversiteye el koyulduğunu hatırlatan Dinçer, “Üniversitenin borcu vardı, gereğinden fazla borç aldı, ben de bu paraları çarçur etmiştim, olmayacak yerlerde kullanmışım ve ödeyemeyecek noktaya getirmişim! Diyelim ki bunlar doğru üniversite yönetimine kaç aydır Marmara Üniversitesi yönetimi sahip. Orada bütün hesaplara vakıflar. Bütün alınan paraların madde madde nereye harcandığını görmüşlerdir. Bir kuruş yolsuzluk görselerdi beni bu durumda bırakırlar mıydı” dedi.
“Bu mesele borç meselesi değil” diyen Dinçer, “Vicdanı olan herkes üniversitenin olduğu yere baksın ve ne yaptığımızı görsün. En iyi üç üniversite kampüsünden birini yaptık. Üniversitenin hukuki varlığına son verecekler ve kalkıp büyük bir lütufta da Bilim Sanat Vakfı’nı sahiplerine devredecekler. Mutlu mu olacağız bu düzenlemeyle?” İfadelerini kullandı. Üniversiteyi kuran vakfın esas kurucusunun Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu olgunu, hatırlatan Dinçer, konunun siyasi tarafının bu olduğuna işaret etti.
ERDOĞAN 2018’DE ‘KAYYUM’ DEDİ
“Canım yanıyor ve artık anlatmak istiyorum” diyen Dinçer, Erdoğan’ın 2018’deki Bosna-Hersek ziyaretinde, henüz konu gündemde değilken kayyum atanmasından bahsettiğini söyledi. Dinçer sözlerini şöyle sürdürdü:
“Erasmus veya başka nedenlerle ülkede bulunan İstanbul Şehir Üniversitesi öğrencileri vardı. Öğrenciler sayın Erdoğan’a muhabbetlerini göstermek için oteline gittiler. Görüştüler. Ama Erdoğan öğrencilerin İstanbul Şehir Üniversitesi öğrencileri olduğunu öğrenince soğuk bir mesafe koydu ve açıkça ‘Biz sizin üniversitenize kayyum atayacağız’ dedi. Bir cumhurbaşkanının ortada bir şey yokken bunu söylemesi ne anlama geliyor?”
İMZA ATANLARI AFFETMEYECEĞİM
“Teklife imza atanlara tek tek baktım. Hayatta kindar bir insan olmadım. Herkesle temasım oldu. Hiç kin tutmadım. Yine kin tutmayacağım ama oraya imza atan hiçbir arkadaşımı (yüz yüze tanıdığım) affetmeyeceğim. Öbür dünyada Allah hesaplarını sorsun onlara. Otorite ve otoritenin sağladığı çıkarları kaybetme endişesi suskunluğundan başka bir şey değil bu. Hepsinin vicdanı başka şeyler söylüyorken; elleri ve dilleri başka bir şey yapıyor ve bunun farkındalar. Buraya imza atmayacağını düşündüğüm isimler bile imza atmış. Bu açıdan bakıldığında arkadaşların hepsi için ahlak, hukuk, Allaha karşı ve topluma karşı sorumluluk gibi pek çok ilke ortadan kalkmış görünüyor. Bu arkadaşlarımızın hepsi vekilliğini koruma adına böyle bir zillete katlanıyor. Ne diyebilirim. Bir ülkede hukuk, adalet ortadan kalkmışsa Şehir Üniversitesinin kapatılması o kadar büyük sorun değil aslında.”
“Belki bu teklife imza atan Ak Parti milletvekillerinin çocuklarının pek çoğu bizim üniversitemizde okuyordur, okumuştur. Çoğu Koç, Boğaziçi, Sabacı’ya gidebilecekken özellikle bizim üniversitemizi seçerek gelmişlerdir. Şimdi bu çocukların hakkını, bu yaptıkları teklifle ödeyemeyeceklerini farketmiyorlar mı? Bunun bir gün hesabını ödemek zorunda kalacaklarını düşünmüyorlarsa ben ne diyebilirim o insanlara?”
“Üniversitenin içinde bulunduğu durum maddi manevi değer itibariyle 2 milyar TL’nin üzerinde bir potansiyele sahip. 300 milyon karşılığında bu 2 milyarlık kaynak heba ediliyor. Bunun hesabı sorulmayacak mı? 8 yıldır hizmet veren üniversite, yıllık ortalama 80-90 milyon para alsa ve yatırsa, aşağı yukarı 800 milyona yakın kaynak da harcanmış oluyor. Bu parayı heba etmenin ve israf etmenin bir mantığı olabilir mi?”
EN İYİ İMKANLARLA BİR ‘ŞEHİR’ OLAMADILAR
“İstanbul Şehir Üniversitesi önemli bir yerdeydi. TÜRGEV’in kurduğu üniversite organizasyon yapmadan önce bize müracaat etti. Biz ‘Sırlarımızı başkalarına vermeyelim’ diye düşünmedik. Arkadaşlarımız TÜRGEV’in üniversitesi için sunum yaptılar. Onlar da bizi örnek aldılar ama bizim gibi olamadılar. Asla olma imkânı da yok. Bütün öğrencilere burs verdikleri halde kaliteli öğrenci alma şansına sahip olamadılar. Bu birikim meselesi. Bilim ve Sanat Vakfı, 40 yıllık birikimini kullanıyordu. Diğer üniversitelerden farklı bir misyonla üniversite kurmaya çalışıyordu.”
İADE İHTİMALİNE KARŞI KİLİT VURMAYI TERCİH ETTİLER
Ömer Dinçer, tasarının yasallaşmasından sonra genel hükümler içerdiği için AYM’den dönmesini beklediğini belirtirken “Neden tamamen kapatma yolu tercih ediliyor?” sorusuna “Çünkü yönetimi ancak iki yıl ellerinde tutabilirlerdi. İki yıl sonra vakfa iade etmek zorunda kalacaklardı” değerlendirmesinde bulundu.
Fuat Köprülü, Kemal Karpat, Şerif Mardin, Talat Halman’ın kişisel koleksiyonlarını da barındıran Şehir Üniversitesi’nin kütüphanesinin ve kampüsünün ne olacağı sorusunu da gündeme getiren Dinçer “Benim bazı tahminlerim var bunların nasıl kullanılacağı ile ilgili. Netleşince paylaşacağım” dedi. (Karar)
HABERE YORUM KAT