1. YAZARLAR

  2. MUSTAFA SİEL

  3. Ölüm Yakın Değil mi?
MUSTAFA SİEL

MUSTAFA SİEL

Yazarın Tüm Yazıları >

Ölüm Yakın Değil mi?

20 Kasım 2015 Cuma 13:44A+A-

11.Hud Suresi 81.ayette, insan suretindeki meleklerin Hud (as)’a söylediği “sabah yakın değil mi” hatırlatmasından uyarladım yazı başlığını. Ayette açıklandığı üzere Melekler Hud (as)’a, kavminin kendilerine bir zarar veremeyeceklerini, sabahleyin helak edileceklerini söyledikten sonra, “sabah yakın değil mi?” diye soruyorlar. Bende soruyorum kendimize, ölüm yakın değil mi?

Hiç kimsenin ölüm vakti belli değil elbette. Lakin, farz edelim ki daha 50 - 100 yıl ömrümüz kalmış olsun. Bir gün bitecek olduktan sonra, değil 100 yıl, 100 000 yıl olsa ömrün, ne fark eder? Ne kadar uzun olursa olsun bir gün mutlaka biteceğinin benliğinin derinliğindeki, sona yaklaştıkça daha da artan sızısı içini tırmalayıp durduktan sonra?

Su Gibi Akıp Gitmedi mi Yıllar?

Geriye baktığında, su gibi akıp gittiğini görüyorsun yılların. (Eğer kalmışsa) kalan yıllarında su gibi akıp gitmeyecek mi, şu ana kadar akıp geçen yılların gibi. Mesela ben şu anda 48 yaşındayım. Çocukluk ve gençliğimde her biri asırlar gibi gelen yıllar, şimdi su gibi akıp geçmiş gibi geliyor bana.

48 sene daha ömrüm kalmış olsa ne yazar? Kalan yıllarda (tabi kalmışsa),  geçen yıllar gibi, yaşarken asırlar gibi gelse bile; yaşanıp geçtikten sonra, su gibi akıp geçmiş gibi gelmeyecek mi bana? Son nefesimi verirken sanki bir gün yaşamışım gibi gelmeyecek mi?

23.Müminun Suresi 112’den 115’e kadar olan ayetlerde hesaba çekilmekte olan cehennemliklerin, hiç bitmeyecek sandıkları dünya hayatının aslında bir gün, hatta daha az bir zaman olduğunun pişmanlıkla idrakine vardıkları anlatılıyor, ama tabi ki son pişmanlık fayda vermiyor.

İnkar Edilmesi Mümkün Olmayan Tek Gerçek; Ölüm

Her şey inkar edilebilir, ediliyor da. Allah, peygamberler, kitaplar, melekler, ahiret, hak, adalet vs. Lakin ölüm hiç kimsenin (çok istemelerine rağmen) inkar edemedikleri mutlak bir gerçek. Gel gör ki hemen herkes de ölümü unutmaya, görmezden gelmeye çalışıyor.

Evet her insan bir gün mutlaka ölecek, lakin kaç kişi vardır bir gün öleceğinin hesabıyla yaşayan? Kaç kişi vardır, dünyaya göre değil, ölüme göre hesap yapan? Kaç kişi vardır, ölüm meleğini eli tırpanlı iskelet suretli Azrail olarak değil, 16.Nahl Suresi 32. ayette açıklandığı gibi, kendisine Rabbe - cennete açılan kapıyı açmaya gelmiş bir dost olarak düşünebilen?

Ölüm Vardır Bilirsin de, Niçin Gafil Olursun?

Güzel bir misal okumuştum bir kitapta. Diyordu ki yazar, eğer koyunlar kendilerinin kesilmek için beslendiğini bilse, bir gram ot yemez, bir gram et tutmazlardı.

Koyunun yaratılış amacının gereğidir, kendisini kesmek için besleyen kasabı dost saymasına neden olan tabiatı. Peki biz bu bedeni niye besliyoruz, bu çırpınmalarımız, bu çalışmalarımız niye? Yaratılış amacımıza uygun fıtrat verilmiş bize, koyun değiliz ama, kesileceğinin farkında olmayan koyundan çok farklı değil insanların çoğunluğunun durumu.

Hiç Ölmeyecek Gibi Yaşamak

Ölmeyecek kadar çalışıp kazanmak ve yemek tamamda, hiç ölmeyecekmiş gibi çalışmak ve yemek niye? Hadis olduğu iddia edilen bir söz var, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, hemen ölecekmiş gibi ahiret için çalış diye. Bu sözün hadis olarak uydurulmuş olması ve Kur’an’a aykırı olmasını bir kenara bırakalım ve doğru kabul edelim, kaç kişi var bu söze göre yaşayan. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışma konusunda, deliler hariç kimsenin bir sorunu yok. Lakin, hemen ölecekmiş gibi ahiret için çalışan da pek yok.

Kur’an’a göre dünya ahiretin tarlası, ölüm ise hasat mevsiminin başlangıcındaki son gece misali bir geçit yeri. Bu durumda, sadece ahiret için işlemek gerekiyor dünya tarlasını, taki hasat gününün başlayacağı günün öncesindeki son gece konumunda olan ölüme kadar.

Bu durumda ölüm, 10.Yunus Suresi 7’den 10’a kadar olan ayetlerde açıklandığı üzere, ahireti arzulayan (reca eden) kimse için korkulacak bir şey olmamalı. Dünyayı dünya için yaşayanlar içinse, elbette korkulacak bir durum olacaktır ölüm. Hem arzuladığı şeyin kaybolması, hem de ahirete hazırlıksız yakalanması nedeniyle.

Dörtnala Ölüme Gidiyorken Farkında Olmamak

Uçak yükseklerde uçarken genelde insanlar uçtuklarının farkında bile olmaz, sanki evlerinde oturuyorlarmış gibi hissederler kendilerini. Lakin uçak son sürat hedefe doğru uçmaktadır ve eninde sonunda yere inecektir. İnsanlar uçtuklarını sadece uçağın havalanışı, çeşitli nedenlerle sallanışı ve yere inişi esnasında hissetmekte ve hatırlamaktadırlar.

İnsanların hayat süreci de uçak yolculuğuna benziyor bazı yönleriyle. Çocukluk ve gençlik çağlarında gerginlikler hayatın geçtiğinin farkına varmasına vesile olduğu gibi, orta yaşlardaki sıkıntı ve burhanlarda buna vesile olabiliyor, bir de yaşlılığın getirdiği sıkıntılar ile ölümün yaklaştığına dair emareleri hissettiklerinde farkına varıyor insanlar hayatın hızla geçmekte olduğunun. Bunun dışındaki zamanlarda dört nala, son sürat ölüme giderken farkında bile olmuyorlar bunun.

Ne Kadar Uzağız Ölüme

Ne kadar uzaksın ölüme. 10 gün, 10 yıl, hadi 100 yıl. Sonra? Kaş yaşındasın? 20, 40, 50? Geçen yıllar bir rüzgar gibi, hiç yaşanmamış gibi geçip gitti değil mi? Peki yaşadığın kadar daha yaşasan, oda geçmeyecek mi, bir rüzgar gibi, hiç yaşanmamış gibi.

Hatta hayat yolunun yokuşunu çıkıp ta, benim gibi inişine geçmişsen, çıkışından kat ve kat daha hızlı geçiyor günler değil mi?  Oysa ne kadar yavaş ve zor geçerdi günler çocukluk ve gençlik yıllarında, her bir gün yıllar, hatta asırlar gibi. Peki ya şimdi? Adeta şimşek gibi geçiyor, değil mi?

Hiç bitmeyecek gibi gelirdi gençliğinde hayat. Ölüm bir Kafdağı masalı gibiydi. Ya şimdi, Kafdağı gerçek mi oluyor ne? Sanki her solukta, daha bir yaklaşmıyor musun ölüme? Ölüm ne kadar yakınmış, şimdi anlıyorsun değil mi?

Lakin yolun sonuna da yaklaşmış gibisin. O gençliğinde, idrak edebilseydin ölümün ne kadar yakın olduğunu, hayatın ne farklı olurdu değil mi? Bambaşka bir hayat yaşardın, ölümü atlar, ölümsüzlüğü arardın. Ölüm senin için bir köprü olurdu. Değil ölümden kaçmak, belki de ölümü arardın, köprüyü bir an önce geçip, ölümsüzlük diyarına, cennete kavuşmak için.

Tam Şimdi - Şu An Tevbe Zamanı

Peki ne olacak şimdi, geç idrak ettin, ölümün çok yakın - hatta burnunun dibinde olduğunu. Panikleme, hakim ol kendine. Zararın neresinden dönülürse kardır demişler. Gerçi geç dönenin ahiret sermayesi az olur, geç dönebilmek erken dönmekten zordur ama, ya hiç dönemezsen?

O halde, idrak ettiğin anda, ölümün ne kadar yakın olduğunu, aniden 180 derecelik bir dönüş yapmalısın. Seni şimdi gitmekte olduğun cehennem istikametinin tam tersine, cennet istikametine yöneltecek, 90.Beled Suresi 11’den 18’ kadar olan ayetlerde açıklanan, topukların üzerinde 180 derecelik keskin bir dönüş (agabeh).

Geri Dönmeden Geri Dön Rabbine

Unutma, burnunun dibinde ölüm, her an seni ziyaret edebilir. O halde hemen şimdi dönmelisin topukların üstünde geriye. Tıpkı askerdeki gibi, geriye dön komutu verip kendine, dönmelisin rabbine ve ahirete.

Dönmezsen, ölüm gelmeden yola gelmezsen ne olur. 16.Nahl Suresi 28 ve 29. ayetlerde açıklandığı üzere, Ölüm meleği verir sana o komutu. Dön geriye, geldiğin yere, seni buraya gönderenin huzuruna diye. Lakin bu durumda ölüm meleğinin komutuyla dönenin, dönebileceği tek yer cehennem.

Kurtulmak istiyorsan, cehennem çukurundan, hemen şimdi vermelisin kendine o komutu ve kendi komutunla, topukların üstünde keskin bir geri dönüş yapmalısın. Ve o dönüşle birlikte, yepyeni bir insan olmalı, yepyeni bir hayata başlamalısın. Öyle bir hayat ki, ölüm ha üç gün önce gelmiş, ha beş gün sonra, hiç fark etmemeli senin için.

Bu Gemiyi Kaçırırsan Başka Gemi Yok

Dedik ya, bu yola (sıratı müstakim yoluna) girince, ölüm artık bir meçhul, bir muamma, bir dehşet anı değil, ölümsüzlük diyarına geçilen bir köprü sadece. Rabbin onu senin için en uygun, en hayırlı zamanda getirir. Bu yola hakkınca girebilirsen eğer, artık ölüm hesabı yapmazsın, o köprüye varmadan, daha fazla ahiret azığı, daha fazla ahiret sermayesi yüklenmeye çalışırsın. Çünkü köprüyü başarıyla geçmek ve ölümsüzlük diyarında yüce mevkiler elde etmek için, azık ve sermayeye ihtiyacın var.

4.Nisa Suresi 17 ve 18 ile 10.Yunus Suresi 90’dan 92’ye kadar olan ayetlerde açıklandığı gibi, ölüm vaktinin geldiğini anlayıpta tevbe eden, ancak geç kaldığı gibi için tevbesi kabul edilmeyenlerin, firavunun tevbesine benzemesin tevben. Firavun bu konuda sana ibret olsun, sen senden sonrakilere ibret olma.

Unutma, 11.Hud Suresi 42 ve 43. ayetlerde açıklandığı gibi, Nuh’un gemisi harekete hazır bekliyor ve her an kalkabilir. Ölüm vaktin geldiğinde gemiye binmen imkânın ortadan kalkmış, dalgalarda boğulmaya mahkum olmuş olacaksın, tıpkı gemiye binmeyip dağa sığınmaya çalışan Nuh (as)’ın oğlu gibi. Haydi, hemen bin gemiye, bir saniye bile bekleme.

YAZIYA YORUM KAT

3 Yorum