1. YAZARLAR

  2. AHMET MARUF DEMİR

  3. Ölülere Biraz Saygı...
AHMET MARUF DEMİR

AHMET MARUF DEMİR

Yazarın Tüm Yazıları >

Ölülere Biraz Saygı...

14 Eylül 2017 Perşembe 22:02A+A-

Hangi ideolojiye, fikir dünyasına, zihin yapısına sahip olunursa olunsun; kişi mevta olduktan sonra Rabbi ile başbaşadır artık. "Ondan geldik ve yine ona döneceğiz.." ayeti de, bu nedenle her ölümün ardından yeniden inzal olur. O dilden, bu kavimden, şu renkten fark etmez. Kişi ölmüştür. Ve hesabı; sevabıyla-günahıyla, doğrusuyla-yanlışıyla, iyisiyle-kötüsüyle Allah'a kalmıştır. Mevtanın ölmeden önce birileri ile kalan hesabı varsa da, o hesap da, geride kalanlar için ya bu dünyada helallik istenerek kapanır ya da o hak, hesabı olan kişi tarafından ahrette istenmek üzere öte tarafa bırakılır. Bundan gayrısı da yoktur. Olmaz, Olamazda!

Hele ki bu hak talebi, mevtaya, mevtanın cenaze merasimine, mevtanın gömüldüğü mezara varıncaya kadar bir kine, nefrete, düşmanlığa varamaz. Böylesine bir çirkinlik ne bir dinde, ne bir ideolojide, ne bir gelenekte, ne de bir törede vaki olan bir şey değildir. Bugüne kadar ne vahyi, ne de tarihi bir kitap bu çirkinliği insanlığa bildirmemiştir. Tersi, vahiy kaynaklı kitaplar, bize, hayvanların dahi ölülerine saygı çerçevesinde onları nasıl gömdüklerini bildirmiştir. İslam dinin en güzel ve ilk örneği olan ve alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav) ise; yıllarca kendisine düşmanlık besleyen bir Yahudi bile olsa, ölüye/cenazeye saygı çerçevesinde ayağa kalkılması gerektiğini öğretmiştir. Birde tarihin öğrettikleri vardır. En azılı düşmanlar, cephede birbirlerin gırtlağına sarılırken; ölülerini gömmek için savaşlara nasıl ara verdiklerini, okuduğumuz kitaplar anlatmıştır.

Buna da en güzel örnek Çanakkale Savaşı değil midir? Savaş başından sonuna, sonundan da bugünlere kadar Anadolu insanın övünç kaynağı olmuştur. Topraklarını işgale gelmiş bir ordunun askerleri ile o toprağı korumak için canını verenlerin aynı yerde toprağa gömüldüğü; gömülmek ile de bırakmayıp, bugünlere kadar o düşmanların isimlerini taşıyan anıtların inşa ettirilmesi, bu onurun ve şerefin nişanesidir. Bu mübarek tarih ve yine bu mübarek din birkaç faşistin sahiplenemeyeceği kadar büyüktür. Değerlidir. O birkaç faşisttir ki, ölülere karşı bu denli nazik bir anlayışa sahip koca bir ülkeyi zan altında bıraktılar. Milyonlarca insanın hakkına girdiler.

Hatun Tuğluk. HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk'un annesi. Vefat etti. Cenazesi Ankara'da defnedilmek istendi. İşte bu birkaç kendini bilmez; edepten, gelenekten, dinden bihaber çapulcu güruhu cenazeye/ölüye saldırdı. Yanlış okumadınız. Ö-lü-ye! Dünya hayatı içerisinde, kişi, yaşadığı sürece varsa bir hak talebi, elbette o hak kendisinden istenir. Doğaldır. Hatta sorgulanır, kıssası dahi istenir. Lakin kişi artık mevta ise; ya haktan vazgeçilir ya da o hakkın talebi ahrete bırakılır. Öyle cenazeye/ölüye saldırılmaz.  Başta da ifade ettiğimiz gibi; hangi ideolojiye, fikir dünyasına, zihin yapısına sahip olunursa olunsun, insan evladı olan bütün kesimlerin kabul edemeyeceği bir şey bu. Ölülere bu yaklaşımı sergileyen şahısların tavrı, aynen esfeli safilinin mücessemleşmiş hali, ayetin resmen güncel inzali.

Tabi bunlar ile beraber... Yine sözümona, kendilerini cenaze sahibi olarak görenler tarafından bir provokasyon çıkarmak da o derece yanlıştır. Bu yanlışa tarafın muhatapları ivedilikle engel olmalıdır. Daha ilk anda bütün bir ülkeyi hedef alan açıklamalardan sakınılmalıdır. "Burası şehitlik mezarlığıdır..." dedikleri için, sanki bu işin müsebbipleri dindar halkmış gibi; Müslümanları faşizmle itham etmek de ahlaksızcadır. Kasıtlıcadır. Müslümanların bu saldırıya karşı tutumu ortadadır. Saldırının yapıldığı kişi bir mevtadır. Ve her mevtanın şahidi de; "Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz. " ayeti ile mükelleftir.

Bu olay sırasında hükümet kanadının tutunduğu tavır da son derece yerindedir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun olay yerine intikali ve daha sonra yapılan açıklamalar değerlidir. Cenazenin kabirden çıkartılması haberi de sonradan öğrenildiğine göre gerçeklikten yoksundur. Cenazenin nakli, yaşananlar sonrası cenaze sahipleri tarafından alınan kararla değiştirilmiştir. Her ne kadar böylesine bir sonuç bile üzücü olsa da; en azından bir kaç akıl yoksunun gazına gelinip de yetkililer tarafından cenazenin kabirden çıkartılmaması geleceğe dönük teselli vericidir.

Acıları yarıştırmak gibi olmasın. Fakat, hatırlatmakta da fayda vardır: Cenaze sahibi ve yakınlarının da katıldığı birçok cenaze merasimlerinde de ölüye saygısızlık olmasa da benzeri provokatif olaylar yaşanmıştır.  Öyle ki, yine bir cenaze yürüyüşü sırasında, Mustazaf-Der Yüksekova Şubesi'nin Başkanı Ubeydullah Durma, nerden geldiği belli olmayan bir kurşun tarafından katledilmiştir. M.Vekili M. Mehdi Eker'in, aile mezarlığında tuzaklanan patlayıcıyı da unutmamak lazımdır!

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum