Olmadı Paşam!
36 paşa arkada, önde dört kuvvet komutanı. Bunun ne anlamı var. Kime ne mesaj verilmek isteniyor. 312 General bir olup Vakit gazetesine dava açar gibi, 36 General Genelkurmay Başkanı’nın arkasında durup, sanki bir gazeteye muhtıra verir gibi..
Hoş değil..
Yarın Emniyet Genel Müdürü, il emniyet müdürlerini arkasına alıp, bir astsubayın, “Silahları polis gömdü, krokileri de kendileri yapmıştır” açıklamasına karşı basın toplantısı mı yapması gerekiyor..
Bu manzara Türkiye’ye yakışmıyor..
“İrtica ile mücadele eylem planı” sıradan bir “kağıt parçası” değil. Bu belge kurgu olsa bile, biz bunun benzerlerini daha önce de gördük.. Yani bu ilk değil..
“Media üzerinden asimetrik psikolojik harekat” derken kimi suçluyorsanız açıkça söyleseniz?
TSK’yı yıpratan, bu belge ile ilgili haberler değil, bu olayın üstünün örtülmeye çalışılması ve devam eden bir dava ve soruşturmaya konu olan bir belge hakkında yargı dışından birilerinin sürece müdahale etmesi..
Bu ülkenin “beka” sorunu bu tür iddialar sebebi ile değil, bu sorunun kaynaklarının başka yerde aranması gerekir..
“Mıntıka temizliği”ni “cadı avı” gibi gören bir anlayışla, bu sorunların üstesinden gelmek ne yazık ki pek mümkün gözükmüyor..
Sahi şimdi Başbuğ, bu öfke dozu yüksek açıklamasının ardından sorgulama devam ederse ne yapacak?
Eğer hukuki bir sorun varsa neden yargıya gitmiyor?
“TSK içinde demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine aykırı düşüncede olanları barındırmayız” sözleri kulağa hoş gelse de, çok gerçekçi değil. Bunu yaşayarak öğrendik.. Ya da “hangi demokrasi, nasıl bir demokrasi” sorusunu sormamız gerekir.. Demokrasi sabıkası olanların bu konuda daha dikkatli konuşması gerekir.. 27 Nisan e-muhtırası ortaya çıktığında, bu sözlerin sahibi neredeydi aceba?
“Askeri yargı” konusundaki açıklamaları da doğru değil Başbuğ’un..
Bu eleştiriler “devlet, millet ve ordu içinde fitne fesat çıkartmak isteyenlerin işi” değil.. Aksine bu eleştiriler, devlet içine sinmiş, ucu TSK’ya da uzanan fitne ve fesat odaklarını hedef alan açıklamalardır..
Önemli olan bu belgeleri ortaya çıkartan, iddiaları ortaya atanları baskı altında almak değil, bu iddiaların gerçekliğini araştırmak ve sorumlularını cezalandırmaktır..
Başbuğ diyor ki; hocası ona demiş ki, “akıllı adam her konuda bilgi sahibi olandır. Ama akılsız adam her konuda konuşur...”
Sahi TSK adına birileri, din, ekonomi, eğitim, siyaset gibi, TSK’nın ilgi alanı dışındaki konularda bu kadar çok konuşuyor..
Başbuğ görmezden geliyor ama, durum pek iç açıcı değil. Bunun sorumluları da kendisi ve silah arkadaşları..
Sahi o arkada oturanların, o fotoğrafta yer alanların verdikleri mesaj ne? Bunu nasıl okumalıyız? İşi mi yok bu adamların, her biri kalkıp işini bırakıp buraya gelmiş ve tek kelime söylemeden orada oturuyorlar..
İletişim harikası bir olay.. Bu fotoğrafın bir anlamı olmalı..
Ordu her zaman modernleşmenin lokomotifi olma iddiasındadır. Çağdaşlaşma, batılılaşmanın odağında yer aldı. Şimdi muhafazakar bir çizgiye savruldu..
Bu kişiler, milli egemenlik konusunda nasıl böylesine vurdum duymaz oluyorlar.
Her darbeden sonra, ilk normal seçimlerde darbecilerin destekledikleri, yüzde kaç oy aldı. Ama biz hâlâ darbe anayasaları ile yönetiliyoruz.. Neden hâlâ darbecileri yargılayamıyoruz?..
Başbuğ basın toplantısı yaparken, Erdil’i mahkum eden askeri hakim de intihar etti.. Kenan Evren darbecilerin yargılanması konusunda referanduma gidilmesini istedi ve referandum sonucu aleyhine çıkarsa intihar edeceğini söyledi. Çevik Bir’in Ergenekon davasında sanık sıfatı ile ifadesi alındı.
Sahi şu Özden Örnek günlüklerinde yazılanlar neyin nesi paşam?
Yakın geçmişte yaşadıklarımızın bize söyledikleri ile, Başbuğ’un söyledikleri örtüşmüyor.
Milletin hafızası bu kadar zayıf değil paşam.. Bu basın toplantısı olmadı..
Selam ve dua ile.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT