Olduğu gibi görünemeyen CHP
Ankara'da caddelerde gördüğüm afiş, gerçek ötesi bir şakaya benziyor. Belki gösteri dünyasından bir yıldız, reklâma anlam katmak için kendisiyle dalga geçiyor. Belki zıt çağrışımla biri dikkat çekmek istiyor.
Afiş, böyle bir ironiyi anlatıyor. Gerçi sloganın ödünç alındığı tasavvuf dünyasında, nefsi terbiye etmek için insanın kendisine eziyet etmesi gerekiyor. Afişteki nefis terbiyesini tamamlayıcı mısra Nesimî'den "Ar u namus şişesini taşa çaldım kime ne?" olabilir. Ama gerçek bunlardan hiçbiri değil. Deniz Baykal, hafta sonu yapılacak CHP Kurultayı için bir imaj çalışması yaptırmış. Sevimli bir resim, altta, tasavvufun temel mottolarından "Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün" yazıyor.
Afişin iki temel problemi var. Birincisi bu mottonun üstünde Baykal'ın resmi durduğu için, sözün onu hedef aldığı izlenimi doğuyor. Biz, bu yazıyı Baykal'a hitaben söylemiş oluyoruz. İkincisi Baykal, bu sözün kendisine hitaben söylenmesindeki isabeti doğrularcasına "olduğu gibi" görünmüyor. Karşımızda gerçekler hilafına "ben gencim" iddiasında 70'lik bir adam duruyor. Gömleğin kolu katlanmış, demek ki hem meşgul ve hem çalışkan hem de genç bir adam. Ama bu adamın "göründüğü gibi" olmadığını, resmin altındaki sözü tekrarlamasak bile hepimiz biliyoruz.
Sol ideoloji, farklı renkleri barındıran geniş yelpazesi içinde nerede yer alırsa alsın "ciddi" bir ideolojidir. Ortak paydası kurulu düzeni eleştirmek, mevcutla yetinmemek ve değişim istemektir. Dünyanın her yerinde sol ideoloji muhalif söylemlerle ilerler. Baykal'ın "olduğu gibi" görünmediği afiş, CHP'nin sol ideolojinin fersah fersah uzağındaki zavallılığını da gösteriyor. Yıllar öncesine ait bir başka imaj çalışmasını hatırlayalım. Pop konserlerinin verildiği sahnenin bir benzerinde, gökyüzüne asılı gibi duran merdivenlerden biri koşarak iniyor. Yine sahne ışıkları altında, dumanlar yükseliyor. Birazdan eline mikrofonu alıp sert bir parça ile izleyenlerin dans etmeye başlayacağını düşünüyorsunuz. Hayır! İnanılması güç bir şey: Karşınızda duran Deniz Baykal. Baykal'ın % 10 barajının altına düştüğü seçimden önceki kongresi, dönemin Latin Amerikalı pop şarkıcısı Ricky Martin'in parçası eşliğinde, bu dekorla başlamıştı. Solun gerçekten ciddi bir ideoloji veya siyasî görüş olduğunu, bu şaklabanlıkları kaldıramamasından anlamıştık. Bugün de öyle olmalı.
Türkiye'nin en ciddî siyasî problemi, toplumdaki sol potansiyeli temsil eden, üstelik bu potansiyelin önünü açan bir örgütün olmaması. Solun evrensel tarihinden gelen akışını tıkayan kocaman bir mania var. Bu mania CHP, belki CHP'ye bu rolü veren Baykal. Alışkanlıklar ve yerleşik çıkar ilişkileri CHP'de temsil edildiği için, rakip bir sol alternatif, büyük arayışlara rağmen yolunu bulamıyor. CHP, toplumun sol potansiyeli ile siyasî temsil arasında aşılması güç bir duvar oluşturuyor.
Türkiye'nin yaşadığı ve uğraşmaktan yorulduğu problemlerin altında, CHP'nin işlevsizliği duruyor. CHP, siyaset meydanını er meydanı olmaktan çıkartıyor, yandan gelen müdahalelerin sözcülüğüne soyunurken kendi itibarını zedeliyor, üzerine bastığı demokratik zemini tahrip ettiği için temsil niteliğini kaybediyor. Böylece, iktidar alternatifi bir sol parti olma iddiasından kendi isteği ve iradesi ile vazgeçmiş oluyor.
CHP'yi solun geleneksel tabanından uzağa savuran, halka karşı devletin daha doğrusu devlet içindeki bürokratik oligarşinin çıkarlarını savunan, solun vazgeçilmez referansı olan özgürlük ve eşitlik idealinin tam karşısına yerleştiren sorunlu bir liderlik var. Bu liderliği Baykal, "göründüğü gibi" olmaya çaba harcamayarak üstlendi. İşte tam da bu yüzden CHP, hem sol ideoloji için hem de Türkiye için umutsuz bir vaka hüviyeti taşıyor. Baykal'lı CHP, sadece siyaset üzerinde gölge etmeye yarıyor.
Hafta sonu CHP Kurultayı'nda Baykal'ın yeniden genel başkan seçileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Bu sonuç Baykal'ın siyasetteki başarısının değil, örgütteki ikili ilişkilerinin eseri olacak. Ve solun umudu, tam da bu yüzden bir başka bahara kalacak. Sadece solun değil, bizlerin de...
Zaman gazetesi
YAZIYA YORUM KAT