1. YAZARLAR

  2. SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

  3. Okuyucularla Hasbihal
SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

Yazarın Tüm Yazıları >

Okuyucularla Hasbihal

03 Nisan 2018 Salı 13:57A+A-

Okuyuculardan gelen (bazıları gazete veya yazıyı iktibas eden int. Sitelerine ve bir kısmı da e-mail adresim olan [email protected]‘a gönderilen)  iletilerde dile getirilen görüşlerin paylaşılmasında fayda mülahaza edilen bazılarını aktarıyorum.

 

*

**

(Doğru sözü, doğru zamanda ve doğru muhataba söylemek..’ başlıklı yazı etrafında..)

 

-Mehmet Taşatan / 29 Mart 2018, Yazının muhteviyatı güzel. Mesela sözü: kim söyledi, kime söyledi, niçin söyledi, ne maksatla söyledi, neden söyledi, zaman ve zemin önemlidir. Hikmetle konuşmalı, amacına hizmet etmeli o söz.. Bazen bilmiyorum demek de ilimdir, fazilettir.

-Abdullah / 29 Mart 2018, Müslüman bir lider bu konular da gayet de görüş belirtme hakkına sahiptir. Ama Erdoğan gibi bir liderin de daha dikkatli olması gerekiyor. Zira onun belirteceği görüşü artık tabanda bir emir gibi, yürürlüğe sokulması gereken bir yasa gibi yayacak bir kadro var. Bu görüşün dışındakilere kan kusturma ihtimalleri bile var.

-el-murabıt / 28 Mart 2018, ‘müslüman halka en ağır baskılar yapılırken, ve hattâ, İslamî örtünmeye getirilen yasaklar Meclis’te 411 oyla kaldırılır kaldırılmaz, AK Parti’nin kapatılması için dâva açıldığında tek kelime söylemeyen bu ‘kişi’ler neredeydiler de, şimdi, Tayyib Erdoğan’la zıdlaşıyorlar..’  deniliyor.


İstikamet üzre olan âlimlerimiz o vakit de yalpalamamışlardı. Peki yalpalayıp füruat/ teferruat üzerinde demagoji yapanlar -siyasi destek verdiklerinde- makbul kişi addedilmemiş miydi?
Tırnak içinde kişi/hoca tabiriyle herkesi aynı torbaya doldurmuş olmuyor musunuz? Neden müşahhas yazmıyorsunuz? Neden her âlimi toptan karalıyorsunuz?

*SEÇ: Niçin herkesi aynı torbaya koyuyorsunuz, neden müşahhas yazmıyorsunuz..’ diyorsunuz.. Herkesi şaibe altına almak asla sözkonusu değildir. Yarası olmayan gocunmasın.. İsim vererek yazmayışıma gelince.. Kimseyle polemiğe girmek usûlüm değildir.

Hem, bakınız siz de kendi kimliğinizi müşahhas olarak yazmıyorsunuz.

-İsmail / 28 Mart 2018,Hadi, RTE bir Müslüman olarak fikrini bildiği kadarıyla paylaştı.. Ama, bazı çevrelerden yükselen "emrindeyiz" sesleri ne kadar ahlâkî?

*SEÇ: Bir görüş serdedildiğinde ona katılan da, karşı çıkan da olur. Bu durumu tabiî karşılamak varken, sadece bir tarafın suçlanması ne kadar sağlıklıdır?

*

.. (Merhûm Hasan Celâl Güzel’)le ilgili  yazı etrafında..

 

-Ali / 21 Mart 2018, Hasan Celal Güzel'i ben de 1980'lerdeki bürokratik hayattan, hatta okul yıllarından beri tanırım ve onun emsallerine göre görece olumlulukları olan, daha dürüst ve halkın değerlerine daha saygılı "milliyetçi" ve "muhafazakâr demokrat" bir kimliğe sahip olduğunu, bizzat kendisiyle bu konularda defalarca Rabbimiz konuşmuş birisi olarak çok iyi bilir ve şahidlik ederim.

Ancak Allah'ın rahmetini keyfimize göre dağıtamayacağımız kanaatindeyim.
En'am, 155. ayet kimlere rahmet edileceğini bildirmektedir.

- "Bu (Kur'an) da indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. O'na uyun ve Allah'ın emir ve yasaklarına uyarak, takvayı kuşanarak (O'nun azabından) sakının ki size rahmet edilsin".

Muvahhid bir mümin olarak Kur'an'a uyup hayatını ibadet kılan bir takvayı kuşanmadıkça, siz ne kadar isterseniz isteyin, kimseye rahmet etmeyeceğini açıkça bildirmiş bulunmaktadır.
Hasan Celal Güzel, laik bir partinin genel başkanı, milliyetçi, muhafazakar, devletçi bir şahsiyetti.
Bu tür yanlışlar görmezden gelindiğinde, herkes sevdiğini kayırmaya ve İslami ölçüleri onun için esnetmeğe kalktığında ve bu durum sessizce geçiştirildiğinde, zamanla İslami ölçüleri tahrif eden bir yozlaşmaya yol açmaktadır. İşte bu yüzden bu tür uyarıları Allah rızası için yapmak gerektiğine inanmaktayım.

-Sabaheddin / 22 Mart 2018 Selâmunaleykum; Ali kardeşimiz;
Delil verdiğiniz ilahi kelama aykırı bir ifade bulmadığım gibi bu uyarı ve hassasiyet için Allah razı olsun.
Ki âyette, rahmet olunasınız; ifadesi de, kitaba tabi olup , kitaba aykırı hal ve söylemlerden uzak olursanız merhamet edileceğini beyan eder.
Laik, muhafazakâr, ulusalcı, devletçi....kimlik ve kişiliği kuşananlar... Kabe’yi onarsalar da !
Hacılara su dagitsalar da !
İlahi ölçü neyse o değişmez!
Bu ölçülere uymayanları cennet ehli yapmaya çalışmak ?.

-Mustafa Yıldırım- Din adına herkesi cehenneme döndermeye hevesli olan Ali ve Sabahiddin gibi arkadaşlar bir de kimliklerini açıkça yazamayacak kadar korkak olmasalar.. Sonra bir kimseye rahmet dilemek, onun cennet ehli olarak göstermek değildir. Birilerine rahmet dilemediniz mi, o kişi de mutlaka Cehennem ehlidir demek olmaz.. Bu kadar katı olmayın..

 

*SEÇ: Teşekkür ederim, Mustafa Yıldırım kardeşim.. Benim söylemem gerekenleri siz dile getirmişsiniz..

Ben de bazı ölümler karşısında ‘Allah’u Tealâ’nın, kulları hakkındaki her türlü tasarrufunda bir rahmet vardır..’ derim. Bir kişi için rahmet dilemek  günahsızlığı konusu, onun günahsızlığı konusunda bir iddia değil, hatalarına rağmen , iyi Müslümanlardan olduğuna dair bir şahidlik olarak değerlendirilebilir.

Yoksa.. Evet, Allah’u Tealâ’nın kulları hakkındaki cezası da bir rahmettir.

 

-Hüseyin / 22 Mart 2018, 2013 yılında AK P'nin başlattığı çözüm sürecinde anayasadan Türk kelimesi çıkarılamaz itirazıyla çözüm sürecine karşı bir bildiri yayınlandı.

İtiraz ve ÇAĞRI METNİnde şunlar vardı:
"1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu ve sahibi olan Türk Milleti’nin adı, vatandaşlık tarifinden ve Anayasa’dan çıkarılamaz.
...
3. Anadolu coğrafyasında Selçuklu ile başlayıp Osmanlı ile devam eden Türk Milleti’nin kesintisiz egemenliğini esas alan büyük Atatürk’ün kurduğu milli devlet yapısı ortadan kaldırılamaz."

Kendi nitelemeleriyle "Türk milletinin kesintisiz egemenliğini esas alan …milli devlet yapısı"nı savunan bu bildiriyi imzalayanlardan birisi de Hasan Celal Güzel'di.

 

*SEÇ: Sözünü ettiğiniz konudan (yurt dışında olduğum yıllarda gözümden kaçmış olmalı) haberim yoktu. Teşekkür ederim. Haberim olsaydı, düşünce tarzının İslamî ölçülere aykırı olduğunu merhûma bizzat da söylerdim. Kavimler halinde yaratılış, hikmet-i ilahiyedendir. Ama hiçbir kavmin üstünlüğü ve düşüklüğü şeklinde bir değerlendirmenin İslam açısından geçerli olmadığına inanıyorum. Ancak, yanlış yapan herkesi inancımız açısından lanetli gibi görmek eğilimine de itibar edilmemesi gerekir herhalde.. Hasan Celal’in imzacı arkadaşlarının hemen pek çoğuna da şahsen hiç yakınlık duymasam bile..

 

-Emin Bilge / 22 Mart 2018, Rabbim rahmet eylesin. Özellikle devlet adamlığında örnek alınacak ender insanlardan birisiydi. Siz ve sizinle bu konuda aynı düşünen kimseler acaba Hasan Celal Güzel'in bu millete yaptığı hizmetlerden binde birini yaptı mı? Hasan Celal Güzel hiç eğilmedi. 28 Şubat'ta en erkek mücadeleyi Hasan Celal Güzel yapmıştı. Rabbim razı olsun ve rahmet eylesin.Cenab-ı Allah'ın işine karışmayın kime rahmet ve mağfiret edeceğini O bilir.

-Akın MORÇOL / 21 Mart 2018, Ali; sen dinin sahibi değilsin..Dinin yegane sahibi Allah'tır..Farkında olmadan kendini ilahlık makamına mı koydun..Dini,Allah'a has kılanlara selam olsun ve Güzel insan Hasan Celal'e Rabbimden rahmet ve mağfiret diliyorum..Yazının sahibine,  itidal ve adil şahidliğinden dolayı saygı ve muhabbetler iletiyorum..

-Fatih / 22 Mart 2018, Ali Bey zaten "ben dinin sahibiyim" kabilinden korkunç bir iddiada bulunmamış. Ama Dinin sahibinin vazettiği bir ölçüyü hatırlatarak müslümanca bir uyarıda bulunmuş. Müslümanlar birbirlerine kitabi referanslarla nasihatte bulunmasın mı?
Sizi rahatsız eden şey âyet mi, yoksa onu dile getiren mi?

-hakkı beyaz / 21 Mart 2018, Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın ve inşallah Reis dahil iktidardaki bürokratlar da o ve benzeri sade insanların halk tarafından sevilmesinin asıl kaynağının nerede olduğunu görürler ümidi ve temennisiyle...

*

(Asıl saldırgan ve yağmacılarla işbirlikçileri ortadayken..) başlıklı yazı  etrafında..

-Ahmet Türk / 26 Mart 2018, Selahaddin abi esasen bu abd ve israilden öncelikli bir sorundur. iran yok edilmeli. bu konuyu işlemeniz sorumluluk üstlenmeniz gerkiyor. Türkiyenin önünde ne abd ne rusya ne de İsrail sorunu vardır. dahası Müslümanların önündeki en büyük sorun irandır ve yokedilmelidir. başta suudi Arabistan ve türkiye mısır olmak üzere bu konuya yoğunlaşmalı ve bu konuda tüm yazan düşünen büyüklerimiz daha fazka görev/rol almalılar. bu büyük fitneye karşı bütün Müslümanların birleşmeleri gerekiyor. Bu bu günlerde tam zamanı diyeceğimiz bir konudur. türkiye iran karşısında öncülük yapabileceği daha iyi bir zaman ve zemin bulamaz. yazılarından çok faydalanıyorum. Allah razı olsun.

-Rıdvan Kaya / 25 Mart 2018, Suriye halkının ne düşündüğü, ne hissettiği İran'ın umurunda bile değil! Sadece politik çıkar hesabı içinde!
İran Türkiye'nin Suriye'de işgalci konumunda olduğunu, kendisinin ise 'meşru' yönetimin, Beşşar kasabı ile meşruluk kavramı nasıl yan yana gelirse artık, davetiyle orada olduğunu dolayısıyla işgalci sayılamayacağını iddia ediyor!
İlginçtir aynı İran, Bahreyn yönetiminin davetiyle Suud Bahreyn'e girdiğinde ya da Yemen Cumhurbaşkanının davetiyle Yemen'e girdiğinde ise Suud'u işgalci, zalim güç olarak görüyor.

-Serhat / 25 Mart 2018, Selamunaleykum hocam iranın amerikaya hizmet eden bir sistem inşa etmiştir özelikle amerikanin kuzey suriyede bir terör devleti inşa etmesinde iranın hala sesiz hiç bir sey yapmaması iranın parçalanmasına göz yumulmuştur bunu bizzat inkılap rehberi olan zat yapıyor ben türkiyenin bu konuda dikkatli olmasını bekliyorum iranın başındaki zat amerikan çıkarları için hala iranı yönetiyor iran halkı için degil amerikan şirketi için çalişiyor.

*

(Stephen Hawking.. bütün kainatı tanımaya çalıştı, kendisini tanıyamadan..) başlıklı yazı üzerine..

-faruk / 18 Mart 2018, güzel bir yazı. Selahaddin abi sağolasın

-Mehmed Kılıççı: âbi özellikle genç nesil için bu gibi yazılara daha çok ağırlık verseniz..

*

(Afrin Harekâtı) konulu 18 Mart tarihli yazı üzerine..

-Ferideddin / 20 Mart 2018 , sivil halkın canına, malına küllî bir zarar vermeksizin demişsiniz. 60 000 kişinin göç etmesi cüzi zarardır demek.

-bir gurbetci / 21 Mart 2018, Savaşta arada çekilip pkk yi fsa yla başbaşa bırakmışlar. Daha ne demek istiyorsunuz?
Eğer arkasında halk desteği olsaydı aynen doğu guta’da olduğu gibi halk muhaliflerin arkasında durduğu gibi ypg nin de arkasında dururdu.

Bu göçün sebebini de biraz ypg de arasanız?
Veya bu türkiye ye gelmiş sığınmacıların acaba neden kendi ülkelerinde güvenli bölge olarak bilinen sözde demokratik güçlerin olduğu yerlerde kalmadığını sorgulamak gerekmez mi?

Ha bir de belli bir halk kesimi zorla tehcir edildiği de bir gerçek.

Ve gelen videolar da yörenin sakinlerinin fsa ve tsk askerlerini de nasıl sevgiyle karşıladığı görülmektedir.
El insaf yani...

-SEÇ: 21 Mart 2018, Ferideddin isimli yorumcu arkadaşa.. Evet, Afrin'deki durumu anlatmak için ölçülü bir dil kullanmaya çalıştım ve küllî bir zarar verilmediğini söyledim . Musul'un Raqqa'nın, Haleb'in baştan başa viraneye döndürülerek nasıl 'kurtarıldığını' görmediniz herhalde.. Doğu Guta'nın, İdlib'in nasıl bir viraneye dönüştüğünden de haberiniz yok galiba..
YPG elemanlarının Afrin ve çevresinde güçlü devletlerin yardımı olmaksızın yapılamayacak müthiş savunma mekanizmalarını da görmemişsiniz galiba..
60 bin kişinin Afrin'den çıkarılmasının zarar vermeye girip girmediğini ironik bir şekilde soruyorsununz.. 400-500 bin nüfuslu bir şehrin içinde, çete savaşı veren insanların sivil halktan nasıl ayırt edileceğini düşünmediniz mi hiç.. Orada sivil inanlara zarar gelmemesi için şehirden kazasız-belâsız çıkarılmasını sağlamak bir tedbir değil midir? Kaldı ki,  çete savaşı verenlerin çoğu da halkın içine karışıp çıkmışlar, kaçmışlar..
Ateş açılan evlerin vurulması tabiîdir, ama, bir Afrin şehrini seyredin, bir de Musul, Fellûce, Raqqa, Haleb, Doğu Guta ve İdlib'e bakınız ve insaf ile düşününüz..
Afrin de diğer şehirler gibi yerle bir edilseydi keşke!' demiyorsunuz herhalde..

Halk şehirden çıkarılmasındı da, binlerce sivil insan da Raqqa’da Amerikalıların veya Haleb’de İran güdümündeki Haşd-i Şabi güçlerinin, İdlib ve Doğu Guta’da Rus ve Suriye rejimi güçlerinin yaptığı gibi binlerce sivil insan can mı versindi..

Afrin’in kurtarıldıktan sonraki fotoğraflarına, havadan çekilmiş film görüntülerine bakınız, bazı çatışma noktaları hariç, şehir olduğu gibi hayatta değil mi? Bu harekât, başka ülkelere de örnek olacak bir manzara sergilerken, illâ da, harabeler ve viraneler görmek istercesine eleştirilerinizi anlamam mümkün değil..

 

-ahmet ertürk / 20 Mart 2018 , Selahaddin bey, çok etkilendim bu yazıdan. müthiş bir analiz. Afrin konusunda dediklerinde inan gözlerim doldu. Allah sizlerden razı olsun.

*

(İran’da  yeni sosyal çalkantıların ayak sesleri..) başlıklı yazı etrafında..

*pirifani / 20 Mart 2018, Fransa, humeyni ve devrim iliskisi senelerdir dillendirilir.devrimi aslinda fransanin yaptigi,fransanin destegi olmadan basarili olunamayacagi veya buyuk petrol sirketlerinin iranda buyuk pay kapmak icin Şah’ı devirdikleri filan anlatilir durur. burada musluanlari aciz gostermek aslinda boyle bir devrimi basarabilecek bir topluluk olmadiklari anlatilmak istenir. bildigim kadariyla humeyni fransada cok az kaldi muhtemelen fransaya gitmeseydi de devrim basarilacakti. ayrica öyle bir ilmî makamda olan  birinin halkini kontrol edebilmek icin bati ulkelerinden ne ogrendigi arastirilmasi gerekli bir konudur. biz batiyi homojen bir gurup olarak gorursek burnumuzun dibindeki bircok seyi goremeyiz. batida ciddi bir serin savas var ve bu savas fransa abd/ingiltere arasindadir fransa kendisine faydali olacak her karta oynamak mecburiyetindedir ve iran devriminde de kazanacagi belli olan tarafa oynadi. Youtube’daki bir televizyon kanalinda humeyniyi anlatan uzun belgeseli bastan sona seyretmistim. humeyninin cenazesi bolumu aslinda herseyin bastan bozuk oldugunu onlarca yildir aslinda pek birseyin degismemis duzelmemis oldugunu apacik gosteriyordu. belgeselde humeyninin selman rusdi ile olan kavgasina degindiklerini gormedim. demek ki bazi rahatsizliklar duyuyorlardi. ayrica irakla olan savasin humeyni sebebiyle uzadigindan bahsedildigini gormedim. Humeyni’yi anlatan bir belgeselde bu iki konunun atlanmasi manidar. aslinda sahin devrilmesi basli basina guzel bir olay olmakla beraber uydurulmus bir din anlayisiyla yapilan herhangi bir devrim farkli neticeler vermeyecektir. uydurulmus din mensublarinin guclu ekonomisi guclu ordulari ve guclu teknolojisi de olsa neticede vardigi yer, once kendi halkina sonrada dunyaya zarar vermekten baska bir ise yaramayacaktir.aynen daha once tarih boyunca oldugu gibi.

SEÇ: Yazılarınızı, bilgisayarınıza türkçe fondları indirerek yazmanızı tavsiye ederim, sizin durumunuzda olan diğerlerine de.. Zor bir şey değil.. Bilgisayar kullanacak kadar bilginiz varsa, bu gerekliliği de öğrenseniz..

-Faik KAYNAK / 20 Mart, İran, ırki ve mezhebi taassubu sebebiyle kötü yönetilen, ümmet coğrafyasında ve ümmetin fertleri tarafından itibar edilmeyen ve muhabbet duyulmayan bir Ülke bugün..

İran, Şah Rıza PEHLEVi rejiminde; ABD nin ileri karakolu bir ülkeydi...
İmam Humeyni döneminde gerçekleşen devrim ile; gençler olarak yüreklenmiş, ümidvar olmuş ve heyecanlanmıştık...

Bir müddet sonra..

‘Humeyni'yi Fransa hükumeti özel uçak tahsis ederek neden İRAN'a göndersin ki ? Fransa, kendisinin tasvip etmediği rejime neden hizmet etsin ki? ümmet coğrafyasında "Müslümanları öldürme ve sömürme üzerine kurgulamış) batılı bir ülkenin İslam’a ve Müslümanlara hizmet etmesindeki muradı ne olabilir ? ‘ ...gibi müphem cevabını bulamadığımız onlarca sorular uçuşmaya başladı kafamızda..

İran'ın isminde " İSLAM Cumhuriyeti" yazmasını , kendisini bu kirlilikten istibdat ve yolsuzluk girdabından kurtardığı söylene bilir mi? ..

 

*SEÇ: İmam Khomeynî, Şah tarafından 1963 Haziranı’ndaki büyük halk ayaklanmasından sonra İran’dan çıkarıldı ve Şah ile Başbakan İsmet İnönü arasındaki bir anlaşma gereğince Türkiye’ye gönderildi.  Bursa’da ikamete tâbi tutulan İmam Khomeynî 11 ay kaldıktan sonra 1964’de Irak’ta, Şiî medreseleriyle ünlü Necef şehrine gitti. Oradan da 1978 Eylûlü’nde Saddam tarafından Irak’dan çıkarılıp Kuveyt Havaalanı’na bırakıldı. Orada üç gün bekledi.. Halkı Müslüman ülkelerin hükûmetlerine mektuplar yazarak, kendisine sığınma hakkı vermelerini istedi. Ancak Şah’la bozuşmamak ve Şah düzeninin yerine -kendi mezhebine göre- İslamî bir düzen kurmak talebiyle ortaya çıkan bu zatı kabullenmekten kaçındılar. O sırada Fransa’ya gitmek üzere olan bir uçağa bindirilen İmam Ruhullah Khomeynî ve Fransa’da sadece Ekim-1978 ile Şubat-1979 başına kadar, 4 ay kalmıştır.

Bu açıklama, yazınızı  daha sağlıklı temeller üzerine kurmanıza yardımcı olmak içindir..

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum