1. YAZARLAR

  2. Murat Özer

  3. Zafere Giden Yolda Taliban Örneği

Zafere Giden Yolda Taliban Örneği

Temmuz 2013A+A-

ABD’nin öncülüğündeki 52 ülkeden oluşan koalisyon güçlerinin Afganistan’ı işgal ettiği 2001 yılından bugüne Taliban hareketi karşılaştığı tüm güçlüklere rağmen ayakta durmayı başardı. İşgalcilere yönelik uyguladığı ciddi askerî operasyonlar kadar ortaya koyduğu siyasi performans sayesinde bugün hareket, hem BM nezdinde hem de kendisiyle savaş halindeki koalisyon güçleri nezdinde meşru bir siyasi aktör olarak kabul görmüştür. Bu çabalarının neticesi olarak, Katar’da barış müzakerelerinin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için siyasi ofis açmış bulunuyor.

Taliban sözcüsünün Katar Dışişleri Bakan Yardımcısı ile birlikte törenle açtığı siyasi ofiste hareketin kullandığı beyaz Tevhid bayrağının önünde yaptığı konuşma, bugüne kadar yapılan askerî mücadelenin siyasi alanda başarıya dönüştüğünü göstermesi açısından son derece mühimdir. Doha’da açılan ve bir anlamda 2001 yılında fiilen yıkılan Afganistan İslam Emirliğinin yeniden bir devlet olarak muhatap kabul edildiğinin ilanı olan bu ofisin açılmasındaki amaçları aktarırken Taliban sözcüsü şöyle konuşuyordu:

Herkes, Afganistan İslam Emirliğinin cihad ettiğini, Afganistan işgalini sona erdirmeye çalıştığını ve Afganistan'da bağımsız İslam hükümeti kurmaya çalıştığını ve bunun için yasal olan bütün metotları kullandığını biliyor. Afganistan İslam Emirliğinin Afganistan sınırları içinde hem askerî hem de politik amaçları vardır. Afganistan İslam Emirliği kendi topraklarından başka ülkelere zarar vermek istemiyor. Ayrıca başkalarının Afganistan topraklarını kullanarak, başka ülke halklarına bir tehlike oluşturmasına da izin vermeyecektir. Afganistan İslam Emirliği, komşuları da dâhil diğer dünya ülkeleri ile karşılıklı saygı temeline dayalı samimi ilişkiler istiyor ve uluslararası seviyede olduğu gibi kendi halkı için de güvenlik istiyor. Afganistan İslam Emirliği şüphesiz ki ülkesini işgalden kurtarmayı dinî ve milli zorunluluk olarak görüyor. Bunun için yasal olarak tüm metotları kullanmıştır, gelecekte de böyle yapmaya devam edecektir. Zulüm gören her halkın mücadelesini, kendi hakları ve bağımsızlığı için çalışmasını yasal hakları olarak görüyor çünkü her halk emperyalizmden özgürleşmeyi ve kendi haklarına kavuşmayı hak eder. Bunlar göz önüne alındığında İslam Emirliği İslam ülkesi Katar'da politik bir ofis açmayı gerekli görmektedir.

Taliban sözcüsü amaçlarını ise şu maddelerle ifade ediyordu:

1- Karşılıklı anlayış çerçevesinde uluslararası toplumla konuşmak ve ilişkileri geliştirmek.

2- Afganistan'daki işgali sonlandıracak böyle politik ve barışçıl bir çözümü desteklemek, bağımsız İslam hükümeti kurulmasını sağlar ve bütün halkın isteği ve umudu olan gerçek güvenliği getirir.

3- Afganlarla uygun zamanlarda toplantılar yapmak.

4- Birleşmiş Milletler, uluslararası ve bölgesel organizasyonlar ve hükümet dışı kuruluşlarla temas kurmak.

5- Medyaya devam eden politik durumla ilgili politik açıklamalarda bulunmak.

Taliban bununla birlikte, ABD işgalinin meyvesi olan Hamid Karzai yönetiminin taleplerini dikkate almayacağını, muhataplarının işgal güçleri olduğunu ifade ediyordu.

Stratejik Hesapların Argümanı Olmadılar

İslam dünyasında ortaya konulan silahlı ya da siyasi mücadeleler içerisinde Taliban hareketinin çok ciddi bir önemi olduğu açıktır. Herhangi ulusal bir devlete ya da uluslararası güce sırtını dayamadan, tamamıyla ümmetin fedakârlıkları ve Allah’ın yardımına bel bağlayarak sürdürdükleri mücadelenin başarıya doğru yürümesinin birkaç temel sebebi olduğu açıktır.

Taliban, hem egemenlik sürdürdüğü 5 yıl boyunca hem de işgalle geçen 12 yıl boyunca Afgan halkıyla bir arada olmayı sürdürmüştür. İşgal öncesi ortaya koyduğu bazı pratiklere yönelik eleştirileri de önemsemiş, işgale karşı mücadele süresince ise ciddi bir muhasebe örnekliği sergileyerek, halkla daha fazla bütünleşmiştir. Halkın arasına sokulmak istenen ırkçı, kavmiyetçi, bölgeci ayrıştırmalara karşı çıkmış, yalnız Peştunların değil, tüm Afgan halkının hareketi olduğunu kanıtlamıştır. Bunun en çarpıcı kanıtı işgal güçlerine en büyük destek veren Özbek lider Raşid Dostum’a ve aşiret bağları sebebiyle geniş yandaş kitlesine rağmen Özbek halkının genel ekseriyetinin Taliban’ın yanında yer almasıdır. Sadece Afgan Özbekleri değil, Özbekistan’dan hicret eden İslami hareketlerin mensupları da Taliban direnişine aktif olarak katılmışlardır.

Halkla Birlikte Hareket Ettiler

Ülkenin büyük çoğunluğunda hâkimiyetini sürdüren Taliban, halkın her türlü ihtiyaçlarına cevap vermeye gayret etmiştir. Ülkedeki en büyük problem olan asayişin sağlanması, hukuki düzenin güçlendirilmesi ve anarşinin ortadan kaldırılması konusundaki faaliyetleri, Afgan halkı üzerindeki sempatisini daha da güçlendirmiştir. Ülkenin pek çok yerinde, evlenme-boşanma, ticari hukuk, ceza davaları gibi konularda halk, Taliban’ın yetkilendirdiği mahkemelere başvurmaktadır.

Eğitim-öğretimin kesintisiz sürdürülmesi konusunda ısrarlı çabalar ortaya koymuş, ülkenin pek çok yerinde medreselerin eğitimlerini sürdürebilmesine ön ayak olmuştur. Batılı medyaya en fazla yansıyan “Taliban’ın kız okullarını hedef alması, kızların okullara gidilmesinin engellenmesi” şeklindeki haberlerin tamamıyla manipülasyon amaçlı olduğu da süreç içerisinde ortaya çıkmıştır. Bu tarz haberler, hareket tarafından çok kısa süre içerisinde yalanlanmış ve Taliban’ın öğrencilerin eğitimlerini destekledikleri her defasında vurgulanmıştır.

Dünyanın en fakir halklarından olan Afgan halkının iaşesini temin konusunda da gayret sarf edilmiş, geçimini sağlayamayacak durumdaki kişilere maddi yardımların ulaştırılmasına çalışılmıştır. Hareketin bu doğrultuda Afganistan’da çok sayıda sivil toplum örgütü kurduğu ya da yönlendirdiği bilinmektedir.

Medyayı İyi Kullandılar

Taliban’ın başarısındaki bir diğer faktör ise medyayı etkili bir biçimde kullanmasıdır. Savaşın en yoğun olduğu dönemlerde dahi Taliban iki sözcüsü aracılığıyla dünyaya seslenmeyi başarmıştır. Bu dönemde öne çıkan isimlerden Zabiyullah Mücahid adeta hareketin dünyaya yansıyan sesi soluğu olmuştur. Aslında 2001 yılında Pakistan Elçisi olarak görev yapan Abdüsselam Zaif de savaş boyunca iyi bir performans sergileyerek Kabil düşene kadar medyada etkili bir biçimde rol almıştır. Hareketin siyasi dili iyi kullandığı artık tüm medya uzmanlarının kabul ettiği bir hakikattir.

Taliban’ın taleplerini ifade ederken kullandığı dil de kuşatıcı, net, İslami ve sempatiktir. Halkın tüm fertlerini ırk, dil ve mezhep ayırımı gözetmeden kuşatan; aynı zamanda İslami kimliğin ifadesi ve taleplerin dillendirilmesi hususunda net bir duruş sergileyen üslup tüm bildirilerine hâkimdir.

Güçlü ve İslami Bir Siyasi Dil

Katar’daki ofisin açılmasına giden süreçte hareketin Paris’te düzenlenen konferansta yaptığı sunum da etkili olmuştur. 21 Aralık 2012 tarihinde Fransa Chantilly’deki bir konferansa davet edilen Taliban, konferansa iki temsilci göndermiştir. Paris Stratejik Araştırmalar Vakfı Başkanı Camille Grand’ın davetlisi olarak, Mawlawi Shahbuddin Dilawar ve Doktor Muhammed Naim Afganistan İslam Emirliği Siyasi Temsilcileri sıfatıyla katıldıkları bu toplantıda dünyaya hareketin mesajını net bir şekilde ulaştırmışlardır.

Hareketin bu toplantıda yaptığı sunum, hem taleplerin somut bir şekilde ifade edilmesi hem de “uluslararası toplum” olarak ifade edilen ve neredeyse kutsanan anlayışa rağmen güçlü bir İslami siyasi dilin kullanımı açısından önemlidir. Bu durum İslami mücadelede bir İslami hareketin kararlılıkla sürdürdüğü çizgisinin nasıl başarıya ulaşabileceğinin güçlü bir örneği olarak karşımızda durmaktadır.

Taliban’ın zafere doğru ilerlerken ortaya koyduğu performans, bugün olduğu gibi gelecekte de pek çok araştırmanın konusu olacaktır şüphesiz. Bizim için önemli olan ise halkla birlikte hareket ederken, İslami kimliğinden ödün vermeyen, İslami referanslara ve normlara riayet ederek yapılacak bir mücadelenin başarıya ulaşabileceği gerçeğine vakıf olmaktır.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR