YÖK, Kışla Düzeninin Devamı İçin Yolsuzlukları Sahipleniyor!
12 Eylül ihtilalinin ürünü olan ve kuruluşundan günümüze yasak ve baskılarla anılan YÖK, ihaleye fesat karıştırmak, bilim hırsızlığı/intihal, yolsuzluk, usulsüzlük ve ayrımcılıkla Türkiye gündeminde hep bir sancı ve rahatsız edici kurum olarak yer aldı.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'ın son 5-6 aydır kaçakçılık ve ihaleye fesat karıştırmak üzere çete kurmaktan ve üniversiteye 25 milyon dolarlık tıbbi cihaz alımında evrakta sahtecilik ve usulsüzlük yapmaktan soruşturulduğu biliniyordu. Soruşturma neticesinde Rektör Aşkın tutuklanarak cezaevine konuldu.
Rektör Aşkın'ın yolsuzluk suçuyla hapsedilmesi üzerine YÖK ve CHP başta olmak üzere bürokratik oligarşinin gediklileri, görünüşte salt hükümetin icraatlarını hedef alan fakat genel itibariyle "resmi ideoloji"nin ve temsilcilerinin dokunulmazlığını sağlamaya, siyasi-iktisadi iktidarını tartışma dışı bırakmaya ve yükselen eleştirileri bastırmak üzere psikolojik bir harekat başlattılar. Bu psikolojik harekatın değişik versiyonlarına yakın dönemde, 28 Şubat sürecinde de maruz kalmıştık.
Yaşadığımız ülkede yasakları, baskıları ve bu meyanda gerçekleştirilen devasa yolsuzlukları örtmenin, normalleştirmenin ve giderek meşrulaştırmanın temel retoriği "cumhuriyetin temel ilkelerine sahip çıkmak"tır. Yani dayatmaları yasalaştırmanın ve kamu kaynaklarını yağmalama, siyaseten katl olarak adlandırılmakta. "Kemalizm'e ve cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmak"tır.
YÖK'ün, Rektörler Komitesi'ni örgütleyerek yayınlamış olduğu bildiri, ardından Adalet Bakanlığı'na yapılan gövde gösterisi niteliğindeki toplu ziyaret ve 23 Ekim tarihinde 76 üniversitenin rektörü tarafından, ismi bir çok gayri meşru icraatla birlikte anılan Rektör Aşkın'a destek vermek üzere Van'a yaptıkları ziyaret kelimenin tam anlamıyla bir skandaldır. Aynı skandala ortak olmak üzere harekete geçen CHP'nin tertiplediği Van ziyareti yolsuzluk ve hukuksuzlukların ardındaki resmi ideolojinin temsilcilerinin iktidar nimetlerini kaybetmemek için nasıl da dayanışma içinde olduklarını göstermektedir.
Türkiye'de siyaset ise, tam bir çelişkiler ve gariplikler yumağı olarak sürdürülüyor. Hak, hukuk, özgürlük, adalet vb. söylemler, hükümet koltuğuna oturulunca unutuluyor. Bu durumun son örneğini, Ak Parti hükümeti iktidarında da açık bir biçimde yaşıyoruz.
Siyasette ve ekonomide rasyonel tercihler yaparak ülke insanının yaşam standardını hem hukuki, hem de iktisadi açıdan yükseltmek vaadiyle hükümet olan Ak Parti, sözlerinin gereğini yerine getirmiyor. Geniş toplum kesimleri; SEKA, PETKİM, ERDEMİR, TÜPRAŞ vb. kamuya ait tesislerin özelleştirilmesine karşı çıktığı halde Ak Parti hükümeti yükselen değerler adına toplumsal uzlaşmayı hiçe sayıyor, toplumsal talepleri açıkça çiğneme cesareti gösterebiliyor.
Fakat mesele YÖK, ÖSYM'nin katsayı adaletsizliği ve başörtüsü yasağının kaldırılması gibi toplumun geniş kesimlerinin öncelikli sorunlarına çare bulmaya gelince aynı Ak Parti hükümeti, iki yıldır devam ettirdiği "toplumsal uzlaşma" bahanesine bir de "kurumlar arası uzlaşma" bahanesini ekleyerek işi iyiden iyiye yokuşa sürüyor.
Başbakan Erdoğan, küresel sermayenin halkı daha bir fakirleştiren projelerine karşı çıkanları "sermaye ırkçılığı" yapmakla suçluyor. Fakat Erdoğan ve partisi, başta eğitim ve çalışma hakları gasp edilen başörtülüler olmak üzere toplumun önemli bir kesimini oluşturan imam hatip liseli ve meslek liselilerin maruz kaldığı ayrımcılığı görmezden gelerek farklı bir "ırkçılık", "seçkincilik" olan uygulamaların devam etmesinde bir beis görmüyor.
Ak Parti hükümetinden beklenen; şimdiye kadar YÖK'e karşı göstermelik olarak ortaya koyduğu "icraat ve söylem"lerini toplumsal talep ve hukuku merkeze alan bir siyaset haline dönüştürmesidir.
Türkiye'de gerçek iktidar kimdir? Yolsuzluk ve dayatmaların merkezi YÖK mü, yoksa toplumsal taleplerin bir yansıması olarak hükümet etme yetkisi alan Ak Parti mi? Hem mahkemenin seyri hem de Ak Parti hükümetinin bir kez de bu olay vesilesi ile YÖK'e karşı ortaya koyacağı icraatlar iktidarın mahiyetini belirginleştirecektir.
Hükümet, hukuk, adalet ve toplumun insanca yaşama hakkını teminat altına almak için yolsuzluk ve dayatmaların üssü YÖK'ü bütün sonuçlarıyla beraber lağvetmelidir.
Toplum, ne fakirleştirme ne de sekülerleştirme politikalarının kurbanı olmak istiyor. Toplum, siyasi iktidardan gasp edilen hakların iadesini ve başörtüsü yasağının acilen kaldırılmasını istiyor.
Ak Parti hükümeti küresel sermayeye özgürlük istiyorken, başörtüsüne özgürlük için "toplumsal uzlaşma" masalını mı okuyor?
Ne toplumsal uzlaşma bahanesi, ne de kurumlar arası uzlaşma aldatmacısı yaşadığımız ülke gerçeğini değiştirebilir: Başörtüsü yasağı sürüyor! (D)uyuyor musunuz?
- Ramazan’a, Oruca, Başörtüsüne Sahip Çıkmak
- YÖK Düzeni ve Yolsuzluk Cumhuriyeti
- AB: Kimileri İçin Zevkli Bir Yolculuk, Kimileri İçinse Bir Korku Tüneli
- Şikaki’nin Şehadet Yıldönümünde İslami Cihad’dan Şehadet Eylemi
- Filistin’de İç Savaş Rüzgarları mı?
- Suriye Cendereye Sokuluyor
- Direnişin Adı Ramazan
- YÖK, Kışla Düzeninin Devamı İçin Yolsuzlukları Sahipleniyor!
- Müslümanların Kürt Sorunu
- TSK ve OYAK: Darbeler ve Sermayenin Tekelleşmesi
- Irak Halkı Anayasayı Reddetme Hakkına Sahip, Ya İşgali?
- Irak’a “Gayri Meşru” Anayasa
- Cahili Tüketim Kültürünü Aşmak Mümkün mü?
- Türkiyeli Aydınlar ve İslami Literatür
- Kalbimin Kabristanı
- Zihnin Biçimlenmesine Ön Hazırlık: Okulöncesi Eğitimi Örneği
- Tefsir Akımları Karşısında Kur’an Okurunun Konumu
- Ürettiğimiz Müziğin Mücadele Gerçekliğine Uygun Olması Gerektiğine İnanıyoruz
- Onura Nişanlı Çocukların Ezgisi: Umuda Yürüyüş
- “Amerikan Kabusu”nun Kitaplara Yansıyan Yüzü
- Yeniden İnşa Yükümlülüğü ve Çocuk!
- Çiçekleri Çoğaltmak!
- The İmam: Saklanma Kompleksi
- Belki
- Yeryüzü Yine İfsat Yeryüzüne Yeniden Islah