“Yerli" Bakışın Dar Ufkuna Sığmayan "Haksöz"e
Kuşkusuz süreli yayıncılığın birçok problemleri vardır. İçerik, teknik donanım, dağıtım ve tahsilat en önemlilerinden sayılır. Tüm bu güçlüklere rağmen 100. sayısını çıkarmaya hazırlanan "Haksöz"ü yürekten kutlarım. Hayatımızda birçok salih amel ve davranışın, düşünce ve mücadelenin "uzun solukluluğu" başaramadığı, kısa bir süre sonra okuyucusuyla vedalaştığı dikkate alınırsa, "Amellerin az dahi olsa devamlı olanı makbuldür" prensibi gereği "sürekliliği" başarmış ender dergilerden olması her tür övgüye değer. Teknik açıdan da birinci ve yüzüncü sayı arasındaki fark derginin çok iyi bir gelişme ve yenilenme trendi yakaladığını gösteriyor.
Haksöz'ün gündemi takibindeki başarısı, gelişen olayları kendi zaviyesinden yorumlamadaki zamanlaması, müslümanları ilgilendiren her olaya ve gelişmeye ilgisiz kalmayarak, bir yorum getirmesi, dinamik yapısından ve çok önemli hassasiyetlerinden kaynaklandığını gösteriyor. Ulus veya moda deyimle 'yerli' bakışın, dar ufkuna sığmayan ve her türlü 'ilgili' konuya 'ÜMMET'in gözü ile bakmaya olan çaba ve gayreti, dünya ufku ile olayları değerlendirişi de takdire şayan.
Dünya'da yılların deneyimi ve tecrübesi ile temayüz etmiş ve anne rahimlerinin doğurmakta oldukça cimri davrandığı büyük önder ve liderlere doğal olarak nadiren rastlanır. En büyük israfın zorluklar ve güçlüklerle elde edilmiş tecrübi birikimin sonraki kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarılamaması ve tüketilmesi olduğuna inanan biri olarak, yılların birikimi ve tecrübesini kuşanmış, toplumsal hayatın akışını ve olayları iyi okumayı beceren büyük hareket önderlerini iyi tanıma ve dinlemenin gereğine inananlardanım. Haksöz'ün bu tür önemli şahsiyetlerle yapılan röportaj, tanıtım ve fikri aktarımlara sayfalarını açması, sanırım okuyuculara büyük fırsat ve imkanlar doğurmuştur.
Devamlı hareket halinde olma tercihi ve "eylemci şahsiyet"e vurgusu hele içinde bulunduğumuz konjonktür de çok anlamlı olsa gerek. Bazı insanların, fazla entellektüel doruklara tırmandıktan sonra sadece iyi düşünüyor! ve konuşuyor olmaktan başka bir özelliği kalmadığı, somut gerçekliğe iradi müdahaleyi lüks buldukları ve konjonktürün de buna alabildiğine müsait olduğu dikkate alınırsa, "entellektüel sapma"ya Haksöz'ün tavır, tepki ve tecritini de oldukça anlamlı buluyorum. Bu yönüyle özellikle tebrik ediyor ancak; araç olması gereken eylemin amaca dönüşmesi endişemi de belirtmek istiyorum. Böyle bir yanlışın yaşanmayacağını ümid ve temenni ediyorum.
Genel olarak, yanlış diyemesem de, eksik bulduğum ve olmasını arzu ettiğim veya daha fazla olmasının lüzumuna İnandığım konulan, Haksöz ailesinin hoşgörüsüne sığınarak ifade etmeye çalışayım;
Haksöz'ün dar ve sadece bir toplum sınıfını hedef kitle olarak kabul ettiği görüntüsünden kurtulması gerekiyor. Bütün toplum sınıflarını kucaklayan ortak bir dil ve üslup yakalaması gerekiyor. Her kesimden insanlara söyleyecek sözümüzün olduğunu ve her "mümin" şahsiyeti kucaklayabileceğimizi tavırlarımızla göstermemiz gerekiyor.
İlke ve ilkelilik kavramları derginin sanırım en çok kullandığı sözcüklerdir. Ancak bu kavramların içeriğinin neyle ve nasıl doldurulduğu sorgulanmalıdır. Bu kavramların içeriği bazen -gözlediğim kadarıyla- yoruma müsait, tali şeylerle doldurulunca, anlayışla karşılanması gereken, her hangi bir konu bir anda müsamaha götürmez bir temel ilke konusu edilebiliyor. Bu durum şüphesiz, farklılıklara tahammül imkanlarını yok ediyor ve aynı zamanda, sun'i ancak derin(!) görüş ayrılıklarını beraberinde getiriyor. Bu da farklılıkları resmen tanımaya ve ton farklılığına tahammüle imkan vermiyor. Kuşkusuz sabitelerimiz ve değişkenlerimiz vardır. Ve karıştırılmamasına önem ve özen gösterilmelidir. Ancak değişebilir olma imkanına sahip, farklı yorumlara müsait konuların temel ilke konusu olarak tasavvur edilmesi oldukça mahzurludur.
Hurafecilik, şüphesiz mücadele edilmesi gereken yanlışlar yığını. Ancak bu mücadelede, hedefin büyütülerek, bütün bir Tasavvuf geleneğinin tamamıyla dışlanması, harcanması, toptan hedef kabul edilmesinde bu kadar cesurca davranılmamalıydı. Belki de bu aralığı fırsat bilerek içeriye sızan, hurafeci mantık(sızlık), sorgulanmalı ve mahkum edilmeliydi. Bir kaç soyut kavram ile, geçmişi ve bugünü anlamaya çalışma ve gelecekle ilgili yorumlarda bulunulma, kısır ve güdük algı biçimi eleştirilmeli ve olumsuzluklarına dikkat çekilmeliydi. Bir taraftan tarihin derinliklerinde gezinen, ancak her halükarda çağını yaşayan, "çağın adamı" olmaya vurgu yapılmalıydı. Hayatı 'bilgece' anlama ve kavrama, eşyanın hakikatini ve sırlarını keşfetme, mü'mince bir ufuk ve idrak biçimine ulaşma, İnsan-Allah, İnsan-eşya, Allah-eşya ilişkisinde, mü'mince nazar ve tefekkür zenginliğine vurgu yapılmalıydı. Aşk, sevgi ve hikemi nazara dikkat çekilmeli İslamın kalıpları içinde yorumlanmalıydı. Okuyucuya; tefekkürün ince kıvrımlarında zihni gezintiye davet ile -tabir yerindeyse- ruh gücü kazandırılmalı, tezekkür, taakkul vb. kavramlar da gündeme alınmalı, bu alana da dikkatler çekilmeliydi. Kavramların formel boyutuna sığmayan, kuru aklın, sathi ve mekanik alanından ruhun derinliklerine ve sınırsız alanına 'yakin'e ulaşmanın yolu aranmalı. Bu arayışta vahyin rehberliği esas alınmalı. Modern aklın kavrama ve bilgi üretme ve mekanik mantık ile düşünme biçiminin sakıncalarına dikkat çekilmeli ve Vahyin ışığı ile bu alan da aydınlatılmalıydı. Bakış ve değerlendiriş bir ve birkaç alana değil, bizi ilgilendiren tüm alanlara teksif edilmeliydi. Dergi genel muhteva olarak, kısmen de olsa, etkisinde bulunduğu, kuru selefi mantığın olumsuz etki ve görüntüsünden kurtulmalı. Manevi doku güçlendirilmeli. Her şeye mü'mince bakma ve değerlendirme hassasiyeti kazandırılmalı. Dinin sadece ideolojik kalıpları ile ifade biçimi gözden geçirilmeli. Şüphesiz bu konulara derginin sayfalarında yer vermediği iddiası büyük bir haksızlık olur. Ancak, gereğinden çok az gündemine aldığı ve yeterince önemsenmediği rahatlıkla söylenebilir. Vasat bir yol izlemenin gereği de oldukça açıktır.
"An"ı iyi değerlendirerek okumak ve aynı zamanda, onlarca yıl sonrayı görebilecek ufku ve basireti yakalayarak, bu günün iyi bir değerlendirilmesinin yapılması sağlanmalı. Bu arada sık sık özeleştirinin imkanları zorlanmalı, okuyucuya kendisi, düşünceleri ve şimdiye kadar ki alışkanlıkları ile hesaplaşma zemini oluşturulmalı. Geçmişin olumlu eleştirilerine fırsat ve imkan tanınmalı. Potansiyel varlığın siyasi varlığa dönüşümü için beraberce düşünme ve sağlıklı tartışma ve mümkün olduğunca müsamaha sınırlarını zorlayarak münbit bir zemin oluşturulmalı.
Müslümanlar olarak takip edilen stratejinin ortam ve şartlara uygun olmadığı anlaşılır ve tartışılarak genel tarafından yanlışlarınsa, zaman kaybetmeden müdahale ederek düzeltme, uygun taktik ve yönlendirmelerle, okuyucularla paylaşılmalı, tartışılmalıdır. Dergi sayfaları imkan ve ölçüsünde buna yer vermeli, ortak bir dil, üslup, bakış ve kanaat oluşturulmalı.
İsmiyle müsemma 'Haksöz'ün hayırlı ve salih adımlarıyla, daha geniş bir kadro ve emek ile, düşünce ve hareket dünyamıza kendisini yenileyerek daha büyük bir katkı sağlayacağı temenni ve ümidiyle...
- 100. Sayıda Haksöz
- Fethullah Gülen Olayı ve İdare-i Maslahatçılığın Sefaleti
- Haksöz’ün Tanıklığı
- Yazılar Kimi Bağlar?
- 100 Sayının Hatırlattıkları
- Hedefe Kendi Yöntemlerimizle Varabiliriz
- Sahih İslam Anlayışının Oluşumuna Katkı
- Seyyid Cemaleddin ve Haksöz
- Daha İleriye
- Yaşlandıkça Gençleşen Haksöz'e
- Özgürlük Direnişini Adil Şahitlik ve Vahiy Ahlakıyla Sürdürmeliyiz
- Başarılar...
- Haksöz Dergisi Üzerine
- İzzetli Tavır
- Öğrenmeyi Öğrenmek -Ya da Bir Durum Değerlendirmesi-
- Aydınlık ve Dosdoğru Çizgi...
- "Haksöz" Eşliğinde, Kur'an'ın Aydınlığına Doğru
- Kutluyorum
- İnancın Sesi
- Kişileri Değil İlkeleri...
- Yolcu Yolunda Gerek -Ein Reisender Gehört auf Seinen Weg!..-
- Haksöz Adında Bir 'Köprü'
- Güleryüzlü Direnişlere
- Ümmet Bilinci...
- Diri Tutacak Ufuklar Açmak