Yaz Yalnızlığım
Güneş ısıtamaz beni. Caddelerde göletler oluşturan sağanak yağmurlar ıslatamaz istemiyorsam kirpiklerimi. Temmuz sıcağında üşürüm yüreğinin sıcaklığını yüreğimde hissetmiyorsam. Alıp başımı kalabalık bulvarların sessizliğine vurduğumda kendimi irkileceğim selam dolu bir tebessüm beklentisiz, sevincin ışığını unutan yüreğimle titremelere tutulurum.
Bu yaz ayrılığın ilk yazı olacak. Yokluğunun hüznü kenetlenmiş bir kemer gibi sarıveriyor tüm benliğimi. Yorgun kaldırımları döven ayak seslerine bırakıyorum yine kendimi. Yılların yorgunluğu, damarlarımda gezinmekte. Kimsesizliğin koylarında kıvranırken, gözyaşlarım yağmurlara karışmakta.
Turuncu günbatımlarının telaşındaki kentte hüzün karanlığa saplanmakta, karanlık ise içime...
'Bu şehir sensiz de yaşanırmış' buna mı inanmalıyım inadına hüzünlerden kurtulmak için.
Hani baharları başka coşkularla karşıladığımız sahil boylarındaki plansız akşam pikniklerimizin hatıraları olmasa belki kabullenmek daha kolay olacak. Çocuklardan daha çok cıvıldayan kesik gülüşüne fırlatıverdiğim topumu yakalayacak kimsem yok. Ve kaçamak pikniklerle coşturulacak çocuklarım da.
Sen yoksun, benim varlığımın tek başınalıkla ne anlamı var diye sorguluyorum şimdi kendimi.
Boş hanelerin camlarındaki akşamların hüznüdür takılıp kalıveren boğazıma.
Sana gelsem boşalıveren göz yuvalarım sağanaklardan çok ıslatacak beni.
Şen şakrak hanelerin, cıvıl cıvıl parkların hemen ötesinde ıssızlaşmış servilerin koyu gölgesindeki böceklerin tıslayışları başka alemlerde buluşturacak bizi bilirim. Ağaçların yapraklarını yalayan bir su zerreciği düşüverirken omuzlarıma, bunca derin uykundan uyanıp hasbihal edeceğimizden emin adımlarla bulurum yanı başında kendimi. Başın ucuna kim bilir hangi vefalı dostça dikilivermiş minik bir tür servi. Hafiften kuruyuveren alt yapraklarının benden istediği çoktan düğümlüdür boğazımda. Cömertçe akıveririm bağrına damla damla.
Sükunetim olursun. Veda etmek ne zordur bu âna. Bilirim her vuslatın bir vedası vardır, her vedanın mutlak bir vuslatı olduğu gibi.
Söz dinlemez gönlüme baharlar mutlaka ayrılığın hüzünleriyle gelir. Bilirsin her bahar özleme dair imgelerim canlanırdı bir bir. En büyük zaafım bu, eskilerimi yırtıp atamamak, hayatımın küçük bir anını işgal eden hüzün ve sevinçlerimi bırakıp gidememek uzaklara. Kısacık bir mutluluk anımı paylaşan her varlığa vefa duymak bir ömür boyu.
Her gün suni öfkeler, hüzünler, sevinçler üreterek gelip dökülmekte kelimelere farkındayım. Daha dün umutlu haykırışlarımı bölüşen yüreğinden eser yok şimdi. Sanki hiç karşılaşmamışız, hiç buluşmamışız gibi mekanlar.
Her topuk sesinin tınısı bir başka işlemiş kaldırımlar da hisseder mi eksilenlerin boşluğunu.
Çabucak dolduruluverir kolonilerde boş sıralar ki aksaklıklar en aza insin. Oysa benim içimde kocaman bir dehliz her geçen gün büyüyüp çoğalmakta. Beni yutacağı güne değin yasını tutacak yüreğim, sığacağı bir mekan bulamamakta. Başıboş kelimelerim gelip saplanmakta bağrına gün ortalarımın. Dalgın bakışların düşmekte ezan seslerine kesilmiş kulaklarıma.
Her şey sen olmaktasın, hepsi sen olmakta üzerime üzerime yürüyen kalabalıkların.
Bir ölüme böylesine aşina iken, binlerce ölüm düşmekte ekranlara...
Öbek öbek her yer ölüm kokmakta, hayat anlamsızlaşarak anlamlar yüklemekte omuzlarıma...
Hayatı bir tek ölüme hazırlamakta seninle hemhal olarak yüreğim. Öyle ya bir başka yalnızlaşıyor dostlar gidince insan.
Bambaşka kapılara aralanıyor gözler yalnızlığın sessizliğini içerken yudum yudum…
Üzerime çullanan anıların esrikliğiyle, bütün tanımlara ilave tamlamalar buluyor beynim.
Dostum; sükunete ererdi en hırçın dalgalarım kıyılarında ve kulaçlardın en engin sularımı. Şimdi kimler anlasın beni.
Biz farklıyız, faklı kalmaya mecburuz.
Bu yüzden çok kere sen oluşumu hayret bile etmeden izlemekteyim.
Senden kalan Büyük Larousse'lerin arasında bulduğum minicik not defterindeki mısralar dolanıveriyor dilime. Ve sen bir anı olmaktan çıkıp dev bir anıt gibi dikiliveriyorsun tüm heybetinle önüme.
Biliyorum hiç ayrılmadık biz, hiç ayrılmayacağız. Sen dostsun, hala sıcacık ellerin yüreğimde...
- Zulme Karşı Sesimizi Yükseltmek İçin Fırsat ve Sorumluluk!
- İşkence ve Tecavüz Emperyalist İşgalin Gerçek Yüzüdür!
- İşkence ABD’nin Geleneğidir
- Irak’taki İşkence ve Tecavüzler Seküler Paradigmanın Doğal Sonucudur
- Irak’taki İşgale ve İşkencelere Karşı Protestolar
- Emperyalistler ve İşbirlikçileri Zirve İçin Hazırlar, Ya Biz?
- Hepimiz Abdülaziz Rantisi’yiz
- Şehid Abdulaziz Rantisi
- Felluce ve Yeni Irak’ın İnşası
- Büyük Ortadoğu Projesi: Acı Gerçekler, Yalan Vaatler
- Filistinli Şehitlerimizin Sesi Fatih Camii’nden Yankılandı
- Büyük Ortadoğu Projesi ve Diyanet’in Misyonu
- Avrupa Sosyal Forumu Genel Hazırlık Toplantısı İstanbul’da Yapıldı
- Abant Misyonu Washington’da, Washington Kâbusu İslam Coğrafyasında
- Washington’da ‘Abant’ Toplantısı
- Muhafazakar Demokrasi: Küreselleşmeye Alternatif mi, Taşeron mu?
- Halk İradesine Karşı 28 Şubat Zorbalarının YÖK Barikatı ve İHL Tartışması
- Özgür-Der, Genelkurmay’ın Eğitime Müdahale Eden Bildirisini Protesto Etti
- YÖK’e Hayır! ÖSS’de Ayrımcılığa Son!
- Başörtüsü Yasağına Karşı Öncelikle İç Dinamikler Harekete Geçirilmelidir
- Başörtüsü, Kamusal Alan Dayatmasına Kurban Edilemez!
- “Kemalizm, Laiklik ve Şehidlik” Kitabına Soruşturma Açıldı
- Halepçe Katliamını Anmak Soruşturma Gerekçesi!
- Yasal Değişiklikler, İnsan Hakları İhlallerini Engelleyebilecek mi?
- İnancımızın Bedelleriyle Sınanıyoruz