1. YAZARLAR

  2. Osman Gülaçar

  3. Yaşanan Bir ‘İç Savaş’ Değil, Hak-Batıl Savaşıdır!

Yaşanan Bir ‘İç Savaş’ Değil, Hak-Batıl Savaşıdır!

Ekim 2013A+A-

Bismillahirrahmanirrahim

Suriye’yi iyi okumak, İslam’ı iyi okumakla paraleldir. Aynı zamanda İslam coğrafyasında gerçekleşen her hadiseyle de birebir irtibatlıdır. Bizim coğrafyamızda yani İslam’ın topraklarında bir asırdan fazla süren bir işgal gerçekleşmiştir. Başında fiilî olan işgal, daha sonrasında ekonomik, kültürel ve zihinsel bir işgale dönüşmüştür. Başa getirilen işbirlikçiler eliyle süreç doruğa ulaşmıştır. Batı’nın ve Batı söylemlerinin tükeniş gösterdiği bu asırda, İslam’ın ve Müslümanların söyleyeceği çok şeyler vardır. İşte bugün coğrafyamızda yaşanan bir iç savaş değildir. İşbirlikçiler ile yerlilerin, mukimler ile emperyalistlerin, hak ile batılın savaşıdır. Bu savaşın bizim için bedeli büyük olmuştur. Gencecik evlatlarımızın, kahramanca savaşan yiğitlerimizin toprağa düştüğü, çok ağır bedellerin ödendiği bir savaş…

Burada söz konusu olan başkalarının meseleyi nasıl okudukları değil, Müslümanların nasıl okudukları ve nasıl bakmaları gerektiğidir. Batı’nın tarihi milyonlarca insanın katledilmesi, yok edilmesi, talan ve gasptır. Zenginliğinin arka planında işgal ve sömürüyü temel alması yatar. Bize gelince bizler bir asır süren bir suskunluktan sonra uyandık, kendimize geldik. Artık coğrafyamızın bir tek karışında dahi emperyalistlere geçit vermeyeceğiz.

Afganistan’daki işgal ve savaş, Çeçenya’daki direniş, Filistin açık cezaevindeki onurlu duruş, açlığa ve sefalete rağmen Somali ve Mali’deki direniş bunun açık ifadesidir. Okumalarımızı doğru yapmalıyız. Mısır’da yaşanan bir iç çatışma değildir. Müslümanlarla küfür cephesinin savaşıdır. Suriye’de dökülen kan bir iç hesaplaşma hiç değil, mazlum ve mustazafların işbirlikçi kâfirlere karşı savaşıdır. Dünyanın okumalarına ve değerlendirmelerine gelince işgale uğramış bir Afganistan’da vatanlarını savunanlar terörist; en aşağılık katliam ve işgalleri gerçekleştirenler ise medeni… Bu bile Batı’nın ve dünyanın nereden baktığını ifade etmesi açısından önemlidir.

Batı Suriye’ye nasıl bakıyor, bizler nasıl bakmalıyız? Batı her olayda olduğu gibi çıkarcı ve menfaatperest bakıyor. Onlar ölü sayıcıdır. Bölgedeki çıkarları, İsrail’in güvenliği vs. onlar için önemlidir.

“Küfür tek millettir” bilincini yeniden kuşanmak durumundayız. Çok açık ve net bir duruşumuz olmalı. Bizler coğrafyamızı işgal eden emperyalistleri topraklarımızdan def etmenin çabası içindeyiz. Artık kendimizi yönetmeyi istemekteyiz. Sömürü ve işgali reddetmekteyiz. Velev ki, bu yerli işbirlikçiler eliyle de olsa buna karşı çıkmaktayız. Ortada gri bir ton yok. Siyah ve beyaz, hepsi bu kadar…

Suriye cihadına gelince, kesinlikle haklı ve şerefli bir direniş verilmektedir. Şimdilerin deyimiyle ‘orantısız bir güçle’ karşı karşıya olsak da… Düşmanlarımız savaşı kaybettiklerini biliyorlar. Kimyasallar ve varil bombaları bunun en açık kanıtları. Acı ama gerçek kanıtlar…

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Kim bir insanı, bir can ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarma karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüş gibidir.” (Maide, 5/32) Bu insani bakışımızdır.

Kardeşlerimizin ölümüyle ilgili olarak ise “Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisa, 4/93)

Bu konuda Peygamberimize (s) dayandırılan şu hadisler bizler için önemlidir:

“Allah katında, müminden daha değerli bir şey yoktur.” (Taberani)

“Canımı elinde tutana yemin olsun ki, bir müminin öldürülmesi Allah katında dünyanın yok olmasından daha büyüktür.” (Nesai)

“Eğer yer ve gök ehli müminin kanının akıtılmasına iştirak etseler Allah onları mutlaka cehenneme yüz üstü sürer.” (Tirmizi)

İnsanlığa ve Allah’a teslim olmuş Müslümana bakışımız budur. Bugün kendilerini İslam cumhuriyeti diye sıfatlandıranların elleriyle bir katliam gerçekleştiriliyor. Dün Hama’da bunu yaşamıştık. On binlerce mümin hunharca katledilmişti. Bugün yüz binler… Doğru ve ahlaki okumalarımız bizi hakka teslim olmaya götürecektir. Mezhepçi bakış zalime destek olmaya götürecektir. Fakat unutmayalım ki, zulme rıza zulüm, küfre rıza küfürdür!

Zulmedenlere sakın meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız da yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” (Hud, 11/113) Buradaki zulme meyletme, duygu ve düşüncede bile zalimden yana olmamayı ifade ederken, zalimlerin safında mazlum Müslümanlarla savaşıp onları kimyasallarla katletmek nasıl izah edilir?

Bizler safımızı haktan yana koyduk ve coğrafyamızın özgürleşmesi adına bir savaş vermekteyiz. Türkiyeli Müslümanlar olarak böyle bakıyor ve böyle okuyoruz meseleleri. Zalimler, facirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.

Bu konuda hükümetin atması gereken adımlara gelince; farklı güruhların kulağımıza fısıldadığı şeytani düşüncelere prim vermeden cihadi gruplara tam bir desteğin verilmesi ve savaşın yönünün kesin bir çizgiyle netleştirilmesi gerekir. Hükümetin attığı adımları takdir etmekle birlikte yetersiz ve sonuç alınamaz görüyoruz. Artık tarafsınız ve bir şekilde bu savaş sizi de kısa ve orta vadede etkileyecektir. Müslümanlara güvenmek durumundadırlar.

Toprağa düşen yüz binlerimizden sonra geri dönüş yok ve inşallah galip müminler olacaktır.

Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer inanıyorsanız mutlaka üstün gelecek olan da sizlersiniz.” (Âl-i İmran, 3/139)   

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR