1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. Yargıtay’ın Kürt Açılımı: Taşa Ceza, Kurşuna Ödül!

Yargıtay’ın Kürt Açılımı: Taşa Ceza, Kurşuna Ödül!

Ekim 2009A+A-

Yargıtay birbiri ardına akıl almaz kararlara imza atıyor. Bugüne dek Atatürkçülük, laiklik, çağdaşlık, devletin bölünmez bütünlüğü vb. gerekçeler ileri sürülerek hukuk kurallarını alabildiğine esneten, zorlayan, çarpıtan pek çok kararla karşılaşmıştık. Şimdi de Yargıtay’ın “bölgenin özellikleri” gerekçesiyle öldürme fiilini mazur karşılayan bir kararıyla karşı karşıyayız. Üstelik bu karar sadece bir Yargıtay dairesi kararı değil, Ceza Genel Kurul kararı. Dolayısıyla içtihat sayılmakta ve bundan böyle bu tür olayların görüldüğü mahkemelerde karara esas alınacak.

Karara konu olan olayı hatırlayacak olursak; Siirt’te 2005 yılında Abdullah Öcalan’ın avukatları ve yakınlarıyla görüşmesinin engellenmesini protesto etmek için DEHAP’lılarca düzenlenen bir basın açıklamasının ardından polisle göstericiler arasında arbede yaşanır. Bu sırada Jandarma Özel Harekât Taburunda görevli G.Y. isimli bir uzman çavuş ve beraberindeki iki erin de içinde bulunduğu bir askeri jeep göstericiler tarafından taşlanır ve iki er hafif yaralanır. Taşlı saldırının sürmesi üzerine uzman çavuş MP5 tipi otomatik silahını camdan çıkartıp kalabalığa doğru ateşler ve Abdullah Aydan adlı çocuğu öldürür.

Siirt Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan uzman çavuş beraat eder. Karar temyiz edilerek Yargıtay’a gelir. Yargıtay Başsavcılığı adına Yargıtay Başsavcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu hazırladığı tebliğnamede beraat kararının bozulması istenir. Aynı zamanda YARSAV Başkanı da olan Eminağaoğlu tebliğnamesinde sanığın ateş etmeden önce uyarıda bulunmadığını; silahını öne havaya doğrultması gerekirken bunu yapmadığını ve ölen kişinin kalabalığın arasında olmadığını vurgulayarak sanığın taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan cezalandırılmasını talep eder. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Savcılığın itirazını yerinde bulmaz ve beraat kararını onar.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu karara da itiraz etmesi üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun önüne gelir. Kurul 18 Mart 2009’da aldığı kararla bu itirazı reddeder ve 1. Ceza Dairesinin kararını onar.

Geçtiğimiz ay yazılı olarak taraflara tebliğ edilen gerekçeli kararda “… ‘Kürdistan faşizme mezar olacak’, ‘Burası Kürdistan Türkiye değil’ sloganları atan kalabalığın, askeri araca ciddi biçimde zarar verdiği, iki askerin yaralandığı, bu eyleme karşılık savunma hakkı doğan G.Y.’nin gerçekleştirdiği savunmanın, saldırı ile orantılı olmadığı…” kabul edilir. Bununla birlikte Siirt’in uzun yıllardır terör olaylarının yaşandığı Güneydoğu’da bulunduğuna da dikkat çekilen kararda şöyle denilir: “…Ölüme yönelik sözlerle de desteklenen fiili saldırının ağırlığı, uyarılara karşı artarak devam etmesi ile bölgenin özellikleri bütün olarak göz önüne alındığında, yasal savunmada sınırın mazur görülebilecek bir korku ve telaşla aşıldığının kabulü gereklidir.”

Yerel savcılık, yerel mahkeme, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin “Ölen kişi, saldırganlar arasında değildi.” tespitine rağmen kurulun kararını, ölen kişinin saldırganlar arasında bulunduğu yorumuna dayandırması dikkat çekicidir.Yargıtay’ın içtihat niteliğindeki bu kararına göre, kalabalığın silah ya da bıçağa sahip olmadığı, taşlı saldırıda bulunduğu olaylarda, benzer bir korku ve telaş yaşayan güvenlik görevlisinin açtığı öldürücü ateş, ceza nedeni sayılmayacak.

Siirt’teki bu olay TC Yargısı açısından ne ilk, ne de son. Daha önce de Mardin Kızıltepe’de 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ı evinin önünde babasıyla birlikte öldüren polisler meşru müdafaadan dolayı beraat etmiş, 14 yaşındaki bir çocuğun kafasını dipçikle parçalayan Özel Harekâtçı hiçbir ceza almamış ve Adana’da 13 yaşında bir çocuğu kurşunlayarak öldüren polis de yine ceza almamak kaydıyla ödüllendirilmişti.

Bütün bunlar, Diyarbakır’daki gösterilerde gö­zaltına alınıp tutuklanan ve halen Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde tutulan epilepsi hastası 15 yaşındaki Ş.A.’ya yönelik Adli Tıp tarafından “Yaptığı eylemlerin bilincinde, epilepsi için ilaç kullanıyor, ilaçlarını kullanmaya devam etmesi halinde gözetim altında tutulmasında sakınca yoktur.” raporunun verildiği ama Ergenekoncuların Gatakulli raporlarla serbest bırakıldığı; taş atan çocukların örgüt üyeliğinden yargılandığı bir ülkede “açılım”ların önüne dikilmiş olan gerçek engelin kimler olduğu ortaya koymaktadır.

Yargıtay kararında altı çizilen “bölgenin özellikleri” yaklaşımı çarpıcıdır. Bu mantık bugüne dek on binlerce insanın yitirilmesine yol açan Kürt sorununu üretmiş ve halen de beslemektedir. Söz konusu karar bu yaranın kangrenleşmesinin temel müsebbibi olan zihniyete işaret etmektedir. Bu zihniyetle her düzeyde hesaplaşmadan Kürt sorununda açılım ummak saflık olur. Öte yandan Ergenekon çetesi ile bağlantısına karşın YARSAV Başkanı Eminağaoğlu’nun bu dosyada ortaya koyduğu hukukçu hassasiyeti kutlanmayı hak etmektedir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR