Unutma, Dost Sıcaklığındaki Mektubunu Bekler Bu Can!
Allah'ın selamı üzerine olsun.
Dostum, şiir tadındaki mektubunda yaz diyorsun, anlat nasılsın, neler yapıyorsun, fikirdaşlarımızı, gönüldaşlarımızı soruyorsun...
Anlatmak için önce anlamak gerekiyor. Bense bazı şeyleri anlamakta güçlük çekiyor, bazılarını da anlatmakta, kelimelere dökmekte zorlanıyorum. Ama gecenin karanlığını delerek sana seslenmeye çalışacağım.
Bir dergi okuru olarak ilk tanışmamız, kitap alış-verişlerimiz, ortak okumalarımız, saatlerce süren sohbetlerimiz, birlikte astığımız afişler ve ardından gelişen olaylar, yumruklarımızın göğe savrulduğu yürüyüşlerimiz, taşıdığımız pankartlar, yetersizliklerimizi saymaktan sıkıldığımız anlar, heyecanla bulduğun bir şiiri gelip bana okuman ve benim aylar sonra yeni bir şey bulmuşçasına aynı şiiri sana getirmemle yüzünde beliren sitemli tebessümler, gecenin bir yarısında çalan telefonla başlayan keşiflerimiz, Üsküdar sahilinde ne yapmalı sorusuna cevap ararken yudumladığımız senin demli benim açık çaylarım, bir gecede bitirdiğine inanmadığım kalın kitaplar ve daha ne çok şey bir film şeridi gibi gelip geçiyor aklımdan...
Ve sıcak bir yaz gecesi sen uzak diyarlarda dağılan ümmetin öksüz, yetim kalmış evlatlarının yanı başında onların acılarına, mazlum halkların birbirleriyle ve tarihle olan bağlarının nasıl koparıldığına şahitlik ederken ben de buradan sesleniyorum sana küfür tek millet diye!
Bu topraklarda acılar dinmiyor dostum, insanların büyük bir kısmı açlık sınırında yaşarken bir avuç azınlık sahillere, eğlence merkezlerine akın ederek nefislerini ilahlaştırmaya, mazlum halklara inat şampanya patlatmaya, tabak kırmaya, dolarları savurmaya, soyunmaya, doğayı, insan fıtratını, toplumu ifsat etmeye devam ediyorlar.
Medyadaki kirlilik çamura dönüşürken ekonomik kriz dolayısıyla artık ABD, IMF, Dünya Bankası gibi emperyalist güçler fiili olarak yönetime el koymuş durumda. Kendi elleriyle yaptıkları putları yiyen müşrikler misali, demokrasi putunu kendileri acıktığında yemeye devam edenlerin son icraatı da Fazilet Partisi'nin kapatılması oldu. Evet bir ana muhalefet partisi kapatıldı! Şaşırmadığını biliyorum...
Dün bir doktor arkadaş başörtüsü sebebiyle Haseki Hastanesi'nden istifa etti. ÖSS'ye başörtülü öğrenciler alınmadı. Binlerce insanın mağduriyeti devam ediyor. Bu yıl da milyonlarca insan lise veya üniversitelerden mezun oldu ve işsizler ordusuna yenileri eklendi. İnsanları salt tüketen canavarlara dönüştürmeye çalışan sistem içerisinde üretime, düşünceye, ahlaka, dürüstlüğe, inanca, eğitime yer kalmaz oldu.
Modern insan hiçbir üst değer, buyruk, otorite tanımaz durumda, kendi nefsini ilah edinmiş adeta. Odasında internet aracılığıyla dünyanın öbür tarafında biriyle iletişim kurmaktan haz duyan bu modern tip yanı başındaki komşusunun değil dertleriyle ilgilenmek varlığından bile habersiz durumda. Seriati'nin teknolojiye dair yazdıkları geldi aklıma; ne güzel anlatmıştı hatırladın değil mi? Modernizm, teknoloji, yabancılaşma..
Fakültedeki dersleri düşünüyorum da küçük bir tesbitle yetineceğim, sen zaten biliyorsun. Birileri ilimi putlaştırır hale geldi. Putların biri gidiyor, biri geliyor. Ne diyeyim itikat kitaplarına, kelam derslerine ilmi verilerin vahiyle çatışmayacağı ilkesi konuyor ve bundan hareketle bir ilimcilik cereyanı ortaya çıkabiliyorsa burada "din adamları" büyük bir vebal altında değil mi? Neyse geçelim bunları...
Yeni bir gün başladı saat 01:30, zaman ne çabuk geçiyor. Sıkça tekrarladığım çeyrek asrı geride bıraktık. Elde ne var sorusuna cevap olarak aklıma gelen tek şey 'iman!' "Ne mutlu iman edenlere!"
Bir de madalyonun öbür yüzü var. Bunca zulme, işkencelere, haksızlıklara, komplolara, sindirme operasyonlarına rağmen devam eden sessiz de olsa bir direniş var. Kapatılan onca Kur'an Kursları, İHL'lere rağmen küçük fidanlarımız Kur'an eğitimine yöneliyor, çalışıyorlar, öğrenciler yaz tatilini tatil edip İslami kimliklerini geliştirmek üzere grup çalışmaları yapıyor, okuyor, tartışıyor, sorguluyor, yeni alternatifler arıyor, kendilerini yeniliyor, memurlar yazılı saldırılara, panzerlere, coplara rağmen meydanlarda direniyor, birileri F Tiplerine hayatlarını feda ediyor, yeni kitaplar çıkıyor, direniş türküleri söyleniyor.
Televole, telemagazin kültürü ile her ne kadar fıtrata-öze dönüş çığlıkları bastırılmaya çalışılıyorsa da, yüzünü belirlemiş bir davaya gönül vermiş azimle, sabırla insanların taşıdığı aydınlıklara çıkaran mesajın nurunu söndürmeye güçleri yetmiyor işte. Ne acılar yaşandı dünya kurulalı beri, ama tarih hep adanmış dava erlerinin onurlu mücadele seyrine tanık oldu. Yeni bir günün verdiği aşk, cesaret, umutla dolu duygularla direniş hattından sesleniyorum, zafer bizimdir!
Elleri değsin, gözleri değsin istemedim kabilinden, söylenmemiş nice sözlerim var sana. Bunları isyanı yüreği kılan, aşkı, devrimleri, başkaldırmayı, adanmışlığı gözlerinden okuduğum sen değerli dostuma bizzat söylemek için berkitiyorum...
Benim için karagözlü Filistinli çocukların gözlerinden öp, kardeşlerimize mü'min selamımızı ilet lütfen. Nerede olursak olalım biz tek milletiz ve bu can bedenden ayrılıncaya dek ümmeti bölen tel örgülere, sınırlara, yasaklara, tüm engellere rağmen saflarımızın birliğine ve bunu geliştireceğimize olan inancını hep sağlam tut. Her şeyin ve herkesin değiştiği, değerlerin alt üst olduğu bir dünyada ne Siyonist planlar, ne globalleşme, ne dünyanın jandarmalığına soyunanlar ne de onların yerli işbirlikçileri bizlerin duruşunu bozamayacak. Toprağa düşen her damla kan bir fidana boy veriyor dostum! Üstad şöyle demişti: "Dönmedim, yoldan sapmadım da sadece durdum. Durmak ve her esen rüzgara kapılmamak benim dinimin özüdür."
İşte böyle, sen nasılsın, halin nicedir? Neler okursun, hangi yürüyüşlere katılırsın, sohbetlerinize neler konu olur? Hasretlik zordur bilirim ama dayanmalısın zira her kışın bir baharı vardır. Unutma dost sıcaklığındaki mektubunu bekler bu can. O mektup ki senin gözlerin değmiştir, yüreğin dökülmüştür. İçinde uzak diyarlardaki mücadele erlerinin seyir defteri, sesimize ses, gücümüze güç katacak bir tılsım vardır. Gözlerimizi yolda koyma, mektubunu biran evvel kara trene ver de göz aydınlığımız intifada ateşinin soluğunu teneffüs edelim. Huzur senden yana olsun ve sabah namazı güzelliğinde geçsin günlerin...
Rabbe emanet ol...
- Demokrasi Kalmadı Bürokrasi Verelim!
- FP Kararı 28 Şubat Tahammülsüzlüğünün Son Halkasıdır
- Demokrasi Oyunu Kimi İlgilendirir?
- Bilim Adamlarının Bilimsel Olmayan Sefaleti
- “Stratejik İttifak” Atakta
- Türkiye-İsrail Askeri İşbirliği: Bir Değerlendirme
- Kıbrıs Sorununu Kim Düğümlüyor?
- Ölüm Yenilmişti Gözlerinde
- Sessiz Kalamazdık...
- Tevhidi Uyanışın Tarihi Kökleri -2
- Şehadet Eylemleri İsrail'i Temellerinden Sarsıyor!
- Filistin İntifadası
- "Batıcı Laiklere, İslami Gruplara Davrandığın Gibi Davranamazsın!"
- Cezayir Diktası Şimdi De Berberilerle Savaşıyor
- Kimlerin Ahiret Harsı’ndan Nasibi Yoktur?
- Mücahid Alim: Fadlullah
- Almanya'da Okullarda ve Üniversitelerde Başörtüsü Olayı
- Çocuklar Umuttur
- Sen Başımın Tacı
- Tarihte Benzerine Az Rastlanan Bir Topluluk: Tebliğ Cemaati
- Öğretmenim, Bu Karanfiller Size...
- Hollywood’un Arapları
- Olmak ya da Müslüman Olmak
- Unutma, Dost Sıcaklığındaki Mektubunu Bekler Bu Can!
- Beni Bekliyor Güller