UAD, Esed’in Normalleşme Hamlesini Yavaşlatabilir
Suriye Devlet Başkanı Esed, cürümlerinden büyük ölçüde paçayı sıyırdı. Suriye diktatörü, rejiminin sivillere karşı yaptığı sayısız zulmün hesabını vermek yerine dünya liderleriyle uzlaşmakla meşgul.
Suriye’deki çatışmalar 2011’de patlak verdi. O zamandan bu yana, uluslararası hukukta yer alan her bir insan hakları ihlali ve savaş suçu muhtemelen defalarca işlendi. Bir zamanlar bu vahşet ve Suriye’den kaçan sivillerin çaresiz durumu dünyanın dikkatini çekse de son yıllarda bu ilgi azaldı.
Bu nedenle, Suriye’de işlenen vahşetin hesapsız kalması pek de şaşırtıcı değil. Çin, Rusya ve ABD, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırımla ilgili soruşturmaları başından beri engelledi.
Suriye’de işlenen vahşetin yaygın ve sistemik doğasıyla yeterince mücadele etmeyi umut edemeseler de Avrupa devletlerinin Suriyeli savaş suçlularını kendi mahkemelerinde kovuşturmak için yasal yetkilerini kullandıkları düzenli bir dava akışı olmuştur. Kanada ise savaş suçları ve insanlığa karşı suç işledikleri iddiasıyla Suriye’de IŞİD’e katılan kendi vatandaşlarını bile yargılamayı ihmal etti.
Bu bağlamda özellikle Kanada ve Hollanda’nın Uluslararası Adalet Divanında (UAD) Suriye aleyhine yasal işlem başlattığı duyurusu dikkat çekicidir. Kanada, Şam’ı, BM’nin İşkenceye Karşı Sözleşmesi kapsamında "2011’den beri Suriye halkına uyguladığı sayısız insan hakları ihlalinden" sorumlu tutmaya çalıştığını söyledi.
Bu yazın sonlarında başlayacak olan hukuki duruşmalar Esed rejimi tarafından vahşice katledilen, sakat bırakılan ve öldürülen binlerce Suriyelinin unutulmayacağına dair umut veriyor.
Bu, Esed’in vahşet suçlarından sorumlu olarak uluslararası bir mahkeme önüne çıkarılacağı anlamına gelmiyor. Bunun yerine, Kanada ve Hollanda, Suriye’nin işkenceyle ilgili olarak uluslararası hukuka uymasını sağlamak için “dünya mahkemesine” gidiyor.
Divandan, Suriyeli sivillerin Suriye’nin ihlal etmeye devam ettiği İşkenceye Karşı Sözleşme kapsamındaki haklarını korumak ve Suriye’de şu anda bulunan bireylerin yaşamlarını ve fiziksel ve zihinsel bütünlüklerini korumak için emirler vermesi talep ediliyor.
Şam’ın nasıl tepki vereceği henüz belli değil. Gambiya’nın Rohingya’ya yönelik iddia edilen soykırımla ilgili olarak Uluslararası Adalet Divanına dava açtığı sırada Myanmar’ın yapmayı tercih ettiği gibi, Gambiya yargılamaları tamamen görmezden gelebilir veya pozisyonunu açıklamak için onlara katılabilir.
Kanada ve Hollanda’nın hamlesi büyük ölçüde sembolik olabilir. Ama semboller önemlidir. Adalet her zaman sonuçlarla ölçülmez; süreç de önemli. Batı’nın dikkati Ukrayna’daki duruma odaklanmış olsa bile UAD davası Kanada ve Hollanda’nın Esed rejiminin kurbanlarını desteklediğini gösteriyor.
Suriye’deki vahşet için adaleti canlı tutmaları ve Suriye hapishanelerinde işkence gören ve görmeye devam eden binlerce sivili unutmayı reddetmeleri çok önemli.
Acı gerçek şu ki Esed Suriye’deki savaşı kazandı. 300 binden fazla Suriyelinin öldürülmesine rağmen devletler Şam’la ilişkilerini normalleştiriyor. Geçen ay Arap Ligi, Suriye Cumhurbaşkanına kucak açarak karşılık olarak uyuşturucu ticaretini engelleme ve mülteci krizini hafifletme konusunda iş birliği yapmayı umdu. Bu geri dönüş, uluslararası izolasyonu kırmak için uzun süredir çalışan yakın müttefik Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e de atfedilebilir.
Adaletin eninde sonunda Esed’e yetişeceği umudunu canlı tutmak, rejimin siyasi rehabilitasyonunu engellemeyebilir ama yavaşlatabilir. Suriye’yi işkenceleri nedeniyle Uluslararası Adalet Divanına taşıma kararı, Esed ile iş yapmayı düşünebilecek olanların önündeki siyasi alanı kapatmaya yardımcı olacaktır.
Hollanda ve Kanada’nın UAD’deki hamlesi, Esed’in zulüm iddialarıyla takip edilmeye devam edeceği anlamına geliyor. Hesap verebilirliğe ulaşma süreci genellikle dolambaçlı ve acı verecek kadar yavaştır. Ancak Kanada ve Hollanda’nınki gibi çabalar ile belki bir gün Esed’in etrafındaki alan daralacak ve dostları, bir savaş suçlusu ile omuz omuza vermekten bıkacaklar. O gün geldiğinde, Suriye için adalet bir hayalden belirgin bir olasılığa taşınacaktır.
----------
Mark Kersten, Wayamo Vakfında danışman ve Toronto Üniversitesi Munk Küresel İlişkiler Okulunda öğretim üyesidir.
Al Jazeera / 2 Temmuz 2023 / Çeviren: Gökhan Ergöçün
- Ya İçimizdeki Fransızlar!
- İslami Kimliğimiz ve Taleplerimizle Gündeme Müdahil Olmak
- Muhafazakâr Ulusçuluğun Üretimi ve AK Parti
- Afganistan Artık Emniyetli Bir Ülke
- Mezar-ı Şerif’ten Kabil’e Afganistan İzlenimleri
- Bencillik Hastalığından Arınmak
- İnanç Krizi: Tehlikeyi Teşhis Etmek
- Savaş 500 Günde Nelere Mal Oldu?
- Fransa İsyanları: Sokaklar Neden Yeniden Yanıyor?
- UAD, Esed’in Normalleşme Hamlesini Yavaşlatabilir
- Suriye Halkını Bekleyen Yeni Felaket
- Sisi'nin Mısır'ında Otoriter Yönetimden Kolay Kaçış Yok
- Değişim Kaçınılmaz; Önemli Olan Bunu Yönetebilmek
- Sorularla Peygamberimizi Tanıyalım
- Kur’an’da Nüsuk; Kurban ve Ramazan’ın Ortak Amacı
- Ebu Said es-Sîrâfî (ö. 368/979)
- Batı’nın İslam Korkusu ve Müslüman Düşmanlığı
- Hakkın Şahitliğini Ötekileştirmeden Yapmak
- Mukaddes Yolculuk: Hac
- İslami İspanya’nın Tasfiyesine Dair
- Üniversiteliler Buluşması ve Kardeşliğin Resmi
- Kan İçinde Bir Güzel