1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. Türkiye Irkçılık Cinnetinin Pençesinde

Türkiye Irkçılık Cinnetinin Pençesinde

Eylül 2023A+A-

Sosyal medya seviyesizliğinin had safhada beslediği, teşvik ettiği, kabarttığı yeni bir günah yükü ile yüz yüzeyiz. Giderek çılgınlık boyutlarına vardırılan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı her gün bu ülkeye yeni utanç manzaraları yaşatıyor. Biraz akıl, bir nebze vicdan sahibi herkesin derinden hissetmesi gereken bir utanç bu! Yalanın, iftiranın, mantıksızlığın ve vicdansızlığın adeta hiçbir set tanımayıp dörtnala gitmesi olgusuyla ve tam da “Utanmıyorsan dilediğini yap!” nebevi buyruğunda olduğu gibi utanma duygusunu çoktan tüketmiş ve bu yüzden inanılmaz şeyler yapabilen bir güruh ile karşı karşıyayız.

Aslında yaşanan bu hali ırkçılık ve yabancı düşmanlığı olarak tanımlamak gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Daha ziyade Arap nefreti söz konusu ve onun da arka planında somut, net biçimde öne çıkan şeyin İslam ve ümmet düşmanlığı olduğu görülmeli. Irkçılar nefretlerinde de çok seçiciler. Örneğin Türkiye’ye yerleşen Batılılara, Ruslara, Ukraynalılara yönelik bir karşıtlık sergilemiyorlar. Ama turist olarak gelen Araplara bile düşmanlık saçıyorlar. Bu ülkenin toplumsal yapısı, bu ülkedeki siyasal-ideolojik çatışma olgusu hakkında fikir sahibi herkes bu halin nereden kaynaklandığını bilir ve şaşırmaz.

Bu seçmeci zihniyet, hastalıklı ruh hali temelde laik-Kemalist reflekslerce besleniyor. Ama ne yazık ki bunlarla da sınırlı kalmıyor. Özünde laik-Kemalist ideolojiye dayanan ulusalcı-milliyetçi anlayışın etkisiyle çok daha geniş bir çevreye sirayet edebiliyor. Bu yüzdendir ki kimi dindar kesimlerde dahi, belki doz itibariyle diğerlerine nazaran daha düşük olmakla beraber, aynı ırkçı zihniyet kodlarıyla karşılaşılabiliyor. Namaz kıldıkları, infak ettikleri, tesettür emrine riayet ettikleri halde bazılarının kendilerini ırkçı iklimden tam olarak soyutlayamadıkları ve farkında olmasalar dahi Kemalist bir tutum sergiledikleri görülebiliyor.

Göç olgusu ve ırkçı tahrik hususunda iktidarın kafasının da bir hayli karışık olduğu anlaşılıyor. Bir yandan insan haklarına riayet, kardeşlik, gönül coğrafyasına sahip çıkma gibi söylemler kesintisiz biçimde serdedilirken, aynı anda çaresiz insanların hayatlarını giderek zorlaştırmaya dönük bir dizi karar ve uygulama tartışılmadan, yol açabileceği sıkıntılar düşünülmeden devreye sokuluyor.

Irkçı propaganda ve tahrik faaliyetine yönelik görmezden gelme tutumu tüm bu kötü gidişatı besleyen en önemli amillerden biri kuşkusuz. Öyle ki Suriyelilere, Afganlara, Araplara yönelik olarak hakaret ve küfür, kin ve düşmanlığa sevk, hatta birtakım uyduruk isnatlar gerekçe gösterilerek fiilî saldırılar ya tümüyle görmezden geliniyor ya da çok sınırlı oranda takibata uğruyor. Cezasızlık ortamı daha kapsamlı ve yoğun bir şekilde düşmanlık ve saldırıları teşvik ederken iktidar sorumluları ise müdahale edip tasfiye etmeleri gereken bu ortam karşısında seyirci konumuna düşüyorlar. Sessizlik, umursamazlık ise kaçınılmaz biçimde azgınlığı besliyor.

Tam bu noktada İslami, insani, vicdani hassasiyet sahibi çevreler, kesimler, insanlar olarak “Artık yeter!” demek zorundayız. Gözlerimizin önünde sistematik biçimde ırkçılık suçunun yaygınlaşmasını boş gözlerle seyretmemeliyiz. Yarınlarda dönüp arkaya baktığımızda bu ülke adına utançla hatırlanacağından kuşku duymadığımız manzaralar arasında en azından kendi vicdanımızın temiz olduğu hususunda bir tereddüt yaşamamalıyız.

Bu Sayıda Yeralanlar:

İktidar İcraatı Ensar Olma Şerefini Gölgeleme Yolunda

Toplumsal Çözülmede Müdâhene Psikolojisi

Başarı Nerede Aranmalı?

Taliban’ın Savaşı Bitmedi

Suriye Rejimi ve Uyuşturucu Kaçakçılığı

Nijer’de Darbe ve Afrika’nın Geleceği

Hindistan Müslümanlara ve Hindu Olmayan Diğer Unsurlara Karşı Nazileştiriliyor

Büyük Soruları Unutan Eğitim Sisteminin Temel Problematiği

Fîl, Kureyş ve Mâûn Surelerinin Güncel Mesajları

Nebevi Davet Bilinci ve Dava Arkadaşlığı

MTTB’nin Hallerine Dair Bir Muhasebe

Mülteci Ölümleri

 

haksoz390b.jpg

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR