1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. TC, AGİT’i Vural Savaş’la Karşılamaya Hazırlanıyor!

TC, AGİT’i Vural Savaş’la Karşılamaya Hazırlanıyor!

Ekim 1999A+A-

Süreç, kurulu düzenin aleyhine işliyor. Statükoya duyulan öfke büyüyor. Öfke toplumsallaşıyor. Devletin herhangi bir kurumuyla bir şekilde temasa mecbur kalmış insanlar, sığınmacı çözümlerin beyhude olduğunu acı bir şekilde fakat somut olarak kavrıyorlar. Egemen irade kendisine karşı duyulan en ufak bir memnuniyetsizlik ifadesine dahi tehdit ve şiddet merkezli tepkiler veriyor. Bir tarafta mağdur ve öfkeli kitleler öbür tarafta mağduriyet ve öfkeye yolsuzluk ve şiddetle tepki veren devlet mekanizması.

Yolsuzluk ve şiddet halka karşı sürdürülen savaşın en önemli iki aracı. Devleti temsil eden, devletin bir parçası olan hemen tüm kurumlar öncelikle bu iki araçla mücehhez kılınıyor. Toplumsal gerginliğin temelinde de ülke topraklarını bir örümcek ağı gibi kaplayan sistemin köylere-mezralara kadar taşıdığı kronik yolsuzluk ve şiddet illeti bulunuyor.

"Başsavcılar cumhuriyeti" karanlığı giderek koyulaşıyor, yaygınlaşıyor. Komutanların oluşturduğu emir-komuta zinciri içerisinde Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay'dan müteşekkil bağımsız yargı erki, Atatürk ilke ve inkılaplarına karşısında görülen bir takım çevrelere geçit vermemekte kararlı gözüküyor. Mehmet Kutlular'ın gözaltına alınıp hapsedilmesi, gecenin bir yarısında karabasan gibi gerçekleşen Merve Kavakçı operasyonu, Necmettin Erbakan dahil kapatılan RP'nin eski yöneticilerinin mal varlıklarına koyulan ihtiyati tedbir kararı resmi ideolojinin yürürlükteki hukuku bile nasıl paspas haline getirdiğini göstermektedir. Yine aynı süreçte Akit, Yeni Şafak, Yeni Asya ve Selam gazetelerine verilen toplatma kararları devletin sahipleri için tatmin edici olamadı. Bu tatminsizliği gidermek için A.Taner Kışlalı provakasyonunun ardından hummalı bir çalışma başlatıldı devletin sahiplerince. Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin temel ilkelerine bir saldırı olarak değerlendirilen Kışlalı suikasti, dökülmeye başlayan cuntacılara yeniden toparlanma ve efelenme imkanı sundu. Ancak cunta özlemcisi kemalist marksistlerin ve devletçi sivil örgüt(!) mensuplarının paranoyak nidaları Kocatepe Camii duvarlarından ülke ufkuna yeterince yankı yapmamış olmalı ki devreye gedikli "şeriat" düşmanları sürüldü. Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, faşizm şakşakçılığının Kocatepe Camii avlusuna sıkışıp kalmasından tedirginlik duyan bir telaşla bir basın toplantısı yaptı. Özgürlüklerin ve hakların kısıtlanmasını, 163. maddenin geri getirilmesini isteyen Savaş, buyurganlığını cunta sözcüsü edasıyla Meclis'in fonksiyonsuzluğunu ilan etmeye kadar götürdü. Kışlalı'nın öldürülmesi vakıası; hükümetçe AGİT zirvesi öncesi göstermelik de olsa insan hakları zirvesi düzenlenirken, bazı siyasilerin ülkede yaşanan insan hakları ihlallerini gündemleştirme cesaretini kazanmaya başlarken, tüm ülke halkı depremden sonra devletin keyfiliğini ve dayatmacılığını yaygın olarak tartışmaya açarken, 28 Şubatçıların kamuoyunda düşüşe geçen itibarını kurtarmak için bulunmaz bir fırsat oluşturmuşa benziyor. İtibarlarını ABD'deki Siyonist örgütlerden aldıkları takdir nişanlarına bağlayan cuntacılar ve şakşakçıları, halka ve İslami değerlere besledikleri düşmanlıklarını ilk fırsatta kusmaya başlıyorlar. Bu arada Türkiye'ye içeriden ve dışarıdan düşman üreterek ayakta kalmaya çalışanlar ürettikleri "iç ve dış düşmanlar"a karşı halkın ekmeğinden, sofrasından zorla keserek silah tüccarlarına aktarmayı tasarladıkları 14 milyar markla Alman Leopard tankları almayı tasarlıyorlar. Bu arada Kışlalı'nın ölümü bahane edilerek "iç düşman" ithamıyla gözaltına alınan 11 müslüman kardeşimiz, 3-4 gün sonra serbest bırakıldı; gördükleri işkence ise ecir hanelerine kayıtlandı.

Soframızın soyulduğu, namusumuza "şerefesiz"ce dil uzatıldığı, inançlarımıza saldırıldığı, adalet ve hukuk mefhumlarının çürütüldüğü, mafyanın devletin eteğinden devletin beynine yerleştiği, mer'i hukuku savunanların bile hukuksuzluktan yakındığı bir korku, baskı, vurgun, soygun, işkence ve yasaklar ülkesi haline getirilen bu coğrafyada onurla, adaletle, inandığı değerlerle ayakta kalmaya çalışmak büyük bir erdem haline geldi. Erdemli olmak yetmez. Erdemlilerin birliği ve karanlığa karşı onurlu bir dayanışmayı ve mücadeleyi de filizlendirmeleri gerekir. Zor zamanda filizlenmek önemli. Zorluklarımız var. Zorluklar yer yer aksaklıkları da oluşturuyor. Ancak aksaklıklarımız kenarda durmanın, yaşanan hataların ve zaafların bahanesi olmamalı. Bahaneler üreten değil sınanan bir kulluk bilincini kuşanmamız gerekli. Rabbimizin Kitab'ından anladığımız bu.

Bu vesileyle dergimizi iki sayı bir arada çıkartmak zorunda kalışımızdan ötürü özür diliyor, daha iyi ve zamanında çıkan bir Haksöz için daha dikkatli olacağımızı belirtmek istiyoruz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR