Taliban Kompleksi Altında Ezilmek
Afganistan 80’li yıllarda İslami direnişin, cihadın, mücahitliğin önemli sembollerindendi. Komünist Sovyetlerin işgal ettiği bu coğrafya, şairinden teorisyenine birçok Müslümanın gururla sahip çıktığı, övündüğü ve kendi davasının bir parçası olarak kabul ettiği bir direniş ocağıydı. İletişim imkânlarının bugünkü kadar yaygın olmadığı o günlerde Müslümanlar oradan gelecek haberlere kulak kabartıyor, Afgan cihadına ellerinden gelen desteği sunmaya çalışıyorlardı. Sovyetlerin yenilgisi ile birlikte Müslümanların emperyalistlere ve zalimlere karşı üstünlük kurabileceği, zaferler kazanabileceği, Rabbimizin lütfuyla onları işgal edilmiş İslam beldelerinden söküp atabileceği inancı hepimizin de umutlarını artırdı. Sinmiş, pusmuş, dağılmış ve birliğini yitirmiş ümmet coğrafyasının tüm beldelerinde ortaya konan direniş ve işgal karşıtı çabalara yönelik ilgimiz artmakla beraber ümitlerimiz de yeşermeye başladı. Bu duygular sadece Afgan direnişine mahsus değildi, bir bütün olarak ümmet coğrafyasındaki tüm İslami direniş unsurlarının çabaları Müslümanları heyecanlandırıyordu. Son yüzyılda yıkıma uğrayan, talan edilen ve yerli işbirlikçiler eliyle sayısız ulus devlete bölünen, değerlerine savaş açılan İslam ümmeti, direnerek var olmaya, yeniden ayağa kalkmaya çalışıyordu. Bu hepimizin ortak sevinciydi.
Baskı ve işgal altındaki islam coğrafyası, imkânları ölçüsünde zulme ve tuğyana başkaldıran Müslümanların her yerde direnişine şahit oldu. İslam coğrafyasının dört bir yanında Allah’ın yardımı ile direnen Müslümanların önceliği teslim olmamak ve pes etmemekti. Bu bilinç, yenilgi ya da zaferden evvel kararlılığın ve mücadele azminin sürekliliğini sağlamaktaydı. Direniş hiçbir zaman bitmedi. Bugün de her karış İslam toprağında izzeti ve onuruyla pervasızca zalimlere karşı koyan sayısız mücahit, ümmetin alınını ak, başını dik tutmaya çalışıyor. Ne var ki son yıllarda kimi Müslümanlar, direnen kardeşlerimize, teslim olmak istemeyen Müslümanlara ve yiğitlerini şehadete uğurlayarak zafere ulaşan müminlere yönelik birtakım zaaflı yaklaşımlar göstermeye başladılar. Bunca bedeli, dökülen kanı, yaşatılan acıları görmezden gelen, herşeylerinden vazgeçerek Allah yolunda fedakârca gayret sarfeden mücahitlere kuşkuyla yaklaşıp çabalarını değersizleştirmeye çalışan bir zümre peyda oldu.
Taliban’a Zaferi Yakıştıramama Kibri
Bu hastalıklı yaklaşımın temsilcileri son zamanlarda Taliban’ın apaçık zaferine gölge düşürme telaşına giriştiler. Afganistan’da son 20 yıldır ABD ve NATO güçleri ile yerli işbirlikçilerine kök söktüren ve Rabbimizin lütfuyla bu emperyalist azgınları yenilgiye uğratan Taliban’a zaferi yakıştıramamakta, ABD’nin çekilmesinin sebeb-i hikmetine dair fantastik komplolar üretmekteler. Ne Afganistan’ın sosyal dokusuna vakıflar ne de Taliban’ın işgalcileri rezil ettiği serüvenden haberdarlar. Ezberlerinin ve varsayımlarının dışınaçıkamıyorlar, her meseleye şüpheyle bakmayı analiz sanıyorlar. Müslümanların olumlu hiçbirşey yapamayacağı, direnemeyeceği, zafer kazanamayacağına dair tuhaf ve sanrılı bir düşünceye sahipler. Müslümanlar yeryüzünde sinik ve pusmuş halin ötesine geçemeyen zavallı mahlûklardan başka bir şey değil bu kesimler için. Emperyalistler ise müthiş bir network içinde hareket eden, herşeyi öncesi ve sonrasıyla planlayabilen, Müslümanları parmaklarında oynatan ve yenilmesi mümkün olmayan süpergüçler...
Bazen soldan, bazen takiye dolu rafızi bültenlerden beslenen, çoğu zaman da hevalarından konuşan bu güruh, Müslümanların elde ettiği her olumlu gelişmenin karşısında durmayı,onu değersizleştirmeyi vazife edinmiş görünüyor. Direniş, zafer, mücadele, umut vb. hiçbir olumlu değeri Müslümanlara yakıştıramıyor. Müslümanları aciz, edilgen, pasif ve felç olmuş yığınlar olarak görüyor. Kurulan oyunlara, tezgâhlanan büyük planlara alet olmuş, boş yere kanı dökülen, ömrünü heba eden saf ve kullanışlı basit unsurlardan öte bir anlam taşımıyor onlar için Müslümanlar. Dünyada işleyen düzeni bir tek onlar bilmekte, küresel sistemi tüm yönleriyle onlar kavramaktalar. Müslümanlar ne siyaset bilir ne de diplomasi! Düşmanı tanımak bir yana, Müslümanların attığı her adım hasımlarını güçlendirmekte onlara göre. Birilerinin kurduğu büyük sahnede figüran olarak oradan oraya beyhude koşturan, etkisiz unsurlardır Müslümanlar! İslami direnişe karşı umut besleyen, kalbi ümmet coğrafyasıyla atan, kardeşlerimizin zaferleriyle sevinip kayıplarına üzülen herkes, onlardan başka kimsenin çözümleyemediği bir oyunun figüranından başka bir şey değil.
Bu zihniyet sahipleri ne yazık ki kolayca saldırdıkları Müslümanlar nezdinde zilletle anılmaktadırlar. Ne komplo teorilerinin ne de uyduruk iddilarının Müslümanlara bir yararı var. Suriye’den Tunus’a, Mısır’dan Afganistan’a, direnen yiğitlere sunabilecekleri hiçbirşeyleri yok. Atalete, edilgenliğe ve teslim olmaya çağırıyorlar bizleri. Çoktan iddialarını ve umutlarını yitirmişler, bizim de onlara benzememizi o kadar çok istiyorlar ki. Kendilerine hiç benzemeyen Taliban’a zaferi yakıştıramıyorlar. Suriye’de vazgeçmek nedir bilmeyen mücahitlerin sevdasını hissedemiyorlar. Bir eziklik içinde debelenip duruyorlar. Hepimizi kendi karanlık dünyalarına, umutsuzlukları içinde tükenmeye davet ediyorlar!
Her konuda bir hükme varıyor, tutarlılığa bakmadan türlü türlü argümanlara sarılıyorlar. Çünkü korkularla yaşıyorlar, kokuları düşüncelerini esir ediyor. Herkesin kendileri gibi korku duvarları içinde hapsolduğunu sanıyorlar ve o nedenle cesur Müslümanları, korkusuz mücahitleri anlayamıyorlar. Ya da bunu kabullenmek istemiyorlar. Temelsiz tezleri, korkuyla örülü siyasi analizleri iflas edince bu defa fıkha, kelama başvuruyorlar. Taliban’ın İslam anlayışından başlayıp Afgan kadınlarının durumlarına, şeriat ve toplum ilişkisine dair bissürü analizi boca ediyorlar. Kendi İslam anlayışlarını sorgulamaya gerek yok zira onlar doğru yerde, sırât-ı müstakîm üzereler. Taliban bahsinde aynı zamanda bir oryantalistten farkları yok. Terlikleriyle ve o “iptidai” kıyafetleriyle dolaşan bu topluluğun böylesi bir zaferi elde etmesi ne mümkün! Bu “çağdışı” görüntününABD’yi rezil etmesi olası bile değil onlar için.
Oysa tablo tam da onların inkâr ettiği şeyin kendisinden ibaret! O küçümsedikleri, beğenmedikleri hareket, Müslüman Afgan halklarının desteği ve Rabbimizin lütfu ile bu zaferi elde etti. Onbinlerce şehit verdi. Çoluk çocuk demeden katleden, her türlü vahşeti sergileyen işgalcilere karşı İslam adına direndiler ve Allah’a sığınarak muzaffer oldular. Katliamlara, işgale ve apaçık zulme karşı sesini yükseltme, buna isyan etme gereği duymayanların bugün kalkıp da ABD’yi tüm dünyanın gözü önünde rezil ederek def eden Taliban’ın zaferine gölge düşürmeye çalışmaları kimsenin umurunda değil. Onlar inkâr etse de Müslüman Afgan halkı ve Taliban pirüpak bir zaferle anılacaktır ve tarihe böylece kayıt düşülecektir.
Peki, bundan sonra ne olacak? Bundan önce ne olduysa o olacak. Mücahit Afgan halkı kazanımlarından asla vazgeçmeyecek, kendilerini hor görenlere en güzel cevabı vermeye devam edecek. Halkıyla birlikte onlarca yıldır durmadan savaşan mücahitlerin hepimizin yüzünü ağartan sayısız güzel işler yapması için bizler de dua edip elimizden gelen desteği sunmaya çalışacağız. Kardeşlerimizin mücadelesine kara çalmaya çalışanlar ise umutsuzluk ve yeis dolu analizleriyle sahipsiz adreslere seslenmek için bağırmaya devam edecekler. Duyulmayacaklar, ciddiye alınmayacaklar ve kendilerini küçük düşürmekten de ne yazık ki vazgeçmeyecekler.
- Kim, Kimden Neyin Hesabını Soruyor?
- Direnişin Onuru, Taliban’ın Zaferi
- Taliban’ın Direnişinden Çıkartılması Gereken Dersler
- Kurtuluş Teorileri İçin Afganistan’daki Direniş Bilinci mi, Teologların Bağdaştırmacılığı mı?
- Taliban Kompleksi Altında Ezilmek
- Taliban’ın Zaferi Yeni ve Zorlu Savaşımlara Gebe
- Türkiye, Taliban’la İlişki Kurmada Geç Kalmamalıdır
- Ümmet Meselelerinde Davet ve Şahitlik Bilinci
- Afgan Halkını ve Mücahitleri Tebrik Ediyoruz!
- Esed’in Pirus Zaferi
- Uluslararası Toplum İsrail'in Sömürgeci Şiddetini Normalleştiriyor
- Namazım Makbul mü?
- Kitaplık
- Kalk ve Uyar
- Ebeveynine Kefen Bezi, Bebeğine Şefkat Pozu