Suriye’deki Kurbanlar Ne İfade Ediyor?
Suriye, Mısır, Libya, Tunus gibi Arap Baharını yaşayan ülkelerde ümmetin verdiği kurbanların sayısının çok büyük olması dikkat çekicidir. Suriye halkının verdiği kurbanlarınArap Baharını yaşayan diğer ülkelere kıyaslaçok daha fazla olduğu da bir vakıa. 300 bin civarında şehit, Suriye içinde ve dışında 12 milyon zorunlu göç, bütün ülkedeki alt yapının çökmesi ve Humus, Dera, Deyruz-Zor, Halep, İdlib, Doğu Guta gibi şehirlerin ve bölgelerin tamamen alt üst edilmesi… İnsanlar, şehirler, ağaçlar, su vb. birçok unsuru içeren bu kurbanlar neye delalet etmektedir?
Birincisi: Bu kurbanları veren ümmetin özellikle de Suriye halkının dinamizmine delalet eder. Şahadetlerin, yaralanmaların, işkencelerin, göçlerin, yakıp yıkmaların büyüklüğü, sınırsızlığı ve genişliğine rağmen Suriye halkı direnmeye devam ediyor. İntifadanın başlamasının üzerinden beş sene geçmesine, ufukta ne zaman sona ereceğine dair bir belirti olmamasına rağmen daha fazla kurban verme pahasına mücadeleye devam ediyor.
İkincisi: Arap Baharının yaşandığı ülkelerde istibdadın bir hastalık ve bela olduğuna ve istibdadın bu yolda her ne bedel ödenirse ödensin hayatımızdan tamamen sökülüp atılması gerektiği bilincine delalet eder.
Bu bilinç Kur’an-ı Kerim’de dikkat çekecek şekilde birçok defa Hz. Musa’nın Firavun’la olan karşılaşmasında zikredilmektedir. Kur’an-ı Kerim Firavun’u, azgın, zorba, kararlarını, görüşlerini ve yönetimini dayatan, halkına zulmeden ve onları fakirleştiren diktatörlere misal olarak vermiştir.
Ümmet, Musa (a.s.) ile Firavun’un karşı karşıya gelmesinde olduğu gibi tağutlara karşı Allah’ın yanında savaşmayı zorunlu görmüştür. Allah, Musa ve Harun’a Firavun’a gitmelerini emrettiği zaman o ikisi korktuklarını söylediler: “Firavun’a gidin, çünkü o azdı.” Allah onlara kendi maiyetinde bulunmalarını emretti: “Firavun’a gidin. Çünkü o iyiden iyiye azdı. Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar. Dediler ki: Rabbimiz biz, onun bize aşırı derecede kötü davranmasından yahut iyice azmasından endişe ediyoruz. Buyurdu ki: Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm.” (Taha, 43-45) Suriye halkının intifadanın başında, mescitlerin dışında, ilahi kelamla uyumlu olarak attıkları slogan şuydu: “Ey Allah’ım! Senden başka kimsemiz yok!”
Ümmet, Musa (a.s.) ile Firavun’un karşılaşması kıssasından, zalimlerle savaşta sabrın önemini anladı. “Musa kavmine dedi ki: ‘Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona varis kılar. Sonuç sakınanlarındır.’”
Üçüncüsü: Beşşar Esed’in Suriye’de gerçekleştirdiği cinayetlerin ve kıyımın büyüklüğünü, uluslararası camianın suskunluğunu, hatta Esed’in yanında durmasını neyle açıklıyoruz? Bunun cevabını Esad rejiminin İsrail’e verdiği hizmetlerde buluyoruz. Esed, İsrail’in dostudur, güvencesidir ve koruyucusudur. Babası Hafız Esed 1967 yılında Golan Tepelerini savaşsız bir şekilde İsrail’e verdi. Suriye-İsrail sınırı yarım yüzyıldır en sakin sınır. İsrail’in koruyuculuğunu yapan Esed’in güvenlik birimleri sayesinde Suriye’den İsrail tarafına bir kurşun bile atılmadı.
Soru: Daha önce görülmemiş sayıdaki kurbanlara rağmen Arap Baharı, hassaten Suriye’deniçin tökezliyor?
Sebebi değişim için kurbanın; gerekli, temel ve mühim bir unsur olmasına rağmen tek başına yeterli olmamasıdır. Değişim iki etken üzerinde gerçekleşir.
Birincisi: Kurbanlar.
İkincisi: Halk yığınlarını zafere doğru yönlendiren, belirli özellikleri haiz öncü bir liderliğin bulunması.
Zafer bu iki unsurun uyumuna ihtiyaç duyar. Suriye İntifadası -şu an açıklayamayacağımız- tarihî şartların baskısından dolayı ikinci etkeni kaybetmiştir. Bu da şu an Suriye devrimini temel sıfatları haiz bir liderlik oluşturmaya zorluyor. Bu sıfatların en önemlileri şunlardır.
Birincisi: Rabbanilik
Rabbani olmak liderliğin kendi şahsında ve ehli üzerinde İslami öğretileri uygulamasını zorunlu kılar. Sadece Allah’ı yüceltir, sadece O’na itaat eder ve bütün dünya sevgilerinden daha çok Allah’ı sever. Allah’ın ateşinden korkar, cennetini arzular, Resul’ün sünnetini tatbik eder. Kazandığı her şeyde helale niyet eder, haramdan ve şüpheli şeylerden uzak durur. Her zaman ve her şartta Allah’a çağırır. Tüm bunlarda Allah’ın şu sözünü gerçekleştirmesi zorunludur. “… Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz kitap uyarınca Rabbe halis kullar olunuz.” (Âl-i İmran, 79)
İkincisi: İslami ilimleri kavramak
Liderliğin Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerif, Arap dili ve ilimleri, fıkıh ve ekolleri, siyer, İslam tarihi, mekasidu’ş şeria gibi çeşitli İslami ilimleri iyice kavraması gerekir. Aynı şekilde bir veya daha çok alanda, ileri düşünce ve faal bir akla sahip olduğunu gösteren üreticiliği olmalıdır.
Üçüncüsü: Ümmetin sorunlarıyla ve Suriye sorunuyla ilgili olmak
Liderliğin genel olarak ümmetin sorunlarıyla, özel olarak da Suriye sorunuyla irtibatlı olması, ümmet ile etkileşim içinde olarak onun acılarını, özlemlerini ve hüznünü yaşaması, zalim diktatörlerle savaşta en ön saflarda bulunması, halkını özgürleştirme yoluna kendisini adaması ve kişiliğiyle halkını etkilemesi gerekir.
Dördüncüsü: Suriye sorununun detaylarına hâkim olması
Liderliğin 19. yy.dan başlayarak Suriye sorununun tarihini, Osmanlı hilafetinin düşmesinde Batı’nın rolünü, I. Dünya Savaşından sonra Fransa sömürgesi tarihini ve etnik çatışmanın üretilmesinde sömürgeciliğin rolünü, Suriye savaşında Baas’ın rolünü ve etkilerini, Suriye’nin tahrip edilmesinde, halkının fakirleşmesinde Esed yönetiminin rolünü ayrıntılı olarak tam bir bilinçle bilmesi gerekir.
1980 yılında Esed rejimine karşı yapılan Suriye halk intifadasını yeteri derecede incelemesi, güçlü ve zayıf yönlerini belirlemesi, sonuca olan etkisini değerlendirmesi ve içinde bulunulan intifada sürecinde bu değerlendirmelerdenistifade etmesi gerekir.
Beşincisi: Batı medeniyeti hakkında tam bir bilince sahip olmak
Liderlik, Batı medeniyetinin üzerine bina edildiği rölativizm, gaybi olan her şeyin karşısında olan materyalizm, çıkarı ahlakın üzerinde tutan pragmatizm, toplumsal olana zarar veren bireycilik gibi Batı medeniyetinin üzerinde kurulduğu temelleri iyi bilmelidir.
Yine liderlik, yarının Suriye’sini inşa etmedeBatı medeniyetinin olumlu ve olumsuz yanlarının ayırdında olmalı, devletlerin siyasetini ve planlarını bilmeli, onların idari, iktisadi ve teknolojik verilerinden istifade etmelidir.
Altıncısı: Suriye’yi özgürleştirmek, onu kurtarmak ve yeniden kurmak için ayrıntılı bir plan yapmak
Liderlik öncelikle Suriye’yi bu despottan kurtaracak, ikinci olarak İranlı mollaların büyük projelerinden ve büyük devletlerin arzularından kurtaracak ayrıntılı bir plan çizmeli. Üçüncü olarak, istibdat hastalığından kurtulduktan sonra insan ve toplumun yeniden inşası ki; Suriye’nin bir taraftan ümmet içerisinde, diğer taraftan küresel medeniyet içerisinde bir rolü olsun.
Makalenin başında ortaya koyduğumuz soruya özetle şöyle cevap verebiliriz: Bu kurbanlar, Suriye halkının da bir parçası olduğu ümmetin canlılığını göstermektedir. Yani ümmet bu istibdadın geri dönmeksizin yok edilmesi bilincine sahiptir. Bu bilinç Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa ile Firavun’un karşılaşmasında müteaddit defalar ele alınmıştır.
Sonra Esed rejiminin sınırsız suçlarına karşı uluslararası camianın suskunluğunun Esed rejiminin İsrail’in dostu, koruyucusu ve güvenliğinin sağlayıcısı olmasından kaynaklandığını ifade ettik.
Yazımızın girişinde zaferin kazanılması için bu kurbanların tek başlarına yeterli olmadıklarını, bu kurbanların başında bir liderliğin bulunması gerektiğini ve Suriye halkını zafere götürecek olan bu liderlikte olması gereken sıfatları zikrettik. Ve dedik ki Suriye halkının geçtiği bu zor süreç, Allah’ın izniyle önümüzdeki günlerde liderliğini oluşturacaktır.
www.alsouria.net / 17.09.105 / Çev: Havva Altın
- Kuşatma Parçalandı!
- 1 Kasım: Milliyetçi Bağnazlığa Seçim Freni!
- Toplumsal Sağduyunun Zaferi
- 6-8 Ekim Olayları Bağlamında Toplumsal Bir Dönüşümün Analizi
- Mısır ve Körfez Ülkeleri Ekonomilerinin Hali Pür Melali
- Suriye’deki Kurbanlar Ne İfade Ediyor?
- Düşünce, Eylem ve İlişkilerimizde Temel Ölçümüz
- “Coğrafya Kaderdir”
- “Mülteci Krizi Bir İnsanlık Krizidir!”
- Bir İnsan Hakları Meselesi Olarak Avrupa'da Mülteci Akını
- “Mültecilik Ekonomik veya Siyasi Bir Sorun Değil, Ahlaki Bir Sorundur!”
- Mülteciler: Acının ve Çaresizliğin Yeryüzünü Kanatan Elleri
- Göz Yaşlarıyla Beslenen Secdeler
- Lut ve Firavun Kavimlerinin Helakinden Alınacak Dersler
- Çocuk Eğitiminde 40 Hadis
- Sessiz Yara
- Beton Tozlu Yara
- 3. İntifada