1. YAZARLAR

  2. Mohaned Hacı Ali

  3. Suriye’de Şia’nın Canlanışı

Suriye’de Şia’nın Canlanışı

Temmuz 2017A+A-

Suriye’de toplum, kurumsal ve politik anlamda büyük bir değişim geçiriyor. Lübnan Hizbullahı’nın Suriye'de dört yıldır rejime verdiği askerî desteğin ardından Suriye'nin Şii toplumunda büyük değişiklikler meydana geldi. Suriye nüfusunun takriben yüzde bir ya da ikisini oluşturan 12 İmam inancına sahip Şii gruplar, 2012’den bu yana büyük oranda militarize oldular. Artık bu gruplar Esed ailesinin de mensup olduğu Alevi toplumundan iktidarda daha büyük bir pay talep etmekteler.

Liva Ebu’l Fadl el-Abbas bayrağı altında bir araya gelen Irak Şiiler ilk olarak Şam’ın Seyyide Zeyneb mıntıkasında toplandılar. Ağırlıklı olarak Saddam Hüseyin döneminde Irak’tan kaçan binlerce Şii ziyaretçi veya mülteci 1980’li yıllardan beri burada yaşıyordu. Hatta bunların bir kısmı Suriye vatandaşlığına kabul de edilmişlerdi. 2014 yılında Irak devletinin IŞİD’e karşı verdiği savaş hız kazanırken Suriye’ye göç etmiş Şii grupların bir kısmı Irak’a dönerken, bazıları da en-Nuceybe hareketine katılarak Suriye’de Iraklı militanlarla beraber savaşa giriştiler. Bu durum Suriyeli Şiilere İran’ın şemsiyesi altında özerklik sağlamak adına “313 Özel Taburu”nu kurdular. Böylelikle yeni bir çatışma dönemine giren Suriye Şiilerinin kaderi tamamen İranlıların,  Iraklıların ve Hizbullah’ın kontrolüne geçti.

Gruplar arasındaki gerilim yakın zamanda Humus merkezli Kuvvet el-Rıza adlı Humeynici bir grubun sızdırılan bir belgesiyle açığa çıktı. Rapor maaşlarını ABD doları şeklinde alan Lübnanlı savaşçılar ile Suriye lirası ile alan Suriyeliler arasındaki eşitsizliğe değiniyordu. Humus’ta Halkın Durumunu Düzeltmeye Yönelik Acil Komite adlı Kuvvet’ul Rıza ile irtibatlı grup savaşçılara 400-600 dolar vaat edildiğini ama devalüasyon nedeniyle ödenen rakamın 80 dolara kadar düştüğünü ifade diyordu. Yine rapor “savaşçılara mali yönden destek olunması, yaralı ve şehitlerin ailelerinin güvenliğine dikkat edilmesi, kendileriyle Lübnanlı savaşçılar arasındaki eşitsizliğin giderilmesi” gerektiğine dikkat çekiyordu. Rapora göre Humus Şiileri, kendi yakınlarının durumunun iyileştirilmesini, ölen militanların cesetlerinin iadesini ve çeşitli başka haklar talep ediyorlar. Ayrıca kendi militanlarına kişi başı 400-600 dolar arasında bir ödeme yapılması gerektiği ancak Suriye lirasının değer kaybetmesi sonucu kişi başı sadece 80 dolar ödendiği, şehit yakınlarına ise maaş bağlanması gerektiği ifade ediliyor. Raporun sonunda yer alan, “Lübnanlı kardeşlerimizle eşit olmamız için bu taleplerin yerine getirilmesi gerekir.” ifadesi de dikkat çeken noktalar arasında yer alıyor.

Raporda mali gerginliklerin yanı sıra Suriye’deki Şii ulemaya güç verilmesi gerektiği, Lübnanlı askerî kadrolarla irtibatlarının geliştirilmesi gerektiği vurgulanıyor, bu şekilde gelecek için gerekli kurumların oluşturulabileceği belirtiliyordu. “Ülkenin ve Humus’un özel şartları dikkate alınarak cihadi bilgilendirmeye gidilmesi gerektiğinin söylendiği raporda kültür farklılığından ve şartlardan dolayı Lübnan’da uygulanan sistemin Suriye’de uygulanamayacağı, Humus’un özel şartlara sahip olduğu vurgulanıyordu. “Ruhsal ve ideolojik açıdan derslerin sayısını ve kalitesini artırmak için çağrı yapıyoruz. Değerli ülkemizi savunmak için tüm imkânları seferber etmeli ve imamların yolunu sürdürmeliyiz.” diyen ulema ‘cihad’ çağrısını da yineliyordu.

Bu zaviyeden bakıldığında Lübnanlı ve İranlı militanların Suriye’de önceliğe sahip olduğu görülüyor. Raporu hazırlayan yerel gruplar, aynı zamanda İran ve Hizbullah’tan Suriye’de yerel düzeyde yaşayan Şiilerin temsiliyetinin kendilerine verilmesi noktasında güvence istiyorlar. Grup, Suriye hükümetinin geçmişte kendilerine, diğer mezheplere nispetle farklı bir muamele yapmadığını ve kendilerinin buna rağmen çıkarları uğruna laik bir partiyi desteklediklerini de belirtiyor. Hizbullah’ın desteklediği diğer Şii gruplar gibi Humus il meclisinde yer almak, şehit yakınları ve yaralılar için tazminat almak ve halkın fedakârlığı ve uyumu düşünülerek bir entegrasyona tabi olmak istediklerini dile getiriyorlar.

Irak ve Lübnan’ın aksine Suriye’de yaşayan Şii gruplar, dağınık ve küçük gruplar halinde yaşıyorlar. İran bu grupları dağınık halde kontrol etmekte zorlanıyor. Aksi bir durumda bu gruplar üzerindeki kontrolünü kaybedebilir. Bu anlamda durumu iyi okuyan İran, Humus ve Şam’daki örgütlü ve birlikte hareket eden Şii milisler gibi Der’a, İdlib ve Halep’te de benzeri bir yapıyı oluşturup Suriye’nin Hizbullah versiyonunu kurmak amacı güdüyor. En son olarak bu amaç doğrultusunda İdlib’in Keferya ve Fua kasabalarından Şam’a intikal ettirilen toplulukla birlikte ülkenin başkentinde Şiilerin ağırlık kazanmasının hedeflendiği anlaşılıyor.

2012’den bu yana kurumsal anlamda Suriye’nin Şii toplulukları büyük mesafe aldı. Örneğin, Humus ve Şam’da Yüksek İslam Caferi Konseyi ve Yüksek İslam Şii Konseyi kuran Şii azınlıklar, kendi otoritelerini de güçlendirmiş oldular. İran, Hizbullah ve Irak Şiilerinin Suriye çatışma ortamından yararlanarak dönüşüme tabi tuttuğu bu kurumlar, şimdiye kadar hiç gerçekleşmemiş bir müdahaleye şahit oldular.

Şam’daki Yüksek İslam Caferi Konseyi Başkanı Seyyid Muhammed el-Miski’nin politik ve manevi açıdan bazı gruplar üzerinde etkili oluşu, bu süreçte birleştirici bir rol oynadı. Suriye Şiileri arasında saygı gören Miski, son dönemlerde Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın yanında ön planda görülüyor. Miski, İmam Hüseyin etkinliklerine öncülük ediyor ve Humus valiliğine bağlı kasabaları ziyaret ederek üst düzey yerel yetkililerle görüşüp kurumları teftiş ediyor.

İran’ın Suriye’de Yüksek İslami Caferi Konseyini kurmasında Lübnan Şii birlikleri kilit rol oynadı. Bu anlamda konseyin işleyişi daha çok Hizbullah’ın örgütlenmesinden esinlenmiştir. İran, Suriyeli Şii grupların Irak Şiilerindeki çok yönlü örgüt tarzı yerine, daha derli toplu örgütlenmesinden yana. Yüksek İslami Caferi Konseyi Suriye savaşından sonra oluşturuldu. Hizbullah’ın değil, Emel Hareketinin etkin olduğu Lübnan’daki benzeri yapının aksine Suriye Caferi Konseyi Humeyni çizgisine sahip ve Suriye’deki İran önderliğine tabi.

Lider konumunda olan Miski’nin bu süreçte öncü rol alıp almayacağı ve alırsa bu önderliğin sadece askerî ve siyasi yetkilerle mi sınırlı olacağı şimdilik bilinmiyor. Bu şu an için tahmin edilemeyen bir husus ancak şu kesin olarak biliniyor ki İran bu gruplar üzerinde kontrolü ve denetimi asla elden bırakmayacaktır.

Carnegie Middle East Center / 4 Mayıs 2017 / Çeviri: Fırat Taşdemir

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR